“Ruyi arzde kesbi temeddün eden bilcümle düveli muazzama paytahtlarında ve hemen de sair beledanı cesimede böyle ekdâr ve alemi sevamiyeye karşı sigorta kumpanyaları teşekkül etmiştir.”*
Dergimizin 1980 yılının Ekim sayısında araştırmacı-yazar Cemal Bora’nın yazısı Osmanlı’daki ilk sigorta acentesi bildirisini tüm detaylarıyla kağıda döküyor. O sayıdan bir önceki sayıda sigortacılığın tanımıyla ilgili “Usulü Temniye” başlığıyla yazılan ilk yazı da Bora tarafından sayfalarımıza aktarılmış, biz de 2020 yılının eylül sayısındaki Arşivden sayfamızda konuya yer vermiştik.
1865 yılında İngiliz Royal Insurance şirketi İstanbul’da Edvard Filid** vasıtasıyla bir acentelik açıyor. Edvard Filid ilk iş olarak İstanbul halkına hitaben bir beyanname yayınlıyor. Devletin resmi gazetesi olan Ruzname-i Ceride-i Havadis’in 1865 tarihli koleksiyonunda yer alan bu beyanname, yazıyı yayınlayan Cemal Bora’ya göre, bizde halka sigortacılığın ne demek olduğunu duyuran ilk sigorta bildiri olmasından dolayı tarihi bir değer taşıyor. Bu acentenin kuruluşu 1872’lerde İstanbul’da kurulan üç İngiliz sigorta şirketinin başlangıcı oluyor.
Tanıtım yazısında şu hususlar vurgulanıyor:
Londra’daki en büyük sigorta şirketi
“Bu kumpanyaya emlak ve akarını ve eşyasını veya hayatlarını sigorta ettirip de malları yangın, sel ve dolu gibi çeşitli tabii afetlerle zarar ve ziyana düşer olduklarında veya vefat edenlerin evlatlarına veya akrabalarına hayırlı hizmetlerde bulunmayı taahhüt eder.
Mal ve mülk sahibi kimselerle dul ve yetimler, yaşlılar ve küçükler cüzi bir meblağ ödeyerek sigorta ettirdikleri takdirde bu kumpanya sayesinde bilahare kendilerini veya akrabalarını bir sermaye ve gelir sahibi olarak bulurlar.
Emlak ve mallarını sigorta ettirmeyenler yangın veya herhangi bir afetin meydana gelmesiyle bütün malları bir anda yanıp kül olur ve kendileri dahi iflas edip yoksulluğa düşer kalırlar.
İşte böyle hiç umulmadık bir anda gelen ve aklın almayacağı dehşet dolu bir felaket ve çeşitli kazalara mümkün mertebe karşı durmak ve kazaya uğrayanlara yardım etmek üzere “Royal Insurance” denilen büyük bir kumpanya kurulmuştur ki, Londra’da buna benzer kumpanyaların en büyüğü ve hepsinin mali kudretinden daha üstün iki milyon İngiliz lirası gibi bir sermayeye sahiptir.”
Şirket hem hayat dışı hem de hayat branşlarında faaliyet yürütüyor ve iki dalın önemi de İstanbullulara anlatılıyor. Şirketin 500 bin lira üretimiyle muteber bir kefalet gücüne sahip olduğu da vurgulanıyor.
Bora: Böylesine açık ve aydınlatıcı bir bilgi bugün bile yok
Cemal Bora, yazının sonunda yaptığı değerlendirmede, “Yukarıda okunan yazı umumiyetle bir reklam olmaktan ziyade aydınlatıcı bilgi vermektedir” diyor ve şöyle devam ediyor: “1865’lerin İstanbul’u neyse 1980’lerin Doğu Bölgesi de odur. Halk kendi diline göre aydınlatıcı bilgiden yoksundur. Örneğin ben, yetmiş yaşındayım. Şimdiye kadar böylesine açık ve hesaba dayanan bir bildiriyi ne almış ve ne de bir yerde okumuşumdur. Sigorta mukavelelerinde var ama mukavele son bağlantıdır. Ondan öncesine dair kimsenin bir fikri yoktur. Doğuda hiçbir kasaba, hiçbir köy bilmez ve ismini bile duymamıştır.”
*Yeryüzünde medeniyete kavuşmuş olan bütün devletlerin başkentlerinde ve diğer büyük şehirlerinde herkesi elem ve kedere, tabii afetlere karşı sigorta kumpanyaları teşekkül etmiştir.
**Emin olamamakla birlikte, acentenin soyadının “Filid” değil, “Filip” olduğunu sanıyoruz. Yabancı isimler eski dönemlerde genelde okunduğu gibi yazıldığı için sehven “Filid” olarak dizilmiş olabilir.