Sigorta Sektörüne Yabancı Sermaye Gelecek Mi?

Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım açısından altın çağını yaşadığı yıllar 2005 ila 2008 arası. Dört yıllık dönemde ülkeye 71,5 milyar dolar sermaye yatırımı geldi. Geride bıraktığımız dört yılda ise bu tutar yalnızca 44,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kaldı ki bunun 19,4 milyar doları gayrimenkul yatırımlarından oluşuyor. Öyleyse esas sormamız gereken 2005’te yapıp da bugün yapamadığımız şey ne?

-Dr. Hasan Meral

Geçtiğimiz yazıda Türk sigorta sektöründe yabancı payının 200 yıllık seyrini ele almış, yabancı sermayenin tartışmalarla dolu, inişli çıkışlı yolculuğuna ışık tutmuştuk. Bu sayıda ise Türkiye’nin küresel ölçekte öne çıkan ‘rasyonel politikalara dönüş’ hikayesinin, sigorta sektöründe doğrudan yabancı yatırımlar açısından nasıl bir fırsat penceresi açtığına değineceğiz.

Doğrudan yabancı yatırım (DYY), bir ülkenin varlıklarına başka bir ülkeden yapılan uzun vadeli yatırımları ifade eder. Bu yatırımlar, mevcut varlıkların satın alınması şeklinde gerçekleşebileceği gibi yeni işletmelerin kurulmasıyla da hayata geçirilebilir. DYY, sıcak para olarak adlandırılan spekülatif portföy yatırımlarından farklı olarak, uzun vadeli ve sürdürülebilir getirilerin peşindedir. DYY, ekonomik kalkınma için gerekli kaynağı sağlaması hasebiyle Türkiye gibi tasarruf açığı olan ülkeler için hayati öneme sahiptir.

Sigortacılık özelinde baktığımızda ise yabancı yatırımlar, sermaye ve kapasite artışının yanında kurumsallaşma, teknoloji ve know-how transferi başlıklarında da önemli katkılar sağlıyor. Ürün çeşitliliğini, inovasyonu ve hizmet kalitesini artırıyor, böylece sektörel büyümeyi ve olgunlaşmayı destekliyor. Dolayısıyla yabancıların Türk sigortacılığına olan ilgisi yakından takip etmemiz ve teşvik etmemiz gereken bir alan.

Türk sigorta sektöründeki yabancı payı, Türkiye’nin DYY performansıyla doğrudan ilişkili. Sektörde yabancı payının %65 ile zirveye ulaştığı 2015 yılı, aynı zamanda yabancı yatırımların da yakın tarihli zirvesi. Bu tarihten sonra ülkeye yurt dışından gelen yatırımlar önemli ölçüde zayıflıyor ve sigortacılıktaki yabancı payı azalıyor. Peki önümüzdeki dönemde Türk sigorta sektörüne yabancı sermaye gelecek mi? Bu soruya yanıt verebilmek için ilk olarak yabancı yatırımların Türkiye’ye hangi koşullarda geldiğine bakalım.

Türkiye’nin DYY açısından altın çağını yaşadığı yıllar 2005 ila 2008 arası. Dört yıllık dönemde ülkeye 71,5 milyar dolar sermaye yatırımı geldi. Geride bıraktığımız dört yılda ise bu tutar yalnızca 44,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kaldı ki bunun 19,4 milyar doları gayrimenkul yatırımlarından oluşuyor. Öyleyse esas sormamız gereken 2005’te yapıp da bugün yapamadığımız şey ne?

Türkiye, 2005 yılında başladığı Avrupa Birliği (AB) müzakere süreciyle güçlü bir hikaye yaratmıştı. AB çıpasıyla çok sayıda yapısal reform hayata geçirilmiş, ekonomi yönetimi başta olmak üzere kamu kurumlarının kurumsal yapısı güçlendirilmişti. Bugün o heyecanı yaratmaktan uzak olsak da farklı bir hikaye yazma şansına sahibiz. Zira yabancı yatırımcıların ülkeden çıkmasıyla birlikte reel varlık fiyatları ciddi anlamda gerilemiş durumda. Örneğin, on yıl önce hisse başı dört dolardan satılan bankalarımızdan birisi iki yıl önce yaklaşık bir dolardan geri alındı. Ancak ‘ucuz olmak’ tek başına yeterli değil, DYY akımları için en temelde şu dört koşulu sağlamamız gerekiyor:

  • Siyasal ve ekonomik istikrar,
  • Hukuki ve düzenleyici çerçeve,
  • Yüksek iç talep ve büyüme potansiyeli,
  • Nitelikli işgücü, teknolojik altyapı ve operasyonel verimlilik.

Bu maddelerden ilk ikisi dışsal faktörler, diğerleri ise sektör paydaşlarının performansına bağlı. Seçimlerin geride kalmış olması ve ekonomi yönetiminde rasyonel politikalara dönüş süreci iktisadi iklimin nispeten olumlu olduğunu gösteriyor. Ancak bazı başlıklarda gidilecek çok yolumuz var. Özellikle birkaç yılda bir değişen tarife sistemleri ve yargı kararları sektördeki öngörülebilirliği ve finansal sürdürülebilirliği ciddi anlamda tehdit ediyor. Ayrıca sınırlı talep ve potansiyelden realiteye dönemeyen beklentiler kapsamlı olarak ele almamız gereken konular. İşgücü, altyapı ve verimlilik ise güçlü yönlerimiz olarak öne çıkıyor.

Türkiye’nin rasyonel politikalara dönüş hikayesi, yabancıların sigorta sektörüne olan ilgisini yeniden alevlendirebilir. Ancak bunun için öncelikle çevresel koşullarda istikrarın tesis edilmesi, sektörel öngörülebilirliğin artırılması ve kurumsal yönetişimin güçlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca, yabancı yatırımcıların güvenini kazanmak için hukuki ve düzenleyici çerçevenin sağlam temellere oturtulması elzem. Bu koşullar sağlandığında, Türk sigorta sektörü yabancı sermaye için yeniden cazip bir pazar haline gelebilir.