Türkiye Sigorta Birliği (TSB) ile Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu Eskişehir’de akademisyenler ve üniversite öğrencileriyle Sigortalı Anadolu Zirvesi’nde buluştu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nden öğrencilerin ilgiyle takip ettiği konferansta akademisyenler ve sigortacılar üç ayrı panelde sektördeki gelişmeleri farklı perspektiflerle ele aldılar. Sektörün düşünce platformu Sigorta Strateji tarafından Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde düzenlenen ve TSB’nin ana sponsor olduğu Zirvede üniversite öğrencileri sektör yöneticileriyle kariyerleri hakkında görüşme fırsatı da buldular.
Türkiye Sigorta Birliği’nin desteğiyle sektörün düşünce platformu Sigorta Strateji tarafından organize edilen Sigortalı Anadolu Zirvesi’nin ilk buluşması 7 Mayıs 2024’te Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde gerçekleşti. SEDDK İkinci Başkanı Mehmet Verim ile TSB yönetiminin ve sektörün önde gelen yöneticileriyle sigorta akademisinin buluştuğu etkinlik Eskişehir Osmangazi, Kütahya Dumlupınar ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi öğrencilerinden büyük ilgi gördü.
Sigorta sektörünün paydaşlarını Anadolu’daki üniversitelerle bir araya getirmeyi amaçlayan konferans serisinin ilki olma özelliğini taşıyan etkinliğe Türkiye’nin farklı üniversitelerinden katılan öğretim üyeleri, sigorta sektöründeki gelişmelere akademik perspektiften mercek tutma şansı yakaladı. Basın sponsorluğunu Sigorta Dünyası’nın üstlendiği etkinlikte üniversite öğrencileri sektörü yakından tanıma imkânı buldu.
Zirve’de, Sigorta Strateji yazarlarından Dr. Behlül Ersoy’un editörlüğünde hazırlanan, sigorta sektörü ve akademiden 23 yazarın makalelerinin yer aldığı, “Yüzüncü Yılda Türk Sigorta Sektörü: Kapsamlı Bir Bakış ve Politika Önerileri” başlıklı kitabın ilk lansmanı da yapıldı.
Sigorta Strateji’nin organize ettiği Konferansın açılışında konuşan Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen, sigortacılığın gelişmesi ve tabana yayılması yolunda en önemli önceliklerini eğitime verdiklerini belirterek, “Türkiye Sigorta Birliği olarak eğitimi, bilgiyi merkeze koyarak, bugün burada başladığımız bu güzel buluşmanın bir başlangıç olmasını ve ülkemizin dört bir yanında güzel buluşmalarla devam etmesini canı gönülden diliyoruz” dedi.
Sigortacılık gençler için önemli iş potansiyeli
Ülkemizde sigortacılık mesleğine olan ilginin her geçen gün arttığının altını çizen Gülen, “Günümüzde sigortacılık hızla gelişen, dinamik yapısıyla geleceğin parlak meslekleri arasında yer alırken Türk sigorta sektörü, sigorta ve reasürans şirketleri, acenteler, brokerlik, eksperlik şirketleri ve diğer aktörleriyle birlikte finans sektörü içerisinde ciddi anlamda istihdam yaratan bir sektör olarak öne çıkıyor. Ülkemizin genç nüfus potansiyeli ve doymamış pazar oranları yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeye devam ederken, bunun yanında yeni şirket kuruluşları da sektörün geleceğine olan güvenin en önemli göstergesi durumunda. Bu durum gençlerimiz açısından önemli bir iş potansiyelini de beraberinde getirirken, gençlerimizin sigorta sektörüne ilgisinin de her geçen gün artığını görmek bizleri mutlu ediyor” diye konuştu.
