Covid-19’un Türk sigorta sektörü üzerindeki etkisini incelediğimiz yazı dizisinin ikinci bölümünde pandeminin Türkiye’deki hayat dışı branşlar üzerindeki etkisini incelemiştik. Serinin üçüncü ve son bölümü olan bu yazıda ise Covid-19’un hayat branşı performansını nasıl etkilediğini aktarmaya çalışacağız.
-Dr. Hasan Meral
Türk sigorta sektörünün hayat branşı prim üretimine baktığımızda, 2020 yılında prim üretiminin %27 oranında arttığını ve sektörün güçlü bir büyüme performansı ortaya koyduğunu görüyoruz. 14,4 Milyar TL’ye ulaşan prim üretimi sigorta sektörünün toplam üretiminin %17’sini oluşturuyor. Hayat sigortası üretiminin önemli bir kısmı bankalar tarafından satılan kredi bağlantılı sigortalardan oluştuğundan, 2020 yılı büyümesini destekleyen ana faktör Türkiye’deki bankaların kredi hacmi büyümesi oldu. Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız 2020 raporuna göre Türkiye’de yerleşik bankaların kredi hacmi %10 oranında büyümüş, buna bağlı olarak da kredi bağlantılı hayat sigortası adetlerinde %40’lık bir artış meydana gelmiş.
Kredi bağlantısız satışlarda düşüş
Covid-19’la birlikte tüketicilerin artan sağlık endişelerinin Türkiye’deki hayat sigortasına olan talebi artırıp artırmadığı analiz edilmesi gereken bir diğer konu. Kredi bağlantılı hayat sigortalarının üretimi bankaların kredi hacminden doğrudan etkilendiğinden, bu noktada kredi bağlantısız hayat sigortaları değerlendirmeye aldık. 2019 yılında 2,1 milyon olan kredi bağlantısız hayat poliçesi adeti 2020 yılında 1,9 milyona düşmüş. Aynı dönemde, büyük oranda kredi bağlantısız hayat sigortası satışını yapan acente ve broker dağıtım kanallarının toplam üretim içindeki payı %10,7’den %9,9’a düşmüş. Tüm bu göstergeler 2020 yılında hayat sigortalarındaki üretim artışının büyük oranda kredi bağlantılı üretimden kaynaklandığı, bireysel tüketicilerin hayat sigortası talebinde ise düşüş yaşandığını ortaya koyuyor.
Covid-19’un hayat branşı üzerindeki etkisi açısından incelenmesi gereken bir diğer konu da hasar prim oranlarındaki değişimi. Araştırmanın yapıldığı Mayıs 2021 tarihi itibariyle Türkiye’de Covid-19 kaynaklı ölüm sayısı 50 bini aşmıştı. Türkiye’de 2019 yılında gerçekleşen toplam vefat sayısının 435 bin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu rakamın büyüklüğü daha net anlaşılıyor. Öte yandan hayat branşının 2019 ve 2020 yıllarındaki performansı karşılaştırıldığında, pandemi etkisindeki 2020 yılında hasar prim oranlarında artış değil düşüş yaşandığı görülüyor.
Hayat Branşı 2019 ve 2020 Yılları Kazanılmış Prim ve Gerçekleşen Hasarlar (Milyon TL)
Teknik Sonuç | 2019 | 2020 |
Kazanılmış Prim Brüt | 11.015 | 14.261 |
Gerçekleşen Hasar Brüt | 3.635 | 4.624 |
Brüt Hasar Prim Oranı | 33,0% | 32,42% |
Kaynak: Türkiye Sigorta Birliği (TSB). İstatistikler, Teknik Gelir Tabloları. https://www.tsb.org.tr/tr/istatistikler (01.06.2021).
Tabloda yer alan kazanılmış prim ve gerçekleşen hasar rakamları incelendiğinde, 2020 yılında gerçekleşen hasar miktarının arttığı ancak bu artışın kazanılmış primdeki artışa oranla daha düşük kaldığı, bunun bir sonucu olarak da hasar prim oranının düştüğünü anlaşılıyor. Gerçekleşen hasarların detaylarına bakıldığında ise toplam hasarların yaklaşık %50’sini oluşturan vefat tazminatlarının bir önceki yıla göre %27 oranında arttığı görülüyor. Vefat teminatı hasarlarındaki bu artış, Türkiye’de Covid-19 kaynaklı ölümlerin hayat sigortası tazminatlarına olan etkisini ortaya koyuyor.
Türkler Avrupalılara kıyasla endişeli
Covid-19’un hayat branşı üzerindeki dikkat çekici etkilerinden bir diğeri de işsizlik sigortalarının prim üretimindeki artış ve gerçekleşen hasarlarındaki azalış. 2020 yılında işsizlik teminatı prim üretimi bir önceki yıla göre %82 oranında artmış ancak gerçekleşen hasarlar %33 düşmüş. İşsizlik prim üretimindeki artış, tüketicilerin pandemi döneminde işsiz kalma endişelerinin yükselmesiyle açıklanabilir. BNP Paribas Cardif tarafından 21 ülkede 21.000 kişinin katılımı ile düzenlenen anketin sonuçlarına göre pandemi döneminde tüm dünyada işsizlik riskine dair endişeler artmış. Türkiye’deki katılımcıların %67’si pandemiye bağlı olarak gelir kaybı yaşadığını ifade etmişler. Ayrıca Türkiye’deki katılımcıların gelir kaybı ve sağlık alanlarında Avrupalılara kıyasla daha endişeli oldukları ortaya çıkmış.
İşsizlik sigortalarına artan talebin hasar rakamlarına yansımamasının en temel nedeni ülkede 16 Nisan’da uygulamaya konan işten çıkartma yasağı uygulaması. Pandeminin istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla hayata geçirilen kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamaları, işten çıkartma yasakları ile birleşince, Türkiye’de çalışanların önemli bir kısmı gelir kaybı yaşamış olmasına rağmen resmi olarak işten çıkartılmadıklarından işsizlik sigortası teminatından yararlanamadılar.
Genel olarak değerlendirildiğinde 2020 yılında Türk hayat sigortası sektörü güçlü bir büyüme performansı gösterdiği ancak bu büyüme büyük oranda kredi bağlantılı ürünler aracılığıyla gerçekleştiği söylenebilir. Kredi bağlantılı ürünlerin toplam üretim içindeki payının bu kadar büyük olması, hayat sigorta sektörünün kırılganlığını artırıyor ve bankacılık sektörü kaynaklı risklere açık hale getiriyor. Öte yandan Türkiye’de hayat sigortası ürünlerinin kredi ürünleri ile bütünleşik yapıda sunuluyor olması, hayat sigortasına özel bir talebin oluşmasını güçleştiriyor. Tüketicilerin yaşam ve sağlık endişelerinin bu denli arttığı 2020 yılında kredi bağlantısız hayat sigortalarının üretiminin azalmış olması dikkat çekici bir durum. Türk hayat sigortası sektörü Covid-19 sonrası dönemde tüketici talebinde yaşanan bu dönüşümü yakından takip etmeli, müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun ürünler geliştirerek kredi bağlantısız prim üretimini artırmak zorunda. Aksi halde, sektörün uzun süredir süregelen yapısal problemleri pandemi sonrası dönemde de devam edecek gibi görünüyor.