Adı liberalleşmeyle anılan dönemin başbakanı Turgut Özal’ın hükümet programında sigortaya yer vermesi 1984 yılında sektörde yankı bulmuş olacak ki Sigorta Dünyası başyazarı Aslan Tufan Yazman konuyu sayfasına taşımış. Sigortacılığın gelişmesine dair ilk kez bir hükümet programında birkaç satırlık da olsa bir işarete rastlandığını söyleyen Yazman, buna “işaret” demekten çok, içtenlikli bir “itiraf” da denebileceğini yazarak, hükümetin bu ihmali itiraf ettiğine vurgu yapıyor.
Ülkemizde son yıllarda sigortacılık hükümetin ekonomik programlarında sürekli yer alırken, geçmiş yıllarda ise devletin sigortasızlığa ilgisizliğinden şikayet ediliyordu. Arşivden sayfamız için 1984 yılının Ocak sayımıza gittiğimizde, Sigorta Dünyası’nın başyazarı Aslan Tufan Yazman’ın “Özal’ın Programında Sigorta” başlıklı yazısında sigortacılığın ilk kez o yıl hükümet programına girdiğini görüyoruz:
Birkaç satırla da olsa
“Bu sütunlarda yıllarca savunduğumuz sigortacılığın gelişmesine dair ilk kez bir hükümet programında birkaç satırlık da olsa bir işarete rastlamış oluyoruz. Buna “işaret” demekten çok, içtenlikli bir “itiraf” da diyebiliriz. Özal’ın TBMM’de bizzat okuduğu programda sigorta iki ayrı paragrafta söz konusu olmuştur. İlk paragrafta sigortanın diğer hizmet dalları arasında sadece adı geçmektedir. Ve asıl önemli kısım 12 sözcüklü ikinci paragraftır. İlk kısım şöyledir: “Hizmet sektörü iç ve dış ticaret, turizm, pazarlama, taşımacılık, müteahhitlik, bankacılık ve sigortacılık, haberleşme gibi yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerle esnaf ve sanatkârlarca yapılan işlerin önemli bir bölümünü içine alır.” Programdaki asıl müjdeli kısım da şöyledir: «Bankacılık yanında özellikle bugüne kadar ihmal edilen sigortacılığın geliştirilmesine önem vereceğiz.» “Bugüne kadar ihmal edilen” teşhisi doğrudur. Bunun üzerinde çok söyledik, çok yazdık. Asıl önemli olan “sigortacılığın geliştirilmesine önem vereceğiz” sözleridir.”
300 milyar liralık potansiyel
Aslan Tayfun Yazman, asıl meselenin ise “Nasıl?” sorusuna verilecek yanıt olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: “Hükümet yetkilileri ve Ticaret Bakanağı bu sektörün geliştirilmesine nereden başlayacak, nasıl sürdürecektir? Bu alanda yapılacak tespitler büyük önem taşımaktadır. Hatırlanmalı ki yurt ekonomisi bakımından sigortacılığın yeni kaynaklar yaratması ön planda gelir. 300 milyar liralık bir prim potansiyelinin çok yavaş yükselişi ve 30-40 milyarda dolaşması dikkati çeken bir noksanlıktır. İlk ve en büyük kaynak olarak hayat sigortaları ortadadır. Operasyonların cesaretle yapılmasına girişildiği bugünlerde hayat sigortasını enflasyonun boyunduruğunda inleten ve tek bir adım atmasını dahi engelleyen parasal sistemde yapılacak bir operasyonla hayat sigortalarına yeniden hayat kazandırılabilir. Bu, aynı zaman da sosyal kanunlarla henüz yeterince korunamayan Türk toplumunun yarınına da aydınlık getiren yeni bir destek olur.”
İkinci büyük kaynağın kat mülkiyetli binaların müşterek ve bağımsız bölümlerinin her birinin ayrı ayrı zorunlu yangın sigortasına tabi tutulmasıyla kazanılabileceğini söyleyen Yazman, “Üstelik buradan elde edilecek yaklaşık 15-20 milyarlık prim geliri konut fonuna kredi olarak kullanılabilir. Dışarıdan sigorta geliri sağlayabilmek için alınacak yasal önlemler de bu alanda yeni kaynakların konusu içine girer” diyor.
Her dönem aynı nakarat: Eğitim
Yazman, yazısını bir dizi öneriyle tamamlıyor: “Uzun vadeli tedbirler de vardır ki, bunların başında eğitim konusu gelmektedir. Önce, geçmişin karanlık günlerinden gelen sigortanın haram olduğuna dair safsatayı ortadan kaldıracak radyo ve televizyon yayınına şiddetle muhtacız. Keza ilk ve ortaöğretimde yangın ve doğal âfetlerden korunmada sigortanın kaçınılmazlığını anlatan konulara ihtiyaç vardır. Bu arada halkımıza sigortanın elektrik sigortasından ya da sosyal sigortalardan farkını anlatan sürekli yayına yer verilmelidir. Bu sektöre yükseköğrenim düzeyinde bilgili elemanlar yetiştirecek okullar da gerekiyor. İlk iş olarak, geçenlerde alt sınıfları kapatılan Ankara’daki sigortacılık yüksekokulunun İstanbul’da, örneğin Marmara Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte niteliğinde tekrar açılması çok yerinde olacaktır.”