Sadece SEDDK kararı ile sigortacılık için değil, BDDK tarafından bankacılık dâhil finans sektörünün tamamında enflasyon muhasebesi uygulaması erteleniyor. Bu da ülkemizin özellikli durumları dikkate alınarak standartların ülke şartlarına göre yorumlanmasının güzel bir örneğini teşkil ediyor. Benzer bir yoruma TFRS 17 için de gerek olduğunu düşünüyorum.
-Orhun Emre Çelik
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) yaptığı bir açıklama ile sigorta sektöründe 2025 yılında da enflasyon muhasebesi uygulanmamasına karar verdi. Bu kararın dayanağı Kamu Gözetim Kurumu (KGK) tarafından Kasım ayında yayınlanan Bağımsız Denetime Tabi Şirketlerin Finansal Tablolarının Enflasyona Göre Düzeltilmesi Hakkında Duyuru’da kendi alanlarında düzenleme ve denetleme yetkisi olan kurumlara yapılan atıf idi. Birkaç yıldır içinde bulunduğumuz yüksek enflasyon ortamı teknik olarak enflasyon muhasebesi uygulanmasını gerektiriyor. Bununla birlikte sadece SEDDK kararı ile sigortacılık için değil, BDDK tarafından bankacılık dâhil finans sektörünün tamamında enflasyon muhasebesi uygulaması erteleniyor. Bu da ülkemizin özellikli durumları dikkate alınarak standartların ülke şartlarına göre yorumlanmasının güzel bir örneğini teşkil ediyor.
Benzer bir yoruma TFRS 17 için de gerek olduğunu düşünüyorum.
17 numaralı Uluslararası Finansal Raporlama Standardının Türkçeye çevrilerek uyarlandığı TFRS 17 bir finansal raporlama standardı olarak 1 Ocak 2025’te yürürlüğe girecek olmakla birlikte henüz Sigortacılık Kanunu’nda yapılması gereken değişiklikler TBMM’de görüşülmeye başlanmamış durumda. Bu değişikliklerin ardından veya paralelinde vergi kanunlarında da değişiklik yapılması gerekiyor. Bunların 2024 yılı içinde tamamlanabileceğine ilişkin umutlar giderek tükenmekte. Üstelik, her ne kadar çeşitli taslaklar tartışılmakta olsa da kanun değişikliklerinin ardından yönetmelik seviyesinde yapılması gereken düzenlemeler de zaman alacaktır. Eylül sonu raporlamalarına ilişkin olarak SEDDK tarafından talep edilen Tablo27 ile açıklanan, tekdüzen hesap planında yapılması planlanan değişiklikler buna güzel bir örnek. Bu değişikliğe ilişkin tartışmalar ve hazırlıklar uzun süredir devam etmekle birlikte kanuni süreçlerdeki belirsizliklerin bir sonucu olarak konu hâlâ resmiyete kavuşmuş değil. Bu değişiklik özel olarak üzerinde durulması gereken bir değişiklik çünkü şirketlerin raporlama için kullandıkları yazılım çözümlerinde de revizeler yapılmasını gerektirebilir.
Her ne kadar şirketler üç çeyrektir rapor üretse de TFRS 4 standartlarındaki otomasyon ve hız seviyesine ulaşmış kaç şirket vardır, kestiremiyorum. Bunun bir sebebi de TFRS 17 için gerekli veri setinin önemli ölçüde TFRS 4 çalışmalarına dayanması. TFRS 17’ye ilişkin bağımsız denetim standartlarındaki muğlaklık da denetimden geçmiş bir finansal rapor üretme sürecinin gerek operasyonel gerek zamanlama olarak büyük riskler barındırması anlamına geliyor.
Ülkemiz özelinde bir diğer sıkıntı iskonto eğrileri. Özellikle birkaç yıldır içinde yaşadığımız negatif reel getiri ortamı, henüz istenen seviyelere gerilememiş faiz seviyesi, eğrilerin hesaplanması için gerekli risk düzeltmesine baz verilerdeki dalgalanmalar ile şirketlerin hesaplamaya baz aldıkları veriler ve varsayımlardaki farklılıklarla birleşince ortaya çıkan farklı sonuçlar, sektör standardı olacak veya en azından referans teşkil edecek bir iskonto eğrisi gereksinimini doğuruyor. Finansal tablolar için olmasa da sermaye yeterliliği açısından sektörel bir standart uygulanması elzem. İhtisas komitelerinde bu eğrinin SEDDK tarafından yayınlanması yönünde bir irade oluşmuştu ancak henüz bu konuda da resmiyete dökülmüş bir durum söz konusu değil.
Bu konunun bir başka yönü kendini yurt dışında gösterdi. Birçok şirketin iskonto eğrileri için baz aldığı temel bir veri vardı: EIOPA tarafından birçok para birimi için yayınlanan değerler. Vardı dememin sebebi EIOPA’nın Türk Lirası da dâhil olmak üzere Avrupa Ekonomik Bölgesi’nde yer almayan bazı para birimlerine ilişkin sonuçları 2025 yılından itibaren yayınlamayacak olması. Bunun gerekçesi de ilgili para birimlerinin Avrupa ölçeğinde artık önemsiz hale gelmesi. Bu gelişmeyi sektördeki yabancı sermaye çıkışının sonuçlarından biri olarak değerlendirmek mümkün.
TFRS 17’ye geçiş sürecinin tüm bu sorunlar ışığında aynı enflasyon muhasebesinde olduğu gibi Türkiye şartları gözetilerek tekrar ele alınması ve tüm kamu kurumlarının ortak iradesi ile yürürlük tarihinin 2026 yılına ertelenmesi, 2025 yılının ise aynı 2024 yılında olduğu gibi paralel raporlamalar ile gerek sektörel standartlar, gerek şirket uygulamaları açısından sistemlerin olgunlaştığı bir yıl olarak değerlendirilmesi konunun tüm tarafları için üzerinde önemle durulması gereken bir seçenek olarak karşımızda.