Makedonya Aktüerler Derneği tarafından düzenlenen fiyatlandırmayla ilgili seminerde Türkiye’den sektörel örnekleri paylaşma imkânı buldum. Konunun niteliği gereği bu örnekler kendi 25 yıllık sektör tecrübemde çok farklı konularda ve aslında istisnai olması beklenen ne çok vakayla karşılaştığımızı bir kez daha fark etmeme sebep oldu.
-Orhun Emre Çelik
Geçtiğimiz haftalarda Makedonya Aktüerler Derneği tarafından düzenlenen fiyatlandırma (ratemaking) ile ilgili bir seminere katıldım. Ohrid’de gerçekleşen seminerin konuşmacıları Amerika’da görev yapan aktüerlerdi. Katılımcılar ağırlıklı olarak Makedonya’dan olmakla birlikte Arnavutluk ve Kosova’dan da aktüerler seminere ilgi göstermişti.
Karşılaştığım samimi ve yakın ilgi sayesinde kendimi adeta evimde gibi hissettiğim iki günlük seminer boyunca gerek teknik bölümlerde gerek sonrasında yapılan sosyal etkinliklerdeki sohbetlerde Türkiye’den sektörel örnekleri paylaşma imkânı buldum. Konunun niteliği gereği bu örnekler kendi 25 yıllık sektör tecrübemde çok farklı konularda ve aslında istisnai olması beklenen ne çok vakayla karşılaştığımızı bir kez daha fark etmeme sebep oldu.
Trendler: Fiyatlamada dikkate alınan temel konulardan biri trendler ve bunların geleceğe yönelik tahmini. Trafik sigortaları örneğinde bir taraftan kaza tespit tutanağı ve hasar takipçileri gibi gelişmeler, diğer taraftan fiyat serbestisinin oluştuğu ve geliştiği ve eşik fiyat sınırlandırmalarıyla hatıralarda kalan 2008-2016 dönemi ve sonrasında gelen tavan fiyat ve riskli sigortalılar havuzu uygulamaları yaşanırken, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla genişleyen teminatlar öngörülebilir bir trend oluşumunu büyük ölçüde engelliyor. Covid döneminde karşılaşılan frekans dalgalanması da özel olarak ele alınabilecek konulardan. Birçok branş için benzer süreçler tespit etmek mümkün.
Büyük hasarlar: Sigortacılık GSYİH’nın katbekat üzerinde teminat veren bir sektör olarak çeşitli büyük hasarları da yaşıyor. Bireysel sigortalarda 40’lı sayılarda ölümün olduğu bir trafik kazası ya da kurumsal ürünlerde çok daha yüksek teminat bedellerinin ödendiği vakalarla karşılaşmak mümkün. Uzun süren yargı süreciyle birleşince bu tip hasarlar gerçek tazminat yükünün tespitini önemli ölçüde zorlaştırıyor.
Enflasyon: ABD’de son yılların rekoru yüzde 9’a ulaşan enflasyon oranını Türkiye’de yaşayan yaşıtım kişiler kendi yaşam tecrübeleri boyunca görülmüş en düşük seviye olarak anımsıyor. Orta Vadeli Planda 2026 yılı hedefi olarak belirlenen yüzde 8,5 seviyesine ulaşabilmek için ülke olarak ne çok çaba sarf edilmesi gerektiği ortada. Bugün için geçmiş verinin (trendler ile de birleşince) analizini zorlaştıran, geleceğe ilişkin tahminlerdeki belirsizliği arttıran daha büyük bir etken yok gibi.
Katastrofik riskler: Henüz 2023 başında yaşadığımız depremin yaraları sarılmamış durumda. DASK tarafından kapsama alınması değerlendirilen ve son yıllarda sürekli karşımıza çıkmaya başlayan sel, heyelan, hortum gibi afetler küresel iklim değişikliğinin de etkisi ile gündemdeki yerini güçlendiriyor. Covid’i katastrofik riskler içinde de saymak mümkün.
Politik riskler: Küresel anlamda Suriye ve Ukrayna gibi askeri olarak gündeme gelen bölgelerle komşuluğumuz ve ilişkilerimiz Atatürk’ün “yurtta sulh cihanda sulh” söyleminin önemini en derinden hissederek anlamamızı sağlarken, bu gelişmelerle de tetiklenen mülteciler konusu ya da 2016’da bir daha hiç yaşanmayacağını ümit ettiğimiz darbe girişimi gibi yerel önemi çok daha yüksek olaylar sigortacılığın gelişmiş olduğu ekonomilerle kıyaslanmayacak bir politik fırtına içinde kalmamıza sebep olmuş durumda.
Teknolojik gelişmeler: Gözetim ve denetim açısından Emeklilik Gözetim Merkezi ile trafik sigortalarıyla başlayan ve şu anda başladığı noktanın fersah fersah ötesinde olan Sigorta Bilgi Merkezi uygulamaları yanında yürütülen ortak veri modeli projesinde gelinen nokta tüm dünyaya örnek olabilecek nitelikte. Özellikle ABD’de yaygınlaşmakta olan telematik uygulamalarının da çeşitli şekillerde hayatımıza girdiğine tanık oluyoruz. Bunlar gerek poliçeleşme sürecini gerek poliçe devam ederken sigortalıyla ilişkileri, gerekse hasar anında ve sonrasında iyi bir hasar yönetimini yapılmasını gerektiren ve teşvik eden uygulamalar.
Eminim ki burada birkaç paragrafta tekil örneklerle bahsettiğimiz maddelerin çok daha fazlası sektörün hafızasındaki yerini koruyordur. Danışmanlığını yaptığımız şirketlerden birinde genel merkezden çeşitli projeler için farklı ülkelere giden aktüerlere uçan aktüerler (flying actuaries) derlerdi. Belki Türkiye’deki aktüerler uçan aktüerler olarak çalışmıyor ama gerek aktüerler gerek diğer fonksiyonlarda görev alan tüm sigortacılar adeta bir komando hayatı yaşıyor. Buradan elde edilen tecrübelerin çok daha güçlü bir sektör oluşmasına katkı sağlayabilmesi çıkarılan derslerin gelecek kuşaklara aktarılmasına bağlı. Bununu için de hem şirketlerin hem de sektördeki diğer kurumların öğrenen organizasyonlar olarak faaliyet göstermesi büyük bir önem arz ediyor.