“Sektörün geleceği gençlerde”
Gençlerin sigortacılık mesleğinin de geleceği olduğuna vurgu yapan Uğur Gülen sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugünün genç nesli teknolojinin içine doğdu. Yapay zeka artık günümüzde tüm sektörler tarafından değerlendirilmekte ve mümkün olduğunca denenmekte ve uygulama alanı bulmakta. Bu uygulamalar sonucunda ekonomik anlamda pozitif etkilerin yaratıldığını görmek de mümkün. Bu nedenle de gelecek siz gençlerimizin. Sizlerin fikirleri, sizlerin girişimleri sigortacılığı da değiştirecek. Sigortanın önemini anlatmada sizlere çok ihtiyacımız var. Çünkü bilinmezliklerle dolu ve sürekli değişen dünyamızda, sigortanın ekonomik refah ve büyüme için vazgeçilmez olduğunu sizlerin çok iyi bildiğine inanıyoruz.”
“Sigortacılık ekonominin nefes kaynağıdır”
Konuşmasında sigortacılığa yönelik rakamları da paylaşan Uğur Gülen, sektörün en önemli sorumluluğu olan ödediği ve üstlendiği tazminatlarla geçen yıl günde ortalama 278 bin kişinin hayatına dokunduğunu ve günlük 1,3 milyar TL gibi bir tutarı ekonomiye döndürdüğünün altını çizerek, “2023 sonu itibarıyla üstlendiğimiz tazminat tutarı 327 milyar TL olarak gerçekleşti. Bunun yanında sektörümüz ülke ekonomisine Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) 24 katı, yani yaklaşık 536 trilyon TL değerinde teminat sunarak yatırımların yapılmasını ve korunmasını sağlarken, ödediği tazminatlarla bir yandan kişi ve kurumları korurken diğer yandan devletin üstündeki ekonomik yükü alıyor. Sigortacılık bugün ekonominin sağlıklı işleyişi için önemli bir güç ve nefes kaynağıdır” şeklinde konuştu.
SEDDK İkinci Başkanı Mehmet Verim: “Prim üretimi 1.9 trilyon TL’ye ulaşabilir”
Basın sponsorluğunu Sigorta Dünyası’nın yaptığı etkinlikte Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) İkinci Başkanı Mehmet Verim de bir konuşma yaptı. Verim, sektörün dinamik yapısına dikkat çekerek, 2023 yıl sonu itibarıyla; finansal sektör içindeki payının %5,3 seviyesinde olan sigorta sektörünün 537 trilyon TL teminat tutarı ile GSYH’nin 20 katı teminat sağladığını ve bir önceki yıla göre yüzde 106 oranında büyüyerek 504 milyar TL düzeyinde üretim hacmine ulaştığını belirtti.
Mehmet Verim, “Toplam işletme sayısının yüzde 26’sının sigortalı olduğu göz önüne alındığında toplam verilebilecek sigorta teminatının 2 katrilyon TL’ye, toplam prim üretiminin 1,9 trilyon TL’ye ulaşabileceği görülecektir. Bu prim üretimini 2,8 kat artırma potansiyelimiz olduğunu göstermektedir” dedi.
Konuşmasında, hasar ve tazminat ödemeleri yoluyla GSYH’nin %2’si oranında ekonomik kaybın sigorta sektörü tarafından karşılandığına da dikkat çeken Verim, bu göstergeyle GSYH’deki yıllık büyüme oranları göz önüne alındığında sigortanın ekonomi açısından hayati önemini ortaya koyduğuna vurgu yaptı.
Ülkemiz genelinde sigortanın önemi istenen düzeylere gelemediğine dikkat çeken Verim, “Unutulmamalı ki, riskler giderek artıyor. Sigortacılık da bu yüzden önemini arttırıyor. Sigortacılık varlığı ve değerleri koruyor. Bu nedenle de tüm sektör birlikte; sigorta bilincinin daha da artırılması, sigortalanabilir her türlü riskin teminat kapsamına alınması, böylelikle sektörün tabana yayılması ve derinleşmesini sağlamak adına çalışmalarımıza ivme kazandırarak sürdürmeye devam etmeliyiz” diye konuştu.
