Müşteri deneyimine ilişkin bir önceki yazımda riskin gerçekleşmesi anından “tüm sürecin en kritik noktası” diye bahsetmiştim. Şu anda işte o en kritik anlardayız. Sigorta şirketleri bu durumda atacakları adımlarla hem ülkenin geleceğinin tekrar inşasına önemli katkı sağlayacaklar hem de sektörün geleceğini belirleyecekler.
-Orhun Emre Çelik
Bu yazıyı yazmaya başladığımda depremin 101. saatinde enkazdan bir anne ile oğulun daha sağ çıkarılmasını canlı yayında izliyordum. Türkiye Cumhuriyeti muhtemelen tarihinin en büyük afetini yaşıyor ve biz 24 yıl sonra yine yaşadığımız coğrafyada olağan olarak görmemiz gereken olayların nasıl büyük bir afete dönüştüğüne tanık oluyoruz.
Müşteri deneyimine ilişkin bir önceki yazımda riskin gerçekleşmesi anından “tüm sürecin en kritik noktası” diye bahsetmiştim. Şu anda işte o en kritik anlardayız.
İl | Toplam | Sigortalı | Sigortalılık Oranı |
Adana | 479,000 | 221,389 | %46.2 |
Adıyaman | 89,000 | 39,801 | %44.7 |
Diyarbakır | 231,000 | 78,698 | %34.1 |
Gaziantep | 339,000 | 218,501 | %64.5 |
Hatay | 315,000 | 126,060 | %40.0 |
Kahramanmaraş | 210,000 | 112,606 | %53.6 |
Kilis | 25,000 | 14,877 | %59.5 |
Malatya | 188,000 | 98,013 | %52.1 |
Osmaniye | 101,000 | 43,075 | %42.6 |
Şanlıurfa | 198,000 | 104,394 | %52.7 |
Toplam | 2,175,000 | 1,057,414 | %48.6 |
Tablo 1. Sigortalılık oranı – Kaynak: DASK
DASK’ın internet sitesindeki verilere göre depremden etkilenen 10 ilde toplam 2,2 milyon konut var. Olayın büyüklüğünü anlamak açısından tüm Türkiye’de kapsamda toplam 20 milyon konut olduğunu ve dolayısı ile tüm Türkiye’nin %11’i bu depremden etkilenmiş durumda. Bahsi geçen 2,2 milyon konutun sadece 1,1 milyonu (%48,6) sigortalı. Depremden en çok etkilenen illerden Hatay’da bu oran %40’a kadar düşüyor.
Bu oranlar DASK oranları. İhtiyari sigortalar açısından çok daha farklı durumlar ortaya çıkabilecektir. Gerek birçok sigorta branşının etkilenecek olması, gerek bölgedeki kurumsal risklerin yoğunluğu birçok sigorta şirketinin çok yüksek seviyelerde tazminat ödemesini gerektirecek. Bunun birçok reasürans anlaşmasını tetiklemesi de kaçınılmaz.
2023’ün gerek yerel gerek küresel ekonomik zorluklarının yanında bu afetin önemli etkileri olacak. Hasar süreçlerinin getireceği operasyonel yüklerle birlikte ciddi bir nakit akış gereksinimi ortaya çıkacak. Mevcut reasürans anlaşmalarının süreçlerinin takibi yanında ortaya çıkacak zararın büyüklüğüne göre sonraki yıllardaki reasürans anlaşmalarının maliyeti de etkilenecek. Bu süreçte şirketlerin yasal olarak da düzenlenmiş olan özkaynağa bağlı risk tutma kapasitelerini ne kadar başarılı yönettikleri de çok önemli. Reasüransın önemini ve gücünü bir kez daha yaşayarak göreceğiz.
Diğer taraftan daha küçük ölçekli depremlerde olduğu gibi yine Marmara depremini konuşmaya başlayacağız. Kentsel dönüşümün olması gerektiği önceliklerle yürütülmeye başlandığına tanık olmayı ümit ediyorum ama her halükârda şirketlerin yaşadığımız tecrübeden de gerekli dersleri çıkararak hazırlıklarını gözden geçirmesinde yarar var.
Şirketlerin sağlık sigortası gibi branşlarda limit vs. uygulaması olmaksızın depremzede sigortalıları destekledikleri yönünde paylaşımları da görüyoruz. Sektörün covide ilişkin gündemde yaşanana benzer şekilde sigortalıların bu şekilde yanında olması bu zor günlerde çok güzel bir dayanışma örneği.
Bu afet risk yönetiminin, yeterli reasürans korumasının, acil durum eylem planlarının ve en önemlisi insan kaynağının sigorta şirketleri için ne kadar önemli olduğunun bir kez daha görülmesini sağladı. Sigorta şirketleri bu durumda atacakları adımlarla hem ülkenin geleceğinin tekrar inşasına önemli katkı sağlayacaklar hem de sektörün geleceğini belirleyecekler.