Desen Halıçınarlı’nın “Palas Pandıras” sergisi Quick Art Space’te açılıyor

Quick Art Space bugün (10 Ocak) kapılarını Desen Halıçınarlı’nın “Palas Pandıras” adlı sergisi için açıyor. Çoğu, izleyicilerle ilk defa buluşacak yapıtların yer aldığı sergide, belirli alanlarda katmanların iç içe geçtiği melez binaların ve müstâkil mekânların birbirine bağlandığı yarı hâyâli bir kent dokusu karşımıza çıkıyor.

Desen Halıçınarlı’nın “Palas Pandıras” başlıklı solo sergisi Nergis Abıyeva küratörlüğünde 10 Ocak – 1 Nisan 2025 tarihleri arasında Quick Art Space’te gerçekleşiyor. Sanatçının 2012- 2024 yılları arasında ürettiği resim, gravür, üç boyutlu nesne ve enstalasyonlar arasından yapılan seçki, İstanbul’un kent dokusuna ve bellek mekânlarına odaklanıyor. Çoğu, izleyicilerle ilk defa buluşacak yapıtların yer aldığı sergide, mimari teknik çizim ya da fotografik tasvirlerden çok, belirli alanlarda katmanların iç içe geçtiği melez binaların ve müstâkil mekânların birbirine bağlandığı yarı hâyâli bir kent dokusu sanatseverleri bekliyor.

İstanbul’da yaşayanların pürtelaş hallerini ifade eden sergi, Halıçınarlı’nın sürece yayılan ve katmanlı üretimiyle zıtlık oluşturuyor. Halıçınarlı’nın gravür üretmeye ve öğretmeye devam ettiği atölyesinin bir tezahürünü de içeren “Palas Pandıras” sergisi, sanatçının son on yılından kesitler sunuyor.

Quick Art Space’ten sergiyle ilgili açıklamada Desen Halıçınarlı’nın sanatı ve son sergisiyle ilgili şu açıklamalara yer veriliyor:

“Palas Pandıras sergisine tuval üzerine yağlıboya resimlerin yanı sıra gravürleri ve gravürlerin yapım sürecinden geriye kalan kalıpları da dâhil ettik. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eşzamanlı olarak resim ve gravür eğitimi alan sanatçı için kazımak, oymak, rölyefimsi bir eylemdir. Pratiğinin en başından itibaren işlerini iki boyut ve üç boyut arasında, “iki buçuğuncu” boyutta üreten Halıçınarlı’nın üç boyutlu düşünmeye başlamasında gravür büyük bir etkendir. Sanatçı, 2017’den itibaren fonksiyonunu yitirmiş nesneleri, kendi deyimiyle “çöp olmayan ama kullanıcısı tarafından atılan”, çöpmüş gibi davranılan şeyleri yeniden biçimlendirmek üzerine çalışır. Bunun en yetkin örneklerinden biri Kent Çöpleri serisidir. Bu serinin başlangıcını oluşturan, Nimet Han’ın eski elektrik sigortasının panosunu sökerek yaptığı üç boyutlu yerleştirme izleyicilerle ilk defa buluşmak üzere sergideki yerini aldı.

Halıçınarlı’nın pandemi sürecinde başladığı “Yuvam neresi?” serisi, ilhamını 5 eşit kenarlı 12 yüzeyli geometrik form olan “Dodekahedron” nesnesinden alıyor. Bu geometrik formlar sanatçı için evin sadece maddi bir varlık olmadığını; düşüncelerin, anıların, duyguların katmanlaşarak iç içe geçtiği bir alan olduğunu ifade ediyor. Halıçınarlı, resimlerinde yer alan leylek, horoz gibi kanatlıları “Kuşlar iki dünya arasında yaşıyorlar, hem havada hem yerdeler. Uçuyorlar, konuyorlar. Bu yüzden onları resimlerime dahil ediyorum sanırım.” diyerek açıklıyor.

İsmini Michel Foucault’nun ortaya attığı “heterotopya” kavramından ödünç alan, yapımı bir yıl süren (2017-2018) iki resim, gerçek bir mekânın ismiyle müsemma birden fazla uzam-zamana bölündüğünü göstererek hâyâl ile hakikât arasında salınıyor. Heterotopya I  ve Heterotopya II adlı resimlerinde heterotopya kavramı ile ilişki kuran mekânsal, melez ve heterojen bir kurgu söz konusu. Gerçek bir yerden kesitler var ama boyutlarıyla ve biçimleri ile var olmayacak kadar da hayalîler. Farklı dönemleri eşzamanlı olarak aktaran Halıçınarlı’nın resimlerinde kentin fiziksel, topografik ve toplumsal yaşam normları ile oluşan iktidar sınırlarını görebiliriz. Bu sınırlar keskin çizilmemiş organik ve kaotik alanlar olarak cereyan ediyor. Kuşbakışı boğaz hattını görsek de kent örüntüsü olması gereken yerde değil. Apartmanlar veya olaylar haritadaki doğru yerlerinde olmasalar da şehrin tanıklık ettiği bazı olayları hissedebiliyoruz. Evleri ya da konuları birbirine bağlayanlar ise Halıçınarlı’nın resimlerinin imzası haline gelen elektrik telleri.

“Palas Pandıras” sergisi, son kişisel sergisini 2012’de gerçekleştiren Halıçınarlı’nın pratiğinin dönüşümünü, kat ettiği yolu, üretimine kattıklarını kapsamlı bir şekilde inceleme daveti ve aynı zamanda yaşadığımız şehre daha dikkatli gözlerle bakma çağrısı.”