Prof. Dr. Kamil Çolak: Risklerin yönetimi ancak sigortacılar tarafından gerçekleştirilebilir
Sigortalı Anadolu Zirvesi’nin ilk buluşmasına ev sahipliği yapan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamil Çolak konuşmasında, güvenin teminatı konumunda olan sigorta sektörünün temsilcilerini ağırlamaktan dolayı mutlu olduklarını belirterek, “Türkiye köklü geçmişinin üzerine inşa ettiği bugünü ile bölgesel ve küresel bir güç olma yolunda hızla ilerlerken, eşsiz coğrafi konumunu ve güzelliklerinin yanında birçok jeopolitik risk ve doğal afetlerle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Sel, heyelan ve deprem gibi doğal afet riskleri maalesef ülkemizin gerçekleri. Kalkınma yolunda hızla ilerlerken önümüze çıkan bu risklerin yönetimi ise ancak sigortacılar tarafından gerçekleştirilebilir. Bu noktada bu yılki zirvenin temasının “Türkiye’nin Kalkınmasında Sigorta Sektörünün Rolü” olmasını çok anlamlı buluyor ve bu etkinliğin üniversitemizden başlamasını çok önemsiyoruz” dedi.
Açılış konuşmalarından sonra Zirvenin “Key Not Speaker’ı Smart Assist Genel Müdürü Dr. Hüseyin Akbulut, “Homo Securus: Sigortalı Yaşamın Kısa Tarihi” başlıklı bir sunum yaptı. Akbulut’un sunumundan ardından Türkiye Sigorta Birliği’nin sigortacılığın tarihini anlatan belgeselinin özeti ekrana yansıtıldı. Belgesel gösteriminden sonra ise Prof. Dr. Erdem Kırkbeşoğlu’nun moderatörlüğündeki Türkiye’de Makro İstikrarın Teminatı: Sigorta Sektörü başlıklı panele geçildi.
Panelin konuşmacılarından Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Özgür Obalı, sigortacılığın ekonomik bir disiplin sağladığını ve sigortası olanın düzenli bir yaşamı olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Sigortacılığın tarihçesine bakıldığında, gelişmiş ekonomilerde sanayi devriminden sonra mal sigortacılığının ön plana çıktığını vurgulayan Obalı, “Daha sonraları, hayat da uzayınca sağlık ihtiyacı ve daha nitelikli hayat isteği maldan sonra insana odaklanılmasını beraberinde getiriyor. Türkiye’de bugün de mal sigortası daha ön planda” dedi.
“Sınırları zorlamak”
Obalı konuşmasında sigorta sektörüyle ilgili istatistiki bilgilere de yer verdi. Sigorta sektörünün ekosisteminin genişliğini ve istihdam kapasitesini izleyicilerle paylaşan Obalı, “Teknoloji insan kaynağıyla buluşunca faydalı oluyor. Bizim de eğitimli bir nüfusa ihtiyacımız var. Teknoloji öğrenebilen yapay zekayla birlikte dönüşüyorken, sigorta sektöründe de bakış açılarımız değişiyor. Bizler için kritik olan sınırlarımızı zorlamak. Pandemi bizi zorladı ve uzaktan hasar tespiti yapmaya başladık. Sağlık sigortalarında da yüz tanımayla sağlık sorunlarını yavaş yavaş tespit edebiliyoruz. Hayatımız böylelikle kolaylaşıyor” dedi.
Diğer bir panelist Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Yıldırım ise sigortanın temel işlevinin hasar karşılama olduğunu söyleyerek, bu işlevin sürdürülebilir olması gerektiğini ifade etti. Yıldırım sözlerine şöyle devam etti: “Fon ihtiyacını karşılayan sektörlerden biri sigortacılık. Reel sektör çok önemli ama onun da fon ihtiyacı var. Sigortacılığın bu kapasitesi o yüzden önemli. Sigortacılık sektörü bankacılıktan da uzun vadeli fon yaratabiliyor. GSMH’nin 24 katı teminat veriyor. Güven ve şeffaflık arttığı oranda yeni sigortalı bulmak kolaylaşıyor. Farklı kişilere ve şirketlere odaklanmak gerekiyor. Fonlar uzun vadeli olduğu için gençleri sisteme çekmek gerekiyor.”
