Kalp ve Ruh Sağlığımız- Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?

Yoğun iş yaşamının bizlere dayattığı zorlu kariyer planları, tempolu günlük hayat ve yaşamın ayrılmaz parçası haline gelen stres öncelikle ruh sağlığımızı bozmaktadır. Beyinde ve hormonlarımızda oluşan değişimler kalp krizi riskimizi artırmaktadır. Hırslı, tutkulu, zamanla yarışan, çok çalışan ve öfkeli kişilik tiplerinde kalp krizi riski oldukça fazladır.

-Prof. Dr. Gökçen Orhan*

Topraktan ve doğal yaşamdan koparak kentlere yerleşme son yüzyılda giderek arttı. Adına modern yaşam dediğimiz bu hayatta doğadan kopuk ortamda çalışmak ve yaşamak zorunda kalmak artık insanı zorlayan bir stres oldu. Gerek çalışma gerekse yaşam koşullarımız giderek ağırlaşıyor. İçinde yaşadığımız hayatın sırtımıza yüklediği stres; bedensel, ruhsal ve toplumsal etkenlerin sonucu organizmamızın dengesini alt üst etmektedir. İçinde var olmaya çalıştığımız yaşamda hepimiz bize dayatılan hırslı, tutkulu, zamanla yarışan, çok çalışan, stres ve öfkenin sıklıkla belirgin olduğu kişilik yapısına doğru yönelmek zorunda kalıyoruz. İşte bu kişilik yapısının sonucu iki tip hastalığa yakalanma riskimizde artıyor. Depresyon ve kalp hastalıkları günümüz insanında adeta bir pandemi şeklinde yayılıyor. Bu iki hastalık da birbirlerini tetikleyebilmektedir. Psikolojik sorunlar kalp hastalıklarını tetikleyebileceği gibi kalp hastalıkları da psikolojik sorunlara yol açabilir

Ülkemizde sağlıklı istatistiksel verilere maalesef ulaşmak mümkün olamıyor. O nedenle Amerika birleşik Devletleri’ne ait verileri sizlerle paylaşarak bir fikir vermek isterim. Amerika’da her yıl 1.5 milyon insan kalp krizi geçirmektedir ve 45-64 yaş grubu erkeklerdeki ölümlerin yüzde 40’ı, kadınlardaki ölümlerin yüzde10’u kalp krizinden olmaktadır. Depresyon tedavisi gören Amerikalıların yüzde 40’ında ölüm sebebi kalp-damar hastalıkları olarak bildirilmiştir. Yüksek tansiyonun depresyona eşlik etmesinin kalp nedenli ölümleri artırdığı gösterilmiştir.

Depresyon kalp hastalığı ilişkisi

Depresyon, kalp hastalıklarında ölüm riskini arttıran nedenlerin başındadır. Stresli yaşam olaylarında ve depresyonda gelişen vücudumuzdaki kimyasal değişimler kalp-damar hastalıkları riskini arttırırlar. Heyecanlandığımızda tansiyonumuzun yükseldiğini ve çarpıntımız olduğunu hepimiz biliriz. Depresyonda da benzer şekilde stres hormonlarının salınımı artar. Bu hormonlar tansiyonun yükselmesine ve kalbin hızlanmasına neden olur. Ayrıca adrenalin, kortizol ve nörokimyasal salgı değişiklikleri de kalbi etkiler. Öğrenilmiş çaresizlik, zorlanılan durumu kontrol edememe, bundan sakınamama durumlarında kortizolün arttığı bilinmektedir. Sürekli zorlanma, çaresizlik algısı serotonin duyarlılığını arttırmaktadır. İşte tüm bu değişimlerin sonucu erken yaşta kalp hastalığı ile sonuçlanabilir.

Yoğun iş yaşamının bizlere dayattığı zorlu kariyer planları, tempolu günlük hayat ve yaşamın ayrılmaz parçası haline gelen stres öncelikle ruh sağlığımızı bozmaktadır. Beyinde ve hormonlarımızda oluşan değişimler kalp krizi riskimizi artırmaktadır. Hırslı, tutkulu, zamanla yarışan, çok çalışan ve öfkeli kişilik tiplerinde kalp krizi riski oldukça fazladır. Yaşamı sürdürmede zorlanmaya çaresizlik, çözümsüzlük duygusu eklenirse kalp krizi ve ani kardiyak ölüm riski artar.

Kalp krizi geçiren, kalp hastalığına tutulmuş her kişi vücudunun bu en önemli organının hastalığıyla, ölüm riskiyle burun buruna gelmiş kişidir. Dolayısıyla psikolojisinin de bundan etkilenmesi çok doğaldır. Kalp hastalığı sonrası kişi, tüm yaşamını ve hayat tarzını değiştirmek zorundadır. Kalp hastalarının dörtte birinde belirgin psikopatoloji saptanmıştır. Başlangıçta, kaygı bozukluğu ve panik hali yaygın olarak görülürken, ilerleyen sürede, umut azalması ile paralel depresyon ön plandadır. Kalp hastalarında en sık görülen psikolojik sorunlar depresyon, panik atak ve kaygı bozukluğudur. Kalp hastalarının depresyonda olduğunu anlamak zordur. Kalp krizi sonrası depresyon olduğunun anlaşılma oranı maalesef yalnızca %10’dur. Yorgunluk, çökkünlük, az konuşma, uyuma hali gibi depresyonun belirtileriyle kalp hastalıklarının belirtileri birbiriyle karışabilir.  Kalp hastaları mutlaka bir psikiyatri kontrolünden geçmelidirler.

Panik atak

Bir diğer psikolojik baskı altında görülebilen hastalık panik ataktır. Panik atak sırasında hissedilen, göğüste sıkışma, yanma, batma, sol kola vuran ağrı ve uyuşma, çarpıntı ve kalbin göğüs kafesinden fırlayacak gibi olması, nefes darlığı, terleme, ateş basması, mide bulantısı gibi belirtiler kalp kriziyle karıştırılmaktadır. Birden çok kere kalp krizi korkusuyla hastaneye gidiyor ancak fiziksel herhangi bir sorununuz saptanamıyorsa, akla ilk gelen durum panik atak olmalıdır. Bu durum ciddi psikiyatrik sorunların habercisi olabilir.

Sonuç olarak, ruhsal ve bedensel sağlığımız iç içe geçmiş dişliler gibidir. Birinde başlayacak sorun eninde sonunda diğerini de etkileyecektir.

Prof. Dr. Gökçen Orhan- Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Eğitim Görevlisi