Sigortacılık tarihinin iz bırakan simalarından, dönemin Şark Sigorta Genel Müdürü Hayri Başer, 1911 yılında verilen bir fetvanın yerli sigorta şirketlerinin gelişmesinin önünde halen engel olduğunu Diyanet İşleri Başkanına bir mektupla bildiriyor. Başkanın kamuoyunu bu hususta bilgilendirmesinin yerli sigorta sektörünün gelişimi açısından önemli olduğunu vurgulayarak kendisinden sigortanın caiz olduğu yönünde yorum yapmasını rica ediyor. Yazışmanın devamında gelişenleri aşağıdaki haberimizde paylaşıyoruz.
Günümüzde sigortacılığın ve sigorta bilincinin gelişememesi sık sık tartışılan bir konuyken, geçmişte de bu tartışmaların farklı bağlamlarda tekrarlandığını görüyoruz. Dergimizin arşivi de bize bu konuda ciddi bir kaynak oluşturuyor. Sigorta Dünyası’nın o dönemdeki düzenli yazarlarından Şark Sigorta Genel Müdürü Hayri Başer’in 1970 yılının Mart sayısında kaleme aldığı yazı da ilgili hususlarda önemli bir örnek teşkil ediyor. Öyle ki, Hayri Başer, “Sigortacılık Tarihimize Mâl Olacak Önemli Belgeler” başlıklı makalesinde sigortacılığın bir türlü gelişememesine ışık tutacağını söylediği bir örneği sayfalarımıza yansıtıyor.
Şirket yabancıysa sigorta caiz!
Başer, “Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na getirildiği tarihte kendilerine aşağıdaki dilekçe gönderilmişti” diyerek, Osmanlı Devleti zamanındaki bir kayıttan bahsediyor. Hicri 1329, yani miladi olarak 1911’e denk gelen yılda Mahmut Celalettin isimli bir kişi fetva makamına Fransız Ünyon şirketinden yaptırmayı düşündüğü hayat sigortanın caiz olup olmadığını soruyor. Fetva makamının cevabı ise özetle, sigorta şirketinin İslam değil, yabancı bir şirket olmasından dolayı sigortanın helal olduğu yönünde. Hayri Başer bu yazışmayı öne sürerek, bu mantığın halen devam ettiğini ve yerli şirketlerin bundan zararlı çıktığını dönemin Diyanet İşleri Başkanlığına 1951 yılında şöyle bildiriyor:
“Sigortacılığı günah sayan fikir halen yaşamakta ve bu yüzden yapılmış bir kısım sigorta akdi daha sonradan bozdurulmaktadır. Yukarıdaki fetva Türk ve Müslüman şirketleri açıkta bırakmakta ve yabancı şirketlere memleketimizde bir nevi çalışma imtiyazı tanımaktadır.” Başer bu açıklamadan sonra Diyanet İşleri Başkanından kamuoyunu bu konuda aydınlatmasını istiyor.
Diyanet İşleri Başkanı Hayırlıoğlu ise verdiği cevapta, kısaca, böyle bir mütalaaya Başkanlığın kanunen yetkisi olmadığını belirtiyor. Hayri Başer, bu cevaba karşılık Diyanet İşleri Başkanına tekrar mektup göndererek isteğini yineliyor. Diyanet İşleri Başkanı ise cevaben kendi imzasıyla, başka verilecek cevabı olmadığını söylüyor.
“Bit öldürmek caiz değil”
Hayri Başer daha sonra ise Diyanet İşleri Başkanlığının bir fetvasına değinerek, 1 Şubat 1970 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde “Bit Öldürmek Caiz Değildir” başlığıyla bir fetvanın yayınlandığını yazıyor. Habere göre, hac farizesinde bit öldürmenin caiz olup olmadığını soran İhsan Kavukçuoğlu adlı vatandaşa Diyanet’in verdiği yanıt şu şekilde: “İhramda bulunan hacının bit öldürmesi mekruhtur. Fakat bit öldürüp bir miktar sadaka vermek daha iyidir.”
Hayri Başer, sigortayla ilgili açıklama yapmayan Diyanet kurumunun bit öldürmekle ilgili fetva vermesi karşısında şu satırlarla yazısını sonlandırıyor:
Eloğlu gider aya, biz kalırız yolda yaya
Bıkmadık mı daha hâlâ, yerinde saya saya