-Orhun Emre Çelik
Yazının başına oturduğum sırada Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından üç aylık sonuçların açıklandığı yönünde bildirim gelince hemen TSB’nin internet sitesinden sonuçlara ilişkin veriyi indirmeye başladım.
2008 kriziyle birlikte yaşanan finansal genişlemenin küresel bir enflasyon dalgası yaratacağına yönelik endişeler uzun süredir devam ediyordu. Pandemi dönemi ile birlikte gerek üretim gerek lojistikte yaşanan sıkıntılar arz yönlü sorunları da arttırdı. Pandemi tedbirlerinin gevşemeye başlamasının getirdiği rahatlama hayatımıza çip krizi olarak yansıyan hammadde tedariki problemi piyasaların rahatlamasını engelledi. Tüm bu süreç küresel çapta bir enflasyon hareketliliği yaratırken Türkiye’deki süreç ve resmî rakamlar ile %100’lere doğru ilerleyen enflasyon ve kur artışları ile çok daha radikal etkiler gösterdi. Bu gelişmeler sigorta sektörüne gerek enflasyon ve kur kaynaklı maliyet artışı, gerekse asgari ücret ve buna bağlı kalemlerin artması ile tazminat bazının yükselmesi sonucunu doğurdu.
Muallak tazminat karşılıklarının iskonto edilmesinde kullanılan oran yıl sonunda %9’dan %14’e ve sonrasında Mart dönemi için %17’ye yükseltildi. Buna rağmen sektörün Mart dönemi sonuçları ciddi bir zarar ortaya çıktığını gösteriyor. Bu zararda mühendislik gibi branşlarda kur etkisi daha bariz hissedilirken, trafik sigortalarında asgari ücret artışı sonrası tavan prim artışı yapılmasına karşılık henüz kazanılan primin yeterli seviyeye ulaşamaması etkili oluyor.
Özellikle son yıllarda trafik sigortalarındaki zarar riski oto sigortaları bakışı altında kasko ile birlikte bakıldığında yönetilebilir olarak değerlendirilmekte idi. Ancak birinci çeyrek sonuçları kaskoda da işlerin çok iyi gitmediğini gösteriyor. Geçen yılın son çeyreğinde yaşanan kur şoku 2021 yıl sonu devam eden riskler karşılığı hesaplamalarına da yansıyacak şekilde kaskoda artan bir risk ortamı yaratmıştı. 2022’de de devam ettiğini gördüğümüz maliyet artışları ile ilk çeyrekte böyle bir durumun ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelmişti.
Buna karşılık yine TSB tarafından yayınlanan Nisan sonu kasko istatistiklerinde üretim adetlerinin artmaya devam ettiği, ortalama primde ise önemli ölçüde bir yükseliş olduğu görülebiliyor.
DEĞİŞİM | |||||
KASKO ADET | 2020 | 2021 | 2022 | 2020-2021 | 2022-2021 |
Otomobil | 1,356,131 | 1,568,288 | 1,821,944 | 16% | 16% |
Toplam | 1,928,300 | 2,231,071 | 2,673,066 | 16% | 20% |
PRİM (000TL) | 2020 | 2021 | 2022 | 2020-2021 | 2022-2021 |
Otomobil | 2,068,240 | 2,630,638 | 5,691,803 | 27% | 116% |
Toplam | 3,037,336 | 3,966,914 | 8,493,246 | 31% | 114% |
Ortalama Prim (TL) | 2020 | 2021 | 2022 | 2020-2021 | 2022-2021 |
Otomobil | 1,525 | 1,677 | 3,124 | 10% | 86% |
Toplam | 1,575 | 1,778 | 3,177 | 13% | 79% |
Kaynak: TSB, Kasko Prim Adet İstatistikleri, 2020 Nisan, 2021 Nisan ve 20202 Nisan tabloları
Bu durum sektör açısