Zorunlu deprem sigortasındaki 6 bin liralık metrekare birim maliyeti tazminat sorununu çözecek mi? Hayır! Çünkü reel piyasada metrekare birim fiyatı 24 bin lira. Sektör diyor ki, aşan kısmını ihtiyari teminat karşılayacak. DASK kapsamındaki konut stoğunun % 59’u zorunlu deprem sigortasına sahip. Peki bu poliçe sahiplerinin yüzde kaçı özel konut sigortası sahibi? Sadece ve sadece % 6’sı. Demek ki, milyonlarca ev sahibi deprem yaşadıktan sonra mal varlığının dörtte birine razı olacak.
-Ayhan Çalık*
Sigorta sektör neden mi büyümüyor? Pek çok sebep var. Ama güncel iki konu üzerinden bunun sebeplerini istişare etmek isterim. Sektör çok uzun zamandır pek çok branşta kaos ortamına sürüklenmiş durumda. Kaostan çıkmak için alınan her karar ne yazık ki var olan kaosu biraz daha derinleştiriyor.
Son dönem alınan ve acenteler arasında çok konuşulan SEDDK tarafından yayımlanmış Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimat Tebliğinde Değişiklik yapılmasına ilişkin 28/12/2023 tarihli tebliğ ve Sigorta Aracıları için Teklif Platformu Hakkında Genelge (2024/6) var.
Yayımlanan deprem talimatına göre, özetle, metrekare birim fiyatı betonarme yapılar için 6 bin liraya çıkarıldı ve teminatlarla primler Yİ-ÜFE 2003=100 endeksine bağlandı. Yani artık ZDS teminatı her ay Yİ-ÜFE 2003=100 oranında artacak. 2001 yılında DASK kurulduğunda ve zorunlu deprem sigortalarımızı düzenlediğimizde metrekare birim maliyeti piyasayla eşdeğerdi. İhtiyari konut sigortası düzenlediğimizde poliçede deprem primi (çok özellikli binalar hariç) 0 (sıfır) TL geliyordu. Yani DASK piyasa bina maliyetleri ile entegreydi. Sigorta şirketleri özel konut sigortalarında deprem dışındaki teminatlar için tarife gereği prim alırlardı.
2007 yılında tüm dünyayı sarsan bir ekonomik kriz oldu. Hükümet “teğet geçecek” teziyle tüm sektörleri baskılamaya başladı. Sigorta sektörünün kamu otoritesi temsilcileri de hükümetin ekonomik baskısı altında kaldı ve DASK’ın deprem tarifesindeki teminatlar reel sektörün altında kaldı. 2008 yılında ise serbest tarifeye geçildi. Sigorta şirketleri 2008’de bir baktı ki reel piyasa ile zorunlu deprem sigortası teminatları arasında ciddi bir fark var. Ve artık sektörde rekabet var. Ancak, rekabet sadece deprem primine poliçe kesme stratejisini getirdi.
Bu kötü stratejinin sektöre pek çok negatif yansıması oldu. Ama en kötü etkilerinden birini öne çıkarmak gerekirse; Türkiye gibi % 80’i deprem riski altında olan bir ülkede deprem fonu oluşması için bir iklim sağlamak lazımken, yangın ve ek teminatlar almadan yapılan poliçelerden toplanan deprem primleri, sektörde güçlü mali yapıya sahip şirketler oluşması için kullanılmak yerine reasüransa ve reasürörlere riski dağıtmak amacıyla aktarıldı.
Sonuçta, metrekare birim maliyeti düşük tutulan poliçeler sebebiyle 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş ve Hatay’la beraber yıkım gören 11 ilimizde sigortalıların hiçbiri aldığı tazminatla kaybettiği dairesini, binasını yerine koyamadı.
Devletimiz bu büyük yıkımın etkilerini azaltmak için bütçesinden (artan etkisiyle) yüz milyarlarca lira ödeyecek. Aslında ülkemizde olabilecek bir depremde depremzedenin yarasını saracak kurum olan DASK kurumu sorumluluğunu yerine getirdi. Ama doğru bedeller üzerinden, doğru primle sigorta edilmediği için gerçek tazminat ödenemedi. 6 Şubat depreminin hasar bilançosu 110 milyar dolar. Sigorta sektörünün toplamda ödediği hasar ise yaklaşık 6 milyar dolar. Yani Türkiye Cumhuriyeti 104 milyar dolarlık milli servetini kaybetti. 11 ildeki halkımız 104 milyar dolar fakirleşti. Ve bu tutar oradaki halkımızın neredeyse her şeyiydi.
Peki bugün için metrekare birim maliyeti 6 bin lira olan bedel tazminat sorunu çözecek mi? Hayır! Neden mi? Çünkü reel piyasa metrekare birim fiyatı 24 bin lira. Sektör diyor ki, aşan kısmını ihtiyari teminat karşılayacak. DASK kapsamındaki konut stoğunun % 59’u zorunlu deprem sigortasına sahip. Peki bu poliçe sahiplerinin yüzde kaçı özel konut sigortası sahibi? Sadece ve sadece % 6’sı. Bu, şu demek: Milyonlarca ev sahibi depremden sonra mal varlığının dörtte birine razı olacak.
Metrekare birim fiyatının acilen yükseltilmesi gerekmekte. Aksi taktirde, olası bir İstanbul depreminde ve/veya herhangi bir depremde yine vatandaşlarımızın fakirleşmesini seyretmek zorunda kalacağız.
Bir sonraki yazıda SEDDK tarafından yayımlanan diğer genelgemize geleceğiz. Sigorta Aracıları Teklif Platformu acentelere ödül mü yoksa acenteler tarafından sektöre kurban verilen yeni bir “sarı öküz” mü, birlikte irdeleyeceğiz. Gelecek sayımıza kadar huzurla, sağlıkla depremsiz kalın.
*SAB Başkanı