Üniversiteliye devlet destekli BES önerisi
Sigorta ve tasarruf bilincinin önemine de dikkat çeken Yıldırım, “Bu konularda yasal düzenlemelerin de katkısı önemli. Bireysel emekliliğe farklı katkılar oluyor, devlet katkısı, otomatik katılım gibi. Belki üniversite öğrencilerinin sisteme dahil edilmesi için YÖK’le anlaşma yapılıp burs sistemiyle katkı ödemelerini gerçekleştirebilir miyiz, onları sisteme katabilir miyiz diye tartışabiliriz. Suistimaller de sektörün canını yakıyor. Bu soruna karşı ciddi yaptırımlar yapabiliriz” dedi.
Sigortacılığın akademide daha çok önemsenmesi gerektiğine de değinen Yıldırım, akademisyenlerle sektörün Sigortalı Anadolu Zirvesinde buluşmasının bu açıdan önemli bir adım olduğunu kaydetti.
Dr. Hasan Meral: Sigorta olmasa hayat çok daha zor olurdu
Aynı oturumda konuşan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hasan Meral, sigortacılığın ekonomiye sunduğu 25 trilyon dolarlık teminatın önemini bir örnekle şöyle anlattı: “Bunu daha iyi anlamak için konuya tersten bakalım. Sigortanın olmadığı distopik bir evrende hayat nasıl olurdu? Şüphesiz çok daha kaotik ve zorlu şartlarda yaşardık. Mesela Türkiye’nin iflas risk primi CDS’i herkes takip ediyor; yükselince dolar çıkıyor, borçlanma maliyeti artıyor hatta borçlanamıyoruz, borsa düşüyor, yatırımcı Türkiye’den çıkıyor. Hayat hepimiz için daha maliyetli hale geliyor. Demek ki finansal riskler için uygun koruma araçlarını bulamadığımızda gündelik yaşantımızı bile idame ettirmekte zorlanıyoruz” dedi.
Konuşmasının devamında afet risklerine sigortacılık açısından yaklaşan Hasan Meral, doğal afet ifadesini kullanmamak gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Bunlar doğal tehlikeler; afete dönüştürense bizleriz. Dere yatağına ev yaparsak, depreme dayanıksız bina inşa edersek afet olur. Afet riskleriyle ilgili önemli bir teminat açığımız var. 6 Şubat depremlerinde konutlardaki 55 milyar dolarlık hasarın yalnızca 2 milyar dolarını sigortadan ödeyebildik. Yüzde 97’lik teminat açığımız var. Özellikle büyük İstanbul depremini beklerken, mahalle mahalle teminat açığını tespit etmemiz gerekiyor.”
“Öğrenciler bu Zirve gibi sektörle temas fırsatlarını kaçırmamalı”
“Türk Sigorta Sektöründe İstihdam Olanakları ve Kariyer Fırsatları” panelini ise Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Akpınar yönetti. Akpınar, sözü ilk olarak Türkiye Sigorta Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar’a verdi. Ahmet Yaşar, bu tip toplantılara katılan öğrencilerin diğer arkadaşlarının önüne geçtiğini belirterek, öğrencilere yönelik olarak şunları söyledi: “Çünkü burada çalışma hayatındaki yöneticilerle temas etme, onlarla sektöre dair gelişmeleri konuşma fırsatı buluyorlar. Gençler hayata artık daha geç atılıyor. Master, doktora derken hayata atılmak gecikiyor. Üniversite, hatta lise sırasında hoşlandığınız endüstrilerle temas kurup oradaki gerçekleri öğrenmeye başlamanız geleceğiniz için faydalı olacaktır. Keyif alarak işi yaparsanız, en iyi üniversitelerden mezunlarla rekabet edebilirsiniz. Ama İngilizceyi halletmeyi ihmal etmemelisiniz. İş hayatının bir de sivil toplum tarafı önemli. Gençlerin sektörlerin sivil toplum kuruluşlarına da sahip çıkması gerekiyor.”
