Son dönemlerde başarılı öğrencilerimiz, sigortacılık eğitimi aldıkları halde İstanbul’daki yaşam maliyetlerinden dolayı sektöre pek sıcak bakamıyor. Bu durum şirketlerin beşeri sermayelerini de aşındırıyor. Şirketler, bırakınız yeni mezunları, enflasyon kıskacındaki tecrübeli personellerini bile kurumlarında tutmakta zorlanıyor. Bu konuda akademi ve sektör ancak bir arada var olabilir. Ee, ne demiş atalarımız: “Yalnız taş duvar olmaz…”
-Dr. Behlül Ersoy
Hayallerindeki mesleğe ulaşabilmek için milyonlarca lise mezunu Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) ter döktü. Bu milyonların içinde sigortacı adayı olan genç arkadaşlarımız da var. Bugün Türkiye’deki üniversitelerde her akademik düzeyde (önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora) sigorta eğitimi veriliyor. Birkaç istisna hariç hemen her üniversitede yer alan meslek yüksekokullarındaki Bankacılık ve Sigortacılık programları aracılığıyla önlisans düzeyinde sigorta eğitimi almak mümkün. Lisans düzeyinde ise, sigorta eğitimi veren; Aktüerya Bilimleri, Bankacılık ve Sigortacılık, Sigortacılık, Sigortacılık ve Aktüerya, Sigortacılık ve Risk Yönetimi, Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik bölümlerinin yer aldığı 27 fakülte ve yüksekokul bulunuyor. Yine benzer isimler ve içeriklere sahip yüksek lisans ve doktora programları bu lisans programlarının etrafında şekilleniyor. Özellikle lisans düzeyindeki bölümlere liselilerin ilgisi büyük! Bunu Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) istatistiklerinde de görebiliyoruz.
Sınavın zorluk derecesine göre yerleştirme puanları değişse de, başarı sırlamaları bizim için önemli bir referans. Bu noktada sigortacılıkla ilgili lisans bölümlerine yerleşenlerin başarı sırlamalarında önceki yıla göre genel bir iyileşme var. Bunun anlamı, bir önceki yıla göre daha başarılı adaylar bu bölümlere yerleşmiş. Tabi burada da istisnalar var. Örneğin 2023 yılında 9 Bankacılık ve Sigortacılık lisans bölümünün 5’ine yerleşenler, bir önceki yıla göre daha iyi sıralamaya sahip olanlar. Fakat bu bölümlerden 4’ünü tercih edenlerin başarı sıralamaları 2022 yılına göre, daha gerilere düşmüş. Benzer bir görünüm Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik bölümlerinde de var. Bu istisnaların dışında tam olarak müfredatlarını sigortaya ayıran ve görece sektörle yakın ilişkiler kuran Aktüerya Bilimleri, Sigortacılık, Sigortacılık ve Aktüerya, Sigortacılık ve Risk Yönetimi bölümlerini bir önceki yıla göre daha başarılı adaylar tercih etmiş.1
Şimdilik rakamlar yüzümüzü güldürse de geleceğe ilişkin akademi ve sektörün birlikte atması gereken adımlar var. Öncelikle içinde bulunduğumuz yüksek enflasyonlu dönemde sigorta mezunlarının istihdamındaki artışın devam ettirilmesi gerekiyor. Sigorta sektörü, istihdam edilen yerler dikkate alındığında -Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış acenteleri saymazsak- büyük oranda İstanbul’a sıkışmış durumda. Son dönemlerde başarılı öğrencilerimiz, sigortacılık eğitimi aldıkları halde İstanbul’daki yaşam maliyetlerinden dolayı sektöre pek sıcak bakamıyor. Bu durum şirketlerin beşeri sermayelerini de aşındırıyor. Şirketler, bırakınız yeni mezunları, enflasyon kıskacındaki tecrübeli personellerini bile kurumlarında tutmakta zorlanıyor.
Biz akademi olarak konunun muhataplarına birkaç çözüm önerisi sunabiliriz. Öncelikle, sektörün uzaktan çalışma imkanlarını artırması, yaşam maliyetlerinin yüksek olduğu başta İstanbul olmak üzere metropollere olan bağımlılığı azaltacak esnek çalışma modellerini devreye sokması gerekiyor. Bunun yanında sigorta ekosisteminin nicel olarak en büyük paydaşı olan acenteler, en kısa sürede kurumsallaşmalı. Özellikle tüm acente ve mezunların bir araya geleceği, tanımlı bir işe alım politikasının uygulandığı resmi bir yapının kurulması önemli. Aslında bu süreç, geleneksel yöntemleri dayatarak belki geciktirebileceğimiz ama daha fazla direnemeyeceğimiz kapsamlı bir dönüşümün başlangıcı. Akademi de bu dönüşümün bir paydaşı olacak şekilde müfredatını gözden geçirmeli, şirketlerin uzaktan çalışma modeli için ihtiyaç duydukları donanımı mezunlarına kazandırmalıdır. Acentelerle protokoller yaparak mezunlarının istihdamını güvenceye almaya çalışmalıdır. Özellikle akademinin teşviki ile sektörle bir araya gelerek, büyük şehirler dışında da mezunların istihdamına ilişkin projeler üretmelidir.
Son olarak, sigorta akademisi nitelikli çalışmalarla sigorta literatürünü derinleştirirken uygulamacıları da beslemelidir. Sigorta bilimi, pratiği olan pek az sosyal bilim dalından biri. Bunun için teorik çalışmaların pratiğe tahvil edilmesi, sektörün gelişimi için de kaçınılmazdır. Kısaca, akademi ve sektör ancak bir arada var olabilir. Ee, ne demiş atalarımız: “Yalnız taş duvar olmaz…”
Kaynak:
- YÖK, Yükseköğretim Kurulu (2024). YÖK Lisans Atlası, https://yokatlas.yok.gov.tr/lisans-anasayfa.php