Yürürlüğe girdiği dönemde AB üyesi ülkeler arasındaki kimlik kartlarının birbirleriyle konuşabilmesini hedefleyen eIDAS, sonrasında basit ödeme hizmetlerinin geliştirilmesi, oy verme işlemleri, vatandaşlık hizmetleri gibi hizmetleri de ekleyeceğini açıkladı. eIDAS gibi bir tanımlayıcı ile gölge sigortacılık faaliyetlerinin ortaya çıkması sistemik risk yaratır mı? Bu hizmetlerin şimdilik gerçekleştirilmemesinin temel nedeni bahsettiğimiz “gölge hizmet”in ortaya çıkmasının engellenmesi mi?
-Dr. Zeynep Stefan
Yine pek konuşmadığımız ancak oldukça önemi bir düzenleme “eIDAS” (The Regulation on Electronic Identification and Trust Services – Elektronik Kimlik ve Doğrulayıcı Hizmetler Regülasyonu). 2016 yılında yürürlüğe giren bu düzenleme ile Avrupa Komisyonu, elektronik işlemlere yönelik elektronik kimlik işlemleri ve güven hizmetlerinin yürütülmesi süreçlerini standartlara bağladı. Aradan geçen on yılda başlangıçtaki hedeflere göre alınan yol inanılmaz. Yürürlüğe girdiği dönemde Birlik üyesi ülkeler arasındaki kimlik kartlarının birbirleri ile konuşabilmesini hedefleyen “eIDAS”, bu misyonunun yanına sonrasında basit ödeme hizmetlerinin geliştirilmesi, P2P (peer to peer / benzer birimler arasında ödeme işlemleri) işlemler, ülkelerin oy verme işlemleri, vatandaşlık hizmetleri vb. katma değerli diğer hizmetlerini de ekleyeceğini açıkladı. Henüz ödemeler alanında bahsedilen gelişmeler sağlanamadı ancak vatandaşlık hizmetlerinde ve oy verme işlemlerinde çipli kimlik kartlarımızı şu anda kullanabiliyoruz. Demek ki Avrupa Birliği’nde ödeme hizmetleri lobisi bizimkinden daha güçlü 😊
Uzun süredir üzerinde düşündüğüm iki konu var, yazılarımı takip edenler bilirler. Biri “linklemek”. Örneğin ödeme hizmetleri ile sigorta sektörünü “linklemek”, yani birbirine entegre etmek, sürtünmeyi azaltmak (oldukça popüler bir tabir olduğu için kullanmakta tereddüt ediyorum). Diğeri ise birinden birini diğerinin içine koymak (“embedded” kavramı).
Linklemek, sektörlerin birbirine geçirgenliğini arttırmak ve aslında sigortacılık faaliyeti gerçekleştirirken bankacılık faaliyetleri ile kesişmek veya her ikisini de gerçekleştirerek operasyonel avantajları ortaya koymak. Böyle tanımlayınca linklenen veya “embedded” edilen ürün veya hizmetlerin aslında benzer süreçlere tabi tutulduğunu görüyorum. Aynı holding çatısı altında yer alan sigorta ve elektronik para hizmetlerini linkleyerek aslında elektronik para hizmetlerine entegre edilmiş (embedded) bir sigortacılık faaliyeti gösterebiliyorsunuz. Üstelik uygulamanızın artan becerileriyle artık bunu yapmak oldukça kolay. Birbirleriyle iç içe bu iki kavramın yazımın başındaki “eIDAS” ile bağlantısı ise bu ürün veya hizmet yolculuğuna çıkmak isteyen gerçek veya tüzel kişinin ilk adımının kimlik doğrulama ile başlayacak olması. Her kurumun kendi tanıma sistemlerinin oluşturulması, tüketicinin hizmet alma süreçlerine entegre edilmesi ve kendi teknik standartlarını oluşturacak olması ve sonrasında bu teknik şartların düzenleyici kurum tarafından tekrar gözden geçirilmesi gibi süreçlerin hayata geçirilmesi yerine bu açılışın tek bir elden ve genellikle yönetici erkten çıkması ne harika olurdu.
Böyle bir durumda benim aklıma başka müthiş popüler kavramlar da gelmekte; gölge sigortacılık, gölge bankacılık, gölge elektronik para faaliyetleri. Nerdeyse 20 yıl önceye dönelim. 2007 yılında henüz her şey oldukça bol ve ucuzken gölge bankacılık bankalardan daha fazla kredi üreten bir yapı haline gelebilmişti. Ancak gölge bankacılı faaliyetleri düzenleyici kurum radarında değildi. Zaten ne olduysa da bundan sonra oldu. “eIDAS” gibi bir tanımlayıcı ile finansal sisteme giriş imkânı veren ve birçok farklı kategorideki finansal faaliyetlerin iç içe geçtiği bir yapıda gölge sigortacılık ya da gölge elektronik para faaliyetlerinin ortaya çıkması sistemik risk yaratır mı? Bu hizmetlerin kolay ve ortaklaştırılmış bir kimlik tespit sürecinden geçirilmesinin şimdilik gerçekleştirilmemesinin temel nedeni bahsettiğimiz “gölge hizmet”in ortaya çıkmasının engellenmesi mi?
Dünya piyasalarında gördük ki biraz gevşeme (deregülasyon) beraberinde farklı iş fikirlerinin geliştirilmesini getirmekte. Bu aşamada düzenleyici kurumların tüketicinin korunması ana hedeflerinden taviz vermeden bir adım geriden gelmeleri, bu inovatif fikirlere bir yaşam alanı da tanımakta. Ama ne kadar oksijen? Ne kadar yaşam alanı? Tıpkı zehirde olduğu gibi hepsi zehir ancak dozajında ise panzehir. Veya sigortacılıkta olduğu gibi “Not the price, but the risk” (her şeyi sigortalayabilirsin ama prim ve maliyet önemlidir) veya “not if, but how” (dikkate almamız gereken olup olmayacağı değil, nasıl olacağı) Gördüğünüz gibi literatürümüz sınırlı deregülasyonun nasıl gerçekleştirilmesi gerektiğiyle ilgili özlü sözlerle dolu! Bu iç içe geçme faaliyetlerinin nasıl yapılacağı da başka bir yazının konusu.