Orhun Emre Çelik: TFRS 17 hakkında yanlış bilinenler

2026’ya erteleme süreçlerin iyileştirilmesinin yanında çok önemli gördüğüm başka bir husus için bir fırsat kapısı araladı: Finansal tablo okuyucularının TFRS 17 tablo ve sonuçlarına aşinalık kazanması. Ben de bu süreci bir fırsat olarak görüp TFRS 17’den bazı yanlış beklentilere değinmek istiyorum.

-Orhun Emre Çelik

17 numaralı Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 17) uzun süredir gündemimizde. Ancak kanuni altyapısı hâlâ TBMM’den geçmedi. Buna bağlı olarak Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 2024’ün son haftasında yayınladığı değişiklikler ile TFRS 17’nin yürürlük tarihi 2026 yılına ertelendi.

Her ne kadar şirketler üç çeyrektir TFRS 17 finansal tablolarını SEDDK’ya göndermekteyse de sektörün operasyonel olarak ve veri-çıktı kalitesi açısından mevcut TFRS 4 raporlaması standardında bir raporlama sürecine ulaşması için alınması gereken epey bir yol var.

2026’ya erteleme bahsettiğim süreçlerin iyileştirilmesinin yanında çok önemli gördüğüm başka bir husus için bir fırsat kapısı araladı: Finansal tablo okuyucularının TFRS 17 tablo ve sonuçlarına aşinalık kazanması. Ben de bu süreci bir fırsat olarak görüp TFRS 17’den bazı yanlış beklentilere değinmek istiyorum.

Bunlardan biri zarar eden sözleşmelerin durumu. Bunu ben de daha önce ifade ettim: TFRS 17, bir portföyün zarar edeceğine ilişkin -gelecekteki nakit akışlarının bugünkü değeri üzerinden yapılan bir hesaba dayalı- bir öngörü varsa bu zararın ilk defa finansal tablolara alma aşamasında zarar bileşeni olarak kayıtlara yansıtılmasını gerektiriyor. Sonraki ölçümde tekrar bir hesaplama yapılarak sözleşmenin ifasına ilişkin nakit akışları ve kalan teminat yükümlülüğü dikkate alınarak dönem sonu işlemleri de benzer şekilde gerçekleştiriliyor. Tüm hesaplamalar hesap birimi seviyesinde yapıldığından ve hesap birimleri kohort bilgisini de içerdiğinden hangi dönemde hangi portföy (genellikle ürün grubu, bazı örneklerde branş/alt branş) seviyesinde zarar olduğunu/beklendiğini takip etmek mümkün oluyor.

Peki TFRS 4 bu konuda ne diyordu?

TFRS 4 – Paragraf 15: Sigortacı, her raporlama dönemi sonunda, sigorta sözleşmelerinin gelecekteki nakit akışlarına ilişkin cari tahminler kullanarak, muhasebeleştirmiş olduğu sigorta borçlarının yeterli olup olmadığını değerlendirir. İlk defa finansal tablolara almada olmasa da dönem sonunda aynı TFRS 17’de olduğu gibi gelecekteki nakit akışlarına ilişkin cari tahminler kullanılarak yükümlülüklerin yeterliliği test edilmelidir.

Yani finansal tablodaki yükümlülükler yetersiz ise yetersizliği (zararı) kaydetmek gerekiyor.

TFRS 17’de bugünkü değer (iskonto) devreye giriyor denebilir. TFRS 4 buna da olanak tanıyordu:

TFRS 4 – Paragraf 24: Sigortacının, belirlenmiş sigorta borçlarını cari piyasa faiz oranları yansıtılmak suretiyle yeniden ölçmesi ve bu borçlardaki değişiklikleri kâr veya zararda muhasebeleştirmesi amacıyla muhasebe politikalarını değiştirmesine izin verilir, fakat anılan konuda zorunlu tutulmaz.

Peki TFRS 17, örneğin, trafik sigortası gibi zarar ettiği kabul edilen, finansal tablolarda zarar sonuçlarını sıkça görmeye alıştığımız branşlarda şirketlerin şu ankinden çok farklılaşan sonuçlara sahip finansal tablolara sahip olmasına neden olacak mı? Bu sorunun yanıtı üç anahtar sözcükten etkileniyor: Hasar tutarlarına ilişkin risk düzeltmesi, iskonto oranları, kur etkisi. Bu üç başlık dikkate alındığında TFRS 17’nin en azından mevcut piyasa faiz oranları seviyesinde mevcuttan çok farklılaşan sonuçlar üretmesi beklenmemeli. Bunun detayını da bir başka yazıda ele alalım.

Özetle TFRS 17 elbette birçok yenilik getiriyor, hesaplamanın çok daha karmaşık aktüeryal modellere dayalı hale gelmesini sağlıyor. Ancak, özünde şirketin mevcut durumunu ölçmek için bir araç. Özellikle prim dağıtımı yaklaşımı gibi basitleştirilmiş metotların uygulandığı hayat dışı branşlarda TFRS 4’te elde edilemeyecek bir mucizeyi beklemek doğru değil.