2023 depreminde gördüğümüz üzere potansiyel risklerin doğru modellenmesi, buna uygun prim seviyesi ve reasürans korumasının varlığı yaşamsal seviyede kritik. Marmara depremine hazırlanan bir sektör olarak gerek reasürans kapasitesi gerekse önümüzdeki yıllarda karşılaşılacak maliyetlere ilişkin planlamaların çoktan yapılmış olduğunu ümit ediyorum.
-Orhun Emre Çelik
Amerika’da sigortacıların orman yangınları nedeniyle konut sigortası teminatı vermemeye başladıkları yönündeki haberler ile orman yangınları sonucu yine turuncuya boyanan gökyüzü fotoğraflarının önümüze düşmesi arasında sadece günler var.
Avusturalya kayak sezonunu kar yağışı olmayan zirveler ile açmak zorunda kaldı.
Türkiye 2023’e on binlerce ölüme sebep olan bir deprem ile başladı.
Bilim insanları El Nino olarak isimlendirdikleri Pasifikteki ısınma nedeniyle 2024’ün çok daha sıcak ve kurak geçeceği yönünde beklentilerini dile getirmeye başladılar.
Haftalar mertebesinde bir zaman ölçeğinde karşımıza çıkan bu haberler ister doğal ister insan ürünü olsun katastrofik olayların artık gündemimizin bir parçası olduğunun göstergesi. Swiss Re yayınladığı grafiğe ilişkin açıklamasında %7’ye varan artış trendinin sürdüğünü söylüyor.
Katastrofik olayların bir kısmı iklim krizi ile doğrudan ilgili. Kısa vadede kolay bir çözümü olmamasının yanında dünya çapında bir iş birliği gereksinimi var.
Depremlere ilişkin ise kısa, orta ve uzun vadede uygulanabilecek programlar ile yıkıcı etkileri azaltmak daha olası görünüyor. Ancak bu da ciddi bir kaynak ve üst seviye irade gerektiriyor.
Bu süreçler tamamlansa bile riskler ortadan kalkmayacak ama daha yönetilebilir hale gelecek. O zamana kadar ise sigortacılara çok daha büyük görev ve sorumluluklar düşüyor.
2023 depreminde gördüğümüz üzere potansiyel risklerin doğru modellenmesi, buna uygun prim seviyesi ve reasürans korumasının varlığı yaşamsal seviyede kritik. Marmara depremine hazırlanan bir sektör olarak gerek reasürans kapasitesi gerekse önümüzdeki yıllarda karşılaşılacak maliyetlere ilişkin planlamaların çoktan yapılmış olduğunu ümit ediyorum.
Zorunlu deprem sigortasının kapsamının genişletilerek doğal afet sigortaları haline getirilmesi de ülke olarak doğal afetlere yönelik hazırlıkların olgunlaşması açısından dikkat çekici ve çok yerinde bir adım.
Doğal afetlerin giderek daha sık ve daha büyük hasarlara yol açması sigortalanabilirlik ve maliyet bölüşümü konularını bundan sonra daha çok gündeme getirecektir. Katastrofik olaylarda özellikle sosyal devletin ön planda olduğu ülkelerde sigorta olup olmadığına bakılmaksızın üstlenilmesi gereken çok fazla maliyet olduğu aşikar. Sigortacılık bu maliyetin daha çok kişiye ve kuruma yayılmasını sağlama fonksiyonu sayesinde giderek önem kazanacaktır.
Bütün bu gelişmeler ve riskler bir arada değerlendirildiğinde devlet destekli ürünlerin tüm dünyada gündeme gelmeye başlayabileceğini ve bu konuda farklı branşlardaki tecrübesi ile Türkiye’nin öncü ülkeler arasında yer alabileceğini düşünüyorum. Bunun için de rayına girmesini umduğumuz ekonomik ortamın kısa vadeli sorunlarının hızlıca aşılması ve daha uzun vadeli plan ve programların hayata geçirilmesi şart.