Dr. Zeynep Stefan: AGORA 2025

Agora Fintech Konferansındaki sigorta oturumunda Fatih Acer ve Andrew Warburton ile sigorta sektörü ve teknolojik dönüşümünü konuşacağız. Ödeme hizmetleri ve elektronik para sektörleri ile sigortacılıktaki teknolojik dönüşümün nasıl şekilleneceği, kısıtlı kaynakların nasıl ortaklaştırılabileceği ve iklim değişikliğinin bu yolculuğa nasıl eşlik edeceği değerlendirmelerimizde yer alacak diğer bileşenler olacak.

-Dr. Zeynep Stefan

17-18 Nisan tarihlerinde “İstanbul Expo Center”da Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği organizasyonunda düzenlenen Agora Fintech Konferansında sigorta sektörü ana çerçevesinde gerçekleşecek bir oturum yöneteceğim. Agora, Türkiye finansal piyasalarının parlayan yeni yıldızları olan ödeme hizmetleri ve elektronik para sektörlerinin değerlendirildiği, büyüklüğünü hızla arttıran yepyeni bir finansal alanın bütün oyuncularıyla birlikte geleceğini şekillendirdiği oldukça geniş kapsamlı ve içerik olarak harika şekilde tasarlanmış bir konferans. Bu kadar “finans yoğun” bir konferansta aslında iktisadi piyasaların doğal bir parçası olan sigortacılık sektörünü değerlendirmemizin talep edilmesi de ayrıca heyecan verici. 18 Nisan’da 11.40’ta gerçekleştireceğimiz oturumda sigorta sektörü ve teknolojik dönüşümünü konuşacağız ve bu alanda 2018 yılından beri birlikte olduğumuz Fatih Acer ve Andrew Wharburton oturumun konuşmacıları arasında yer alacaklar. 25 dakikalık oturumda sigorta sektörünün teknoloji ile nasıl dönüşmesi gerektiğini ve InsurTech Hub olarak kuruluş tarihimiz 2018’den beri değişmeyen vizyonumuzu değerlendireceğiz. Ödeme hizmetleri ve elektronik para sektörleri ile sigortacılıktaki teknolojik dönüşümün yapay zeka, arttırılmış gerçeklik, makine öğrenmesi ve “blokzincir” teknolojileri ile nasıl şekilleneceği, kısıtlı kaynakların nasıl ortaklaştırılabileceği ve iklim değişikliği gibi daha temel bir etkenin bu yolculuğa nasıl eşlik edeceği de değerlendirmelerimizde yer alacak diğer bileşenler olacak.

Konferansa hazırlanırken 2018 yılında, InsurTech Hub’ı kurduğumuz ve henüz yolun çok başında olduğumuz dönemde çekilmiş bir fotoğraf karşıma çıkmıştı. Henüz fintech oluşumlarının içerisinde yer alıp almamamız gerektiğini pek bilemediğimiz, görüşmelerde sigortacılık alanına yeteri kadar önem verilmediğini gördüğümüz ve eğer yapacaksak ayrı bir başlık altında toplamamız gerektiğine karar verdiğimiz ve oldukça önemli dönüm noktalarından geçtiğimiz yıllar. Aradan 7 sene geçti. Bu 7 senede Londra’dan, Almanya’ya, İsviçre’den İtalya’ya birçok “start-up”, fon sahibi ve diğer ülke platformlarıyla bir araya geldik. Bazıları sigortacılığı çok iyi biliyordu, bazıları hiç tanışmamıştı. Bazılarının ürünü bankacılık sektörü için tanımlanmıştı ancak tam bir sigortacılık çözümüydü. Bazıları ise finansın her alanında kullanılabilecek kadar modülerdi. Karşımıza çıkan fikirler, kurucular, yatırımcılar hep değişti ancak varmak istediğimiz yer hiç değişmedi: Sigortacılığı kişiselleştirebilir, kolay ulaşılabilir ve anlaşılabilir bir forma getirmek (“Me, Free, Easy”). Böylelikle; 2025 ile 2027 yıllarını kapsayan “Orta Vadeli Plan”da da yer aldığı şekilde; ülke olarak ekonomik büyüklüğümüzle orantılı (18. Sıradayız) bir sigorta sektörü büyüklüğüne ulaşma (33. Sıradayız), finansal mimaride dengeyi sağlama, sektör penetrasyonunu %2,48’den %4,5-%5 aralığına çıkarma gibi kantitatif hedeflerin yanı sıra finansal kapsayıcılık, finansal derinleşme ve finansal okuryazarlık gibi kalitatif özelliklerin de geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması hedeflerine ulaşmış olacağız.

InsurTech Hub olarak sigorta teminatlarının Türkiye piyasası için satılan bir ürün özelliğinden inatla talep edilen ve satın alınan bir ürüne doğru evrilmesi, ürün çeşitliliğinin teminat arayan kişi veya kurumların risk iştahları çerçevesinde şekillendirilebilmesi ve arttırılabilmesi, ürün yapısının yalınlaştırılması, kolay anlaşılabilir ve kolay ulaşılabilir hale getirilmesi, fon birikiminin hızlanması ve sektörün sermayedar karlılık oranının yeni yatırımcıları kendine çekebilecek kadar yükselmesi, fon birikimiyle doğru orantılı bir şekilde şirketlerin finansal sağlamlıklarının da artması, yeni şirketler kurulması, özellikle reasürans alanında yurtdışına iletilen prim bedellerinin yurtiçinde değerlendirilmesi ve yatırıma yönlendirilmesi, sektöre özel kurumsal deney alanlarının (sandbox) oluşturulması gibi birçok makro hedefin gerçekleştirilmesinin de aslında bu üç ana özelliğin sağlanmasına bağlı olduğunu düşünüyoruz.

Bununla birlikte ödeme hizmetleri ve elektronik para ile sigorta sektörlerinin giderek yakınsaması, hizmet sağlayıcıların aynılaşması, ürün yapılarındaki benzerlikler ve sektörler arası kullanılabilecek uygulamalardaki artış sadece Türkiye piyasasında gördüğümüz değil, 18-19 Mart’ta Londra’da katıldığımız “InsurTech Insights” konferansında da dikkatimizi çeken özelliklerdi. Bu yakınsama bizim gibi çok yönlü ve holistik bir bakış açısını uluslararası perspektifle birleştirebilen profesyoneller için de olumlu bir gelişme. Bu büyük mutluluğu en ön sıradan izleyebilmek ise oldukça keyifli.