Sigorta sektöründeki istihdam verilerine de değinen Yaşar, “Sigorta şirketlerinde çalışanların yüzde 7’si sigortacılık mezunu. Mühendislik yüzde 14, diğer bölümler ise yüzde 41. Sigortacılık hayatın tüm renkleri ve riskleriyle ilgili. Ziraat mühendislerine de uzay bilimleri mezunlarına da ihtiyaç var. Sigortacılıktan mezun olunca bir meslek sahibi oluyorsunuz. Sigortacılar her çevreden insanla temas eden, kültürlü, iyi giyinen, iş gereği çok gezen insanlar. Dolayısıyla cazip bir meslek. Ben bu salondaki herkese sigortacı olmalarını tavsiye ediyorum. Sektörde kadınlara da değer veriliyor, toplam çalışanların yüzde 56’sı kadın” dedi.
Sigorta olmasa bankaların kredi veremeyeceğini, hayatın duracağını sözlerine ekleyen Ahmet Yaşar, “Sigortacılık hâlâ geleceğin mesleği. Sigorta sektörünün daha da gelişmesi, gelişmiş ülkelerdeki seviyesine çıkması için sektörde sizin gibi değerli gençlere ihtiyacımız var. O yüzden biz şirketimizde genç stajyerleri yönetim kurulu toplantılarına dahil edip hem onları motive edip hem öğretip hem de onlardan öğrenmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
“Yüksek lisansı çalışırken yapın”
Ahmet Yaşar’dan sonra söz alan İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Özcan, sigorta şirketlerinde pazarlama bölümü dahil 25 bin kişinin çalıştığını söyledi. Son 10 yılda lise ve meslek okulu mezunlarında azalma, fakülte mezunlarında artış olduğunu belirten Özcan, “Yeni trend çalışırken yüksek lisans yapmak. Burada oran yüzde 5’ten 10’a çıkmış ve hızla büyüyor. Sektördeki bankacılık ve sigortacılık mezunları da yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkmış durumda. İstihdam artışı genel olarak devam ediyor. Sektörde toplamda 200 bin kişinin çalıştığından söz ediliyor” dedi. Öğrencilere tavsiyelerde bulunan Özcan, “Staj çok önemli ve mutlaka yapılmalı. Uzun dönem yapılan stajlar çok faydalı” şeklinde konuştu.
Konuşmasının sonunda dijital satışın pandemide bir ölçüde arttıysa da sonra yine düştüğünü belirten Hakan Özcan, “Müşteri internetten teklif alıyor ama yine aracısından satın alıyor. Bizim toplumumuzda sigortaya bakış daha farklı. Müşteri sigortacısıyla sıcak ilişki kurmak istiyor. Sigortacılıkta çok uzun yıllar gelecek olduğunu düşünüyorum. Henüz okurken SEGEM belgesi ve BES lisansı alırsanız çalışırken bunları uğraşmazsınız” dedi.
Sektör gençlere iş imkanı tanımaya hevesli
Aynı oturumda konuşan QNB Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Çapkın Ersoy, sektörde çok farklı branşlardan mezun olanların çalıştığını söyleyerek, “Sürekli büyüyen bir sektörüz. Çalışan sayısı da sürekli artıyor. Sizlere iş imkanı sağlamak için hevesli bir sektörüz ama bazen aradığımızda bulamadığımız oluyor. Pazarlama tarafının ucu tamamen açık ve ciddi fırsatlar barındırılıyor bu alanda. Ayrıca hangi işi yaparsanız yapın bilgi sistemlerini kullanmanın önemi artıyor. 2015’te kağıt poliçeler yüzde 98’ken birkaç yılda yüzde 5’e indi. Artık işler dijitalde yürütülüyor. İnsan işin içinde hep olacak ama teknolojiyle birlikte olacak. Teknolojiyi yanınıza alırsanız avantajlı olursunuz” şeklinde konuştu.
