Osmanlı’da Sigortacılık: Emperyalizmin Gölgesinde Bir Sektörün Doğuşu

Osmanlı’da sigortacılık, Batılı devletlerin ekonomik nüfuz politikalarının bir yansıması olarak şekillendi. İzmir, o dönemde Akdeniz ticaret ağında stratejik bir liman kenti olarak öne çıkmıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında, İngiliz sigorta şirketleri İzmir’de acenteler açarak faaliyet göstermeye başladı. Osmanlı’da bu tarihten önce de sigorta işlemleri vardı; ancak bu işlemler genellikle Londra’daki merkezler üzerinden gerçekleştiriliyordu. 1860’larda İzmir’de başlayan yerleşik sigortacılık faaliyetleri, 1864 yılında kurulan yeni acentelerle birlikte başkente taşındı.

-Dr. Hasan Meral

19’uncu yüzyıl Avrupa’nın dünya ekonomisinde her anlamda hakimiyet kurduğu bir dönemdi. Sanayi Devrimiyle birlikte Avrupalı devletler, düşük maliyetle üretim yapabilen sanayi devleri haline geldiler. Bu ülkeler, hammadde temin edebilmek ve üretim fazlasını satabilmek için eski dünyada büyük bir emperyalist yarışa giriştiler. Bu süreç, Avrupalı devletlerle çevre ülkeler arasındaki ticaret hacimlerinin atmasını ve sermaye ilişkilerinin güçlenmesini sağladı. Bu ülkelerdeki sermaye yatırımları özellikle ticaret altyapısının geliştirilmesine yöneldi.

Bu dönemde sigortacılık, yükselen Batı emperyalizminin sunduğu fırsatlar sayesinde önemli bir ilerleme sağladı. Sömürgeci genişlemenin hız kazanmasıyla birlikte, sigortacılık faaliyetleri de küresel ölçekte yayıldı. Sigorta şirketleri bir yandan yeni pazarlara açılırken, diğer yandan bu pazarlardaki dış ticareti ve yatırımları güvence altına alıyordu. Dönemin önde gelen sigorta şirketlerinden Phoenix, 1820 itibarıyla prim üretiminin yarısından fazlasını İngiltere dışından toplamaya başlamıştı. 1850’li yıllara gelindiğinde Avrupalı sigorta şirketleri Asya, Avustralya, Güney Afrika, Orta Doğu ve Balkanlarda geniş bir coğrafyaya yayılmıştı.

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı, Batı’nın artan askeri, siyasal ve ekonomik üstünlüğüyle mücadele edebilmek için kapsamlı bir reform süreci başlattı. Merkezî otoriteyi güçlendirmeyi ve devletin etkinliğini artırmayı hedefleyen bu çabalar, bir tercihten çok zorunluluktu. Ancak bu reformların hayata geçirilebilmesi için Batı’nın mali ve siyasi desteğine ihtiyaç duyuluyordu. Avrupalı devletler, Osmanlı’ya sağladıkları destek karşılığında ticari imtiyazlar elde ettiler. Dolayısıyla, Osmanlı modernleşmesini tanımlayan bu yıllar, aynı zamanda ticaret serbestisinin ve ekonomide dışa bağımlığın hızlandığı bir dönem oldu.

Osmanlı’da sigortacılık, tıpkı diğer çevre ülkelerinde olduğu gibi, Batılı devletlerin ekonomik nüfuz politikalarının bir yansıması olarak şekillendi. İzmir, o dönemde Akdeniz ticaret ağında stratejik bir liman kenti olarak öne çıkmıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında, İngiliz sigorta şirketleri İzmir’de acenteler açarak faaliyet göstermeye başladılar. Osmanlı’da bu tarihten önce de sigorta işlemleri vardı; ancak bu işlemler genellikle Londra’daki merkezler üzerinden gerçekleştiriliyordu. Bu durum, Avrupalı devletlerin, Osmanlı’da kötüleşen mali krizden yararlanıp kendilerine geniş imtiyazlar elde etmesine kadar devam etti.

1860’larda İzmir’de başlayan yerleşik sigortacılık faaliyetleri, 1864 yılında kurulan yeni acentelerle birlikte başkente taşındı. O dönemde İzmir ve İstanbul’da, çoğunluğu İngiliz menşeli olan dokuz sigorta şirketi faaliyet gösteriyordu. Türk sigortacılık tarihi üzerine yapılan pek çok çalışmada sigortacılığın başlangıcı 1870 Pera Yangını sonrasına dayandırılsa da, sigortacılık faaliyetlerinin çok önce başladığını artık biliyoruz. Üstelik, Hüseyin Akbulut’un İngiliz arşiv kayıtlarına dayanan araştırması, sigorta şirketlerinin Pera Yangını’nda yaklaşık 170 bin frank tazminat ödemesi yaptığını gösteriyor. Dolayısıyla, Osmanlı’da sigortacılığın Pera Yangını ile birlikte başlayan toplumsal aydınlanmanın ürünü olduğu söylemek, gerçeği yansıtmayan bir değerlendirme olur.

Pera Yangını’nın en belirgin etkisi, İstanbul’daki sigorta pazarının kayda değer şekilde genişlemesi oldu. İngiliz arşiv kayıtlarına göre, Pera Yangını’nın maliyeti yaklaşık 50 milyon frank olarak hesaplanmıştı, ancak bu kaybın yalnızca çok küçük bir kısmı sigortalıydı. Bu durum, 1870 öncesinde İstanbul’daki sigorta kapsayıcılığının oldukça sınırlı olduğunu gösteriyor. Ayrıca, bölgedeki yapıların dörtte üçünün ahşap olması, yangın riskinin yüksekliği nedeniyle sigortalanabilirliği de oldukça kısıtlıyordu. Yangından sonra bölgenin taş yapılarla yeniden inşa edilmesi ve profesyonel bir itfaiye teşkilatının kurulması, sigorta kapsayıcılığı açısından bir dönüm noktası oldu. Bu gelişmelerin ardından, çok sayıda Avrupalı sigorta şirketi pazara giriş yaptı ve İstanbul’daki sigorta piyasası hızla büyümeye başladı.

Osmanlı’nın modernleşme sürecinde Batı’ya olan ekonomik bağımlılığının artması, sigorta sektörünün büyük ölçüde yabancı sermayenin kontrolüne girmesine yol açtı. Osmanlı, bir yandan sigorta piyasasını düzenlemeye çalışırken, diğer yandan sektördeki yabancı hakimiyetini azaltmayı hedefliyordu. Bir sonraki sayıda, bu girişimlerin bir parçası olarak 1893 yılında kurulan ve Osmanlı sigortacılığında önemli bir dönüm noktası olan Osmanlı Umum Sigorta’nın hikayesine yer vereceğiz.

Not: Bu metin, LinkedIn’de yayınlanan Türk Sigortacılığının İzinde isimli bültenin bir parçasıdır.