Orhun Emre Çelik: Adım Adım

Sigorta sektörünün en sevdiğim özelliklerinden biri, aynı otomotiv endüstrisi ya da yapay zekâ konularında karşılaştığımız gibi küresel ölçekte düşünme zorunluluğu. Sadece sigortacılık değil tüm sektörlerdeki düzenleyici otoritelerin bunu gözeterek gerçek ihtiyaçlara odaklanan talepler ve düzenlemelerle sorumlusu olduğu sektörü desteklemesi ve vizyoner taleplerin adım adım yerine getirilmesi küresel çaptaki bu yarışta ülke olarak ilerleyebilmemiz için kritik önemde.

-Orhun Emre Çelik*

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin Mayıs 2024 tarihli raporuna göre yılın ilk 5 ayında elektrikli otomobil satışlarının payı %8,3. Çinli üreticilerin Türkiye’ye ilgisi ve doğrudan yatırım planları elektrikli araçlar konusunda ülkemizdeki ivmeyi nasıl etkiler bilemiyorum ama Batılı üreticilerin elektrikli araçlar konusunda Çin başta, uzak doğu ülkelerinden geride kaldığı konusunda genel bir kanaat oluşuyor gibi görünüyor.

Elektrikli araçların daha da yaygınlaşabilmesi için şarj altyapısının gelişmesi, batarya teknolojisinde daha da fazla ilerleme kaydedilmesi gibi fiziki ve teknolojik açıdan alınması gereken epey bir yol var. Bunun dışında her büyük ölçekli iş kolunda olduğu gibi bu araçlara verilecek servis hizmeti gibi eğitim ve fiziki hazırlık gerektiren konulara ilişkin problemlerin de çözülmesi gerektiriyor.

Ancak bazı teknolojik gelişimler son kullanıcıya ulaşma hızı açısından daha şanslı: Makine öğrenmesi ve yapay zekâ uygulamaları buna örnek olarak gösterilebilir. Hemen hemen herkesin elindeki akıllı cep telefonunda bir şekilde YZ’nin bulaştığı bir uygulama var. Buna karşılık KPMG International tarafından yayınlanan rapora göre yapay zekânın implementasyonu için birçok zorlu sorunun aşılması gerektiği (aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere) sigorta sektörünün üst düzey yöneticileri arasında genel kabul gören bir görüş.

Aslında bu sigortacılık gibi regülasyonun çok ağır ve katı olduğu sektörler ile yapay zekâ çalışmalarının yaygın olduğu start-up ekosistemindeki genelde düzenlemenin geriden geldiği sektörlerin bir arada çalıştığı hemen her konu için geçerli: Bir tarafta son kullanıcının hayatında büyük kolaylıklar sağlayabilecek teknolojiler, diğer tarafta mahremiyet (ve bunun hukuki altyapısını sağlayan kişisel verilerin güvenliğine ilişkin düzenlemeler) başta kişisel hak ve özgürlüklerin korunması için yapılan çalışmalar.

Yapay zekânın insanlığı aşıp bizim için tehlike oluşturabileceğine ilişkin endişeler de bu ikilemin bir başka örneğini oluşturuyor. Sevgili Evren Akal’ın paylaşımı sayesinde haberdar olduğum Robert Miles’ın açıklamalarında YZ konusundaki gelişmeler Ay’a gitmek için geliştirilen Satürn V roketine yönelik çalışmalara benzetiliyor, bir farkla: İlk kez kullanılacak rokete tüm insanları birlikte bindirerek Ay’a gönderip geri getirmeye çalışıyoruz. Burada yolunda gitmeyebilecek binlerce hatta milyonlarca konu var.

AB’nin GDPR (Türkiye’dek KVKK muadili) sonrası YZ ile ilgili getirdiği (ve çok daha uzun bir incelemeyi gerektiren) düzenleme bu endişelere karşı bir çaba olarak değerlendirilebilir. AB bu konulardaki öncü davranışı ile örnek oluyor gibi görünse de elektrikli araçlar için de geçerli olan çeşitli sebeplerle yarışı önde götüremeyecek gibi görünüyor.

Çeşitli uzmanların dile getirdiğine tanık olduğum iki hususu önemli görüyorum:

  • Bu konularda çalışma yapan firmalar daha rahat çalışabilmek için deregüle piyasaları tercih ediyorlar. Bu nedenle AB’nin tek başına düzenleme yapması, ABD ya da Çin gibi diğer büyük oyuncular aynı yönde hareket etmediği sürece sınırlı bir etkiye sahip olacak ve muhtemelen AB’nin yarışta geriye düşmesine neden olacak.
  • Sosyal devlet ilkesinin benimsendiği ülkelerde olağan karşılanan ve hepimizin olmasını istediğimiz iş-özel hayat dengesini sağlayabilmek adına haftalık çalışma saatinin kısıtlanması, mesai sonrası erişimin kısıtlanması gibi yasal altyapı ile de desteklenen gelişmeler karşılarında bireysel performansın çok önde tutulduğu ABD ya da çok katı çalışma şartlarının olağan kabul edildiği Çin gibi rakipler varken AB’nin gelişmelere yetişmesi çok kolay değil.

Gerek elektrikli araçlar gerekse YZ konusundaki patent ve uygulama çeşitliliğinin, bu konularda çalışan üniversitelerin dağılımı incelendiğinde de AB’nin geride kalmaya başladığı görülebiliyor.

Tüm bu konuların ortak noktası ve temel dayanağı olan bilgi ve veri yönetimi sigortacılığın da temel mücadele alanlarından. IFRS17 çalışmaları ile birlikte en temel bazı verilerin bile üretilmesinin ne kadar efor gerektirebildiğini bir kez daha gördük. Devam eden OVM (ortak veri modeli) çalışmaları da birçok zorluğu beraberinde getirmiş durumda ve istenen seviyeye ulaşıldığını söylemek zor.

Sigorta sektörünün en sevdiğim özelliklerinden biri, aynı otomotiv endüstrisi ya da yapay zekâ konularında karşılaştığımız gibi küresel ölçekte düşünme zorunluluğu. Sadece sigortacılık değil tüm sektörlerdeki düzenleyici otoritelerin bunu gözeterek gerçek ihtiyaçlara odaklanan talepler ve düzenlemelerle sorumlusu olduğu sektörü desteklemesi ve vizyoner taleplerin adım adım yerine getirilmesi küresel çaptaki bu yarışta ülke olarak ilerleyebilmemiz için kritik önemde.

*Aktüer