Dr. Zeynep Stefan: EIOPA, Draghi ve Gelecek 10 Yıl

Avrupa Birliği Sigorta ve Emeklilik Sektörleri Düzenleyici Kurumlar Birliği’nin yıllık toplantısında şaşırtıcı şekilde finansal okuryazarlıktan bahsedildi. Avrupa Birliği içerisindeki düzenleyici kurum yaklaşımları arasındaki farklılıklar, bazı ülkelerin regülasyon yapısındaki esneksizliğin diğer ülkelerden fazla olmasının getirdiği sonuçlar ve teminat açığı ilginç şekilde finansal okuryazarlığa bağlandı. Yani eğitim şart! Ancak nasıl?

-Dr. Zeynep Stefan

EIOPA’nın (Avrupa Birliği Sigorta ve Emeklilik Sektörleri Düzenleyici Kurumlar Birliği) yıllık toplantısı 21 Kasım’da Frankfurt’ta gerçekleştirildi. Küçük sayılabilecek bir konferans salonunda oldukça rahatsız sandalyelerde sigorta ve reasürans sektöründen 200 profesyonel, Avrupa Birliği’nin alanında en yetkin kurumunu dinledik, 2025 hedeflerini ve dolayısıyla neye hazırlıklı olmamız gerektiğini değerlendirdik.

Türkiye, Avrupa Birliği üyesi değil. Dolayısıyla EIOPA kararları Türkiye için uygulanmaktan ziyade takip edilen kararlar statüsünde. Ancak bizim gibi derinliği düşük sermaye piyasası ve finansal pazar yapısına sahip ülkeler için reasürans kapasitesi belirleyici ve Türkiye’de faaliyet gösteren reasürörler EIOPA’yı dinlemek zorunda! Dolayısıyla biz de aslında EIOPA bünyesinde temsil edilmeksek de EIOPA’yı dikkate almak ve 2025 planlarımızı şekillendirirken dinlemek durumundayız.

Peki EIOPA ne diyor? Şaşırtıcı bir şekilde finansal okuryazarlıktan bahsediyor. 2024 yılı için oldukça ilginç (!). Konferansın genelinde Avrupa Birliği içerisindeki düzenleyici kurum yaklaşımları arasındaki farklılıklar, bazı ülkelerin regülasyon yapısındaki esneksizliğin diğer ülkelerden fazla olmasının getirdiği sonuçlar ve teminat açığı (protection gap) ilginç şekilde finansal okuryazarlığa bağlandı. Yani eğitim şart! Ancak nasıl? Ve sorun aslında bu kadar yalın, bu kadar temel ve bu kadar basit mi? 8 saatin sonunda cevabım “kesinlikle hayır” oldu. Tabi Avrupalı meslektaşlarıma kendilerine katılmadığımı yüksek sesle söylemedim, ancak sorduğum iki soru aslında yanlış yere baktıklarını ima ediyordu. Umarım ileride “o Türk kızı bize bunu söylemişti” diye akıllarına gelirim.

Konferansın 2024 mottosu “Smarter, Simpler, Stronger” yani “Daha akıllı, daha basit ve daha güçlü” idi. Bu motto beni 2016 yılında yazdığım “Me, Free, Easy” (daha ben, daha özgür, daha kolay) yazısına götürdü. 2016’da Almanya’da taze bir doktora öğrencisi olarak sigorta sektörünün yönünün daha kişisel, daha kolay ulaşılan ve anlaşılan ürün yapısından geçtiğini yazmıştım. Bu yazı internet sitemde halen durmakta. 8 sene sonra EIOPA’dan bu üçlüyü duyduğumda doğal olarak hemen kendi kavram grubumla eşleştirdim. Sonuç EIOPA’nın “Smarter” kavramı benim “Free” kavramımla; “Simpler” kavramı “Easy” kavramımla; “Stronger” kavramı da “Me” kavramımla örtüştü. Peki bu üçlü çerçeve 2016 yılının yenilenmiş versiyonu mu, yoksa yeni bir dönemin başlangıcı mı?

Öncelikle BaFin toplantısında gördüğüm endişe EIOPA’da da vardı, yani deniz bitmekte. Gelecek yıllarda şu anda olduğu gibi az çalışma ve artan refah ikilisini birlikte bulabilmenin yolu şimdiden bariyerleri yükseltmekten geçmekte. Bariyerleri yükseltmek daha yüksek tasarruf, daha akıllı ve otomatize edilmiş üretim ve daha yüksek sermaye ve yönetişim standartları. Avrupa Birliği’nin yapay zeka çalışmaları, rekabet hukuku uygulamaları, artan regülasyon dozu aslında hep bu temel talebe dayanmakta: “az efor, çok sonuç.”

Peki bunu sağlamak için baktıkları yer akademideki davranışsal iktisat çalışmaları mı olmalı? Veya güvenli sularda yüzüp yapay zekâ veya teknoloji şirketlerinin artan penetrasyonuna uzaktan mı bakmalılar? İşte burada yine karşımıza “eğilebilmek ancak bükülmemek” kavramı çıkmakta. Yani “agile olmak”. Bunu İstanbul’daki meslektaşlarıma anlattığımda gülmüşlerdi. Yaşayan için oldukça zor, ancak bizim gibi zor piyasaların getirdiği avantaj da bu tür dar boğazlardan en az zararla geçebilme becerisini kazanmak. Dolayısıyla ben önümüzdeki dönemde daha fazla Türk yöneticisinin, farklı şeyler söyleyebilme ve hayata geçirme becerileriyle, Avrupa’ya transfer olacağını; Avrupa sigorta ve reasürans sektörünün kendi derdine düşeceğini ve dolayısıyla kısıtlı ve birçok sermaye şartına bağlanmış finansal kaynaklarını daha az gelişmekte olan ülkelere aktaracaklarını; ve en önemlisi Avrupa Merkez Bankası Eski Başkanı Mario Draghi’nin çizdiği “Gelecek Avrupa” projeksiyonundan oldukça farklı bir uygulamayla karşı karşıya olacağımızı gördüm. Zor bir dönem. Özellikle bizim gibi finansal piyasaları, üyesi olmadığı halde Avrupa Birliği ile bu kadar entegre olmuş gelişmekte olan bir iktisadi yapı için. Ancak her zaman dediğim gibi, sakin sularda herkes kaptan!