David Kohen ve İlham Saner’in tanıklıklarıyla 10 Kasım

Dergimizin Genel Yayın Yönetmeni Birant Yıldız’ın “Sigortacılığın Duayeni David Kohen – Sigortacı Bir Ailenin Beş Nesillik Serüveni” ve “İlham Saner – Bir Hayat Böyle Geçti” kitaplarındaki 10 Kasım tanıklıklarını aşağıda paylaşıyoruz:

David Kohen
Siz 1930’ların sonlarını anlatırken, aklıma Atatürk’ün ölümü geldi. O zaman siz İstanbul’daydınız. Hatırlıyor musunuz onun ölümünü?
Tabi hatırlıyorum. Ben cenaze törenini neredeyse baştan sona takip ettim. Karaköy’deki Mannheim Han’ın arka penceresi bütün Galata Köprüsü’nü görürdü. Oradan seyrettim töreni. Cenaze Dolmabahçe’den gelip Sirkeci’ye gitti, Galata Köprüsü’nden geçerek.
Çok kalabalık mıydı?
Müthiş kalabalıktı. Hepimiz çok ağladık, çok etkisi altında kaldık. O yaşta onun hakkında çok şey okurduk okulda. Atatürk bizim baş tacımızdı. Büyüklerin de çok etkilendiğini hatırlıyorum. O gün etrafımda bulunan sigorta şirketlerinin memurları, hele de kadınlar, gözyaşları içindeydi.
Ölümünü nasıl öğrenmiştiniz?
Gazetelerden tabi ki… Radyo yoktu o zaman. Biliyorsun, o yıllarda gazeteler akşam baskısı da yapardı. 10 Kasım’ın akşamı öğrendik Atatürk’ün ölümünü.

İlham Saner
Hâlâ yeri dolmadı ve dolamaz da… 
10 Kasım1938 tarihi memleketimizin ve hiçbirimizin unutamayacağı, çok acı bir gün olarak tarihe geçti. Öğle vakti eve geldiğimde haberi annemden öğrendim. Atatürkümüz maalesef vefat etmişti. İnanamadım ve evden çıkarak şimdiki Sheraton Oteli’nin olduğu yerden Dolmabahçe Sarayı’na baktım. Bayrak yarıya inmişti. Çok üzüldüm. Bir iki gün sonra, okul olarak saraya gittik, katafalkın önünden geçtik, duamızı okuduk.

Cenaze merasimi çok muhteşem oldu. Bütün İstanbul ayaktaydı. Biz ailece merasimi o tarihte İstanbul Umum Sigorta Şirketi’nin bulunduğu handa, babamın yazıhanesinden seyrettik. Acımız çok büyüktü, sadece Türkiye değil, dünya büyük bir lider kaybetmişti. Hâlâ yeri dolmadı ve dolamaz da… Allah mekanını cennet eylesin, nurlar içinde yatsın, ışıklar kabrini nurlandırsın.