Üçüncü sınıf lisans dersinde bir hocamız, Kadıköy Göztepe’den Karaköy yönünü işaret ederek, “Şu yanaşan ‘cruise’ gemilerinden inen emeklilere bir bakın! Ceplerinde en az bir emeklilik sözleşmesi ve çokça sigorta poliçesi vardır” demişti. İşte ben, Türk Sigorta Sektörü’nün bizi onların durumuna getirebildiği, hatta ötesine taşıyabildiği bir dünya hayal ediyorum. Ahmet öğretmen, Ayşe hemşire ve diğerleri de emekli olduklarında o ‘cruise’ gemileriyle dünya turuna çıksın istiyorum, hem de ceplerinde birçok sigorta poliçesiyle. Gelin, 125’inci yılımızda bu hayal gerçek olsun, biz de yeni hayallerin peşine düşelim!
-Dr. Behlül Ersoy
Bir gün bir çift mavi göz Manastır’dan çıktı geldi. O da Atilla gibi kırbaç oldu, öz yurdunu savunmak için… Gezdi cephe cephe… Şahadet şerbetini içen onlarca silah arkadaşıyla… Çoğu biz yeşerelim diye kanıyla suladı; etiyle besledi bu toprakları. Tıpkı kendinden öncekilerin yaptığı gibi… Ve gün geldi, Türk’ün devleti 1923’te tekrar (her zamanki gibi) doğdu. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların naçiz vücutları toprak olsa da, o mavi gözlünün rüyası gerçek oldu. Artık gölgesinde yaşadığımız asırlık bir çınarımız var.
Peki bu asırlık çınarın gölgesinde ben ne hayaller kurdum? Benim hayalim gencecik olsa da tıpkı vücudum gibi bir yüzyıl daha bekleyecek kadar uzun ömürlü değil. Çok sabırsızım, hayalimin en fazla çeyrek yüzyıl içinde gerçekleştiğini görmem gerek!
Her düşü veya hayali tetikleyen bir olay vardır. Hani şu kelebeğin kanadını çırpası ile oluşan kasırgalar gibi… Beyninizin titreşimleri sadece sizin hissettiğiniz bir kasırgayı tetikler ya, işte öyle bir olay.
Sene 2007… 3. sınıf lisans dersinde bir hocamız, Kadıköy Göztepe’den Karaköy yönünü işaret ederek, “Şu Karaköy’e yanaşan ‘cruise’ gemilerinden inen emeklilere bir bakın! Ceplerinde en az bir emeklilik sözleşmesi ve çokça sigorta poliçesi vardır” demişti. Açıkçası Karaköy’e baklava ve simit yemeye çok defa gittiğim halde hocanın bu tespitini teyit etmeye hiç fırsatım olmadı. Ama iki farklı dünyaya aitmiş gibi görünen sarışın, pembe yüzlü, uzun yaşlılar ile siyah saçlı, çekik gözlü, kısa yaşlılar bizimkilere pek benzemiyordu. Sanki onların gözlerindeki ışık ve heyecan bizim çocukluğumuzdaki kadar parlaktı.
İşte ben, Türkiye’nin ve Türk Sigorta Sektörü’nün bizi onların durumuna getirebildiği, hatta ötesine taşıyabildiği bir dünya hayal ediyorum. Ben penetrasyonumuz şu olsun, sigorta sektörümüz şu kadar büyüsün, şirketlerimiz şöyle kâr etsin demiyorum. Elbette ülkemiz ve sigorta sektörümüz sağlam ve istikrarlı büyüyor. Ama bu hayalin gerçekleşmesi için bir yüzyıl daha bekleyemeyiz diyorum. Hayalim de öyle aforizmalar içeren soyut bir şey değil hani. Basitçe, Ahmet öğretmen, Ayşe hemşire ve diğerleri de emekli olduklarında o ‘cruise’ gemileriyle dünya turuna çıksın istiyorum. Hem de ceplerinde birçok sigorta poliçesiyle…
Ben, “Sigorta”yı akademik kariyerinin merkezine koyan basit bir akademisyenim. Ve her yıl yeni öğrencilerime bunun geleceğin mesleği olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Tıpkı bizim hocalarımızın bize anlattığı gibi… Bence o gelecek bu kurduğum hayalde saklı! Ve doğal sınırlarına ulaşmasının zamanı geldi artık! Bunun temelleri tam yüzyıl önce öyle sağlam atılmış ki, bizim bunu ileriye taşımaktan başka görevimiz olamaz. Gelin 125. yılımızda bu hayal gerçek olsun, biz yeni hayallerimizin peşine düşelim!
Son olarak, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız ve 100. yılımız kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.
Sonsuza dek…