Türkiye’de Sigorta Okuryazarlığını ve Bilincini Geliştirmek başlıklı oturumun moderatörlüğünü ise Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Dalkılıç üstlendi.
Dalkılıç’ın ilk sözü verdiği SEDDK Grup Başkanı Canan Sanem Cengiz, sigorta okur yazarlığı olan bireyde risk algısının da bulunması gerektiğini söyleyerek, “Ülkemizde risk gerçekleştikten sonra tedbir alınıyor. Sigorta terminolojisi hakkında bilgi sahibi olmak, poliçeleri karşılaştırabilmek gerekli. Toplumda risk algısı düşük. Sigortalı oranı benzer ekonomilerle kıyaslandığında gelişmeye açık. Sigortalılık oranındaki düşüklüğün altındaki en önemli etken kültürel” dedi.
Genç neslin dijitale erişiminin yüksek olduğunu belirten Cengiz, “Ülkemizde sigorta karşılaştırma platformları sıkça kullanılıyor, ödeme sistemlerinde de başka ülkelere nazaran çok ileriyiz. Ama risk algısı düşük olduğu için sigortaya ihtiyaç dürtüsü kolay ortaya çıkmıyor. Aslında kamu teşvikte de bulunuyor ama zorunluluk olmasa kaç kişi DASK yaptırır diye merak ediyorum? Zorunlu olmasına rağmen bu branşta sigortalılık oranı yüzde 50’lerde. Kültürel faktör burada etkili. Kamu vatandaşlar için pek çok tedbir alıyor. Ancak mesela muafiyet konusundaki bilgisizlikten dolayı sanki teminat eksik ödenmiş gibi algılanabiliyor. Bu da sektöre olumsuz yansıyor” diye konuştu.
“Bu Zirve gibi buluşmalar çok önemli”
Risk algısının yükseltilmesi ve güvenli yaşam bilincinin geliştirilmesi gerektiğinin üstünde de duran Cengiz, “Ama bu küçük yaşlardan itibaren olmalı. Üniversitelerde düzenlenen bu gibi toplantılar çok önemli. Sigortacılık mezunları bu alanlarda bilgi sahibi olarak sigortacılığı topluma anlatabilecekler. Gençler dijital kullanımında iyiler ama bu teknolojiler vasıtasıyla sosyal medyadan çok, sigortacılıkla ilgili küresel çaptaki gelişmelerin takip edilmesi gerekir” dedi.
Canan Sanem Cengiz, 6 Şubat depreminin eksik sigortayı da gözler önüne serdiğini vurgulayarak, “Ticari ve sınai tesislerde sigorta yapılsa bile eksik olduğu görüldü. Bunların da düzenlenmesi gerekir. Buralarda poliçelerin iyi anlatılması önem arz etmekte” şeklinde görüş bildirdi.
