Dr. Zeynep Stefan: Yapay Zekayı Yönetmek veya Riski Yönetememek

Yapay zekanın risk yönetimine etkisi iki yönlü. Hem etkilediği her alanda mevcut riskleri daha yüksek etkili hale getirmekte hem de mevcut risk yönetim stratejilerinin geliştirilmesinin yolunu açarak kontrol yapısının etkinliğini arttırmakta. Artık riskler mi daha hızlı uyum sağlayacak yoksa kontrol tarafı mı daha hızlı uyum sağlayacak hep beraber göreceğiz.

-Dr. Zeynep Stefan

Maher Holding olarak üyesi olduğumuz Avrupa Birliği Risk Yöneticileri Derneği’nin (FERMA ) yıllık toplantısına oldukça az kaldı. Geçen sene, iklimde soğuk / toplantı ajandasında oldukça sıcak Antwerp’ten bu sene iklimde sıcak / toplantı ajandasında daha da sıcak Madrid’e geçiş yapacağız. Ve dikkate alınması gereken oldukça çok konu mevcut. Geçen sene çalışma grupları ve sunumlar arasında mekik dokurken iki günün nasıl geçtiğini anlamamıştım. Bu sene daha çok efor harcamam gerekecek. Her zaman olduğu gibi konferansta neleri sormalıyım, nelere daha fazla kafa yormalıyım ve kimlerle tanışmalıyım diyerek hazırlıklara devam ediyorum.

Birçok risk profesyonelini olduğu gibi beni de en çok düşündüren yapay zekânın risk yönetimine olası etkileri. Bu düşüncelerle, FERMA’nın Türkiye’deki temsilcisi olan Kurumsal Risk Yöneticileri Derneği’nin (KRYD) organize ettiği harika bir toplantıda, konuyu Türkiye’de dinleyebileceğimiz en yetkin kişiden, Burak Saltoğlu hocamızdan dinlemek için bir araya geldik. Burak Hoca bence Türkiye’nin Nicholas Nassim Taleb’i ve makaleleri de kesinlikle “Black Swan”den daha derinlikli. Risk yönetiminin kantitatif tarafını ortaya koyan ve farklı analiz şekilleriyle ölçülebilir hale getiren Burak Hoca, istatistik ve yapay zekâ arasındaki ilişkiden başlayarak bize bütün tarihçeyi ve gelecek projeksiyonunu anlattı ki kafamda yeni soru işaretleri de ortaya çıkardı.

Öncelikle yapay zekanın risk yönetimine etkisi iki yönlü. Hem etkilediği her alanda mevcut riskleri daha yüksek etkili hale getirmekte hem de mevcut risk yönetim stratejilerinin geliştirilmesinin yolunu açarak kontrol yapısının etkinliğini arttırmakta. Artık riskler mi daha hızlı uyum sağlayacak yoksa kontrol tarafı mı daha hızlı uyum sağlayacak hep beraber göreceğiz. Eğitimde yapay zekanın genel etkisini dört ana alanda sınıflandırdık. Bunlar veri tabanlı riskler, model riskleri, operasyonel riskler ve etik risk. Etik riskin kapsamını, içerisine hukuki riskleri ve repütasyon risklerini de etkileyerek, oldukça genişletiyorum. Sayısallaştırma kapasitesi sınırlı olan alanlarda yapay zekanın da etkisinin daha yüksek olacağını öngörüyorum ki beraberinde tespit kabiliyetinden daha yıkıcı bir etki de getirmekte. Dolayısıyla, şartlar ne yazık ki eşit değil.

Eğitimde tartıştığımız diğer bir alan da istatistik ve yapay zekanın rekabetiydi. İstatistik ile elde edilemeyen verilerin yapay zekâ ile nasıl elde edilebilir hale getirileceği veya yapay zekanın nasıl beslenmesi gerektiği bu aşamada sorulacak doğru sorular. Bununla birlikte Burak Hoca yapay zekanın sadece sayısal verilerle değil, metin ve görüntü gibi farklı veri türleriyle beslenmesi gerektiğinin altını çizmekte ki istatistikten asıl farkı bu noktada başlamakta. Bu noktada aynı zamanda Burak Hoca ile bir görüş ayrılığımız da ortaya çıkmakta. Bu alanda okumaya henüz yeni yeni başlamış olmamla birlikte, Burak Hoca, yapay zekâ ile yapılacak analizin mutlaka sınırlandırılması ve elde edilecek sonuçların ancak bu şekilde anlamlandırılacağının altını çizmekte ki ben sınırlandırma ve özellikle ilişkilendirme adımlarının yapay zekayı “istatistikleştireceğini” dolayısıyla anlamlı verinin elde edilmesinde kullanılabilecek yolun dizayn edilmemesi gerektiğini savunuyorum. Doğal olarak benim bilgim şimdilik sadece kağıtlar üzerinde ve Burak Hoca sahada bu analizleri yıllardır yapmakta. Ayrıca, Burak Hoca’nın analizleri doğruluk için kullanılan “Back testing” ve “Cross-Validation” gibi doğrulama yöntemlerinde daha başarılı ki benim tercih edeceğim yolun herhangi bir doğrulama yöntemi olup olmadığını, bağlantısallık veya hangi belirleyicilerin mutlaka dikkate alınması gibi temel soruların nasıl cevaplanması gerektiği henüz cevabı olmayan sorular.

Ancak ilerlemenin birinci kuralı “memnuniyetsizlikten memnun olma” hali ki en iyi yaptığım şeylerden biri. Umarım Madrid’de konu ile ilgili değişik fikirlerle tartışma ve uygulama alanlarını değerlendirme fırsatı bulabilirim ki bir süre sonra artık başka bir şey konuşmuyor hale geleceğimizden kimsenin kuşkusu yok.