Dönemin Birlik Genel Sekreteri Bilgi Kongar dergimize verdiği röportajda, deprem sigortası yaptıranın cezalandırıldığı, yangın sigortası yaptıranın daha fazla vergi ödediği, hayat sigortasında vergilendirilmiş anaparadan vergi alındığı bir ortamda devletin yaklaşımını “sektörün önüne barikat koymak” olarak tanımlıyor. Kongar, şirketleri ise kaskoda girilen sert rekabetin sonucunda zarar ettikleri için eleştiriyor ve körü körüne prim üretiminin modasının geçtiğini vurguluyor. O dönemde Emek Sigorta ve Akdeniz Sigorta’nın iflası, Kongar’ın kaygı ve eleştirilerinde haklı olduğunu gösteriyor.
Bu yıl Sigorta Dünyası’nın Arşivden sayfası için nispeten yeni bir tarihe, 2003 yılının Ocak sayısına gidiyoruz. Dergimizin o dönemki yayın danışmanı Celal Çelik’in sorularını yanıtlayan Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Bilgi Kongar, devletin sigortacılığa bakışındaki yanlışları ve sektörün önüne koyduğu barikatları anlatıyor. Sorunlar röportajın spotunda şöyle aktarılıyor:
“Yasa çıktı mı? “Çıkmadı”. Devletin sektöre bakışı değişti mi? “Değişmedi”. Sigortaya gereken önem veriliyor mu? “Verilmiyor”. Sorunları kronikleşmiş sektör her şeye rağmen varlığını sürdürmeyi başarıyor.”
Bugünkü devletle sigorta sektörü arasında kurulan ilişkiden uzak olduğunu gördüğümüz 19 yıl önceki durumda sektörün en ciddi sorunu, devletin sektöre ilgisizliği ve neredeyse sorunlarını yok sayması. Ayrıca, depremden sonra sigortalıya yaşatılan sorunları aktarması için sözü Bilgi Kongar’a bırakalım:
Sigorta yaptırmayan kazançlı
“Bir vatandaş düşünün; depremden önce evini sigortalatmış, depremde evi yıkılmış, sigorta şirketi de tazminatı ödemiş. Öbürü de hiçbir önlem almamış, yan gelip yatmış. Onun da evi yıkılmış. Devlet sigorta yaptırana da yaptırmayana da yardımda bulunmuş, ancak, sigorta yaptırana sonradan, ‘sen sigortadan şu kadar para aldın, ver bakalım onları bana’ diyor. Bu, insanlara ‘sigorta yaptırmayın’ demek. Maalesef bu bir kanun maddesine dayanıyor. Sigorta yaptırmayan teşvik ediliyor, sigorta yaptırmadığı için para veriliyor, öbürüne ise ‘sen zaten sigortadan almışsın. Eğer sigortadan aldığın para benim vereceğimden azsa, ben ancak onun üstünü tamamlarım’ diyor. Sorun sigortacılığın kötü çalışmasından kaynaklanmıyor, devletin sigortacılığa bakış açısının yanlışlığından kaynaklanıyor.”
Yangında haksız vergi
Yangın sigortasındaki vergi sorununa da değinen Bilgi Kongar, yangın sigortası yaptıranları devletin cezalandırdığını söylüyor: “Yangın sigortası yaptırdıysanız yüzde 10 yangın sigortası vergisi ödüyorsunuz. Yani sigortalı vatandaş yüzde 10 daha yüksek vergi ödüyor. Yangın verginizi ödüyorsunuz, daha ilginci onu sigortalıdan alıyorsunuz, aldığınız için bir de gider vergisi ödüyorsunuz. Barikat bir değil, birden fazla.”
Hayatta da aynı sorun
Hayat sigortalarında da aynı sorunun varlığına değinen Kongar, “Devlet tahvili alırsanız vergi ödemiyorsunuz. Ama hayat sigortası yaptırırsanız vergi ödüyorsunuz. Ya da bankaya para yatırdınız, banka paranızın üstüne aldığınız faizi vergilendiriyor. Sigortada anaparanız da vergiye dahil oluyor. Yani sizin vergisini ödeyip tasarrufa yönelttiğiniz para tekrar vergi çarkının içine giriyor. Bu şekilde hayat sigortacılığı teşvik edilir mi? Ya da siz vatandaş olarak gidip hayat sigortası yaptırır mısınız?” şeklinde konuşuyor.
Körü körüne prim üretimi
Kongar o dönemde sert rekabetten dolayı zarar edilen kasko branşıyla ilgili olarak ise şirketlere sesleniyor: “Zarar ediyorsa arttıracak tarifesini. Şirket müşteri kaybeder mi, edebilir. Prim geliri düşsün ama en azından zarar etmeye bir branşa dönüşsün. Körü körüne prim üretmenin artık modası geçti. Bırakın prim yarışını, kim birinci olursa olsun. Siz yeter ki gelirinizle giderinizle ayakta duracak bir yapıda olun. Genel müdürlerin birinci görevi bu olmalı.”