Ucuz poliçe iyidir anlayışı yanlış
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feride Hayırsever Baştürk, finansal okuryazarlık gibi sigortalı okuryazarlığın da güçlü olduğu sanılırken öyle olmadığının anlaşıldığını söyleyerek şöyle konuştu: “Sigorta okuryazarlığı daha zor oluşuyor. Öncelikle risk bilinci olması gerekiyor. Sigorta hangi riske teminat verebilir ve hangileri dışarıda kalır, bunların bilinmesi lazım. Sigortalıların hak ve sorumluluklarını bilmelerini istiyoruz. Riskler her branşta değişkenlik gösteriyor. Alacak sigortaları, sorumluluk sigortaları gibi birçok farkı sigorta branşı var. Birey bu kadar branşta ne kadar bilgi sahibi olacak? Literatürde sağlık, kaza ve hayat branşlarında okur yazarlığın daha yüksek olduğu ortaya çıkıyor. Her branş için ayrı bilgi gerekiyor. Bu konuda yol uzun. Bizim de akademi olarak destek olmamız gerekiyor. Okuryazarlıkta en önemli etken karar vericilerin ilk kriterinin fiyat olması. Prim ne kadar düşük olursa poliçe o kadar iyi gibi düşünülüyor. Deprem bölgesinde 39 metrekare, yani en alt limitten sigorta yapılmış. Zaten sigortalılık oranı düşük. 39 metrekarenin primi 90 liraymış, tamamen hasar görse 117 bin lira teminat veriliyor. Bu noktada sorgulamak gerekiyor: DASK tapu kayıtları ya da emlak servisleriyle bağlantı kurabilir. Sigortalının beyanı belki de esas olmamalı.”
BES’e güven yüksek
Son olarak söz alan Garanti BBVA Emeklilik Genel Müdür Yardımcısı Hakan Öger, sigorta okuryazarlığı ve finansal okuryazarlığın farklı konular olduğunu belirterek şunları söyledi: “Finansal okuryazarlık gelişti ama sigortada çok yol almamız lazım. Sigorta bilinirliğinde BES ve sağlık önde. BES 20 yıldır var ve güven oluşmuş. 300 bin emekli, fon birikimi ve ciddi bir fon birikimini oluşması güveni beraberinde getiriyor. Bu da fayda sağlayacak, ihtiyacı karşılayacak ürünler çıkartmamız gerektiğini gösteriyor. 6 Şubat depreminden sonra DASK yaptırma oranı şubat ve martta artmış, nisanda eskinin de altına inmiş. Yapılan bir araştırmaya göre toplumun yüzde 63’ü DASK’ın kapsamını bilmiyor. Temel sorun ürünün içeriğini anlatmak gibi görünüyor” dedi.
Öger, yurtdışından finansal okur yazarlıkla ilgili bilgi vererek sözlerini tamamladı.
Dr. Hüseyin Akbulut sigorta tarihinin bilinmeyen kapılarını araladı
Zirvenin “Key Not Speaker’ı Smart Assist Genel Müdürü Dr. Hüseyin Akbulut, “Homo Securus: Sigortalı Yaşamın Kısa Tarihi” başlıklı bir sunum yaptı. Sigortacılık ve risk kavramının tarihsel kökenlerine inerek, Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de sigortacılığın temellerini anlatan Akbulut, Osmanlı Devleti’nde sigortacılığın, sanılanın aksine, 1870 Pera Yangınında başlamadığını söyledi. Hüseyin Akbulut, İngiliz Sun Sigorta şirketinin İstanbul’da 1860’larda kurulduğunu, İzmir’de de sigortacılığın Pera Yangınından daha önce başladığını aktardı. Anlattıklarını desteklemek için izleyicilere sigorta şirketlerinin Osmanlı’da 1860’lardaki tarifelerinden örnekler gösteren Akbulut, yurtdışında yaptığı araştırmalarda 1400’lü yıllardan itibaren Galata’da sigorta konseyleri olduğu bilgisine ulaştığını da aktardı. 1500’li yıllarda Osmanlı topraklarında yapılan sigorta poliçelerinin İtalyan ve Venedik arşivlerinde bulunduğu bilgisini paylaşan Hüseyin Akbulut, Osmanlı’daki ilk itfaiye teşkilatının İzmir’deki sigorta şirketleri tarafından kurulduğu bilgisini de verdi. Akbulut, “Osmanlı topraklarındaki sigortacılıkla ilgili bilgi ve belgelere Avrupa ve İngiltere’deki arşivlerde rastlamak mümkün. Türk sigorta sektörünün tarihinin derinliklerine inebilmek için yurtdışındaki araştırmaların artması gerekiyor” şeklindeki görüşüyle sözlerini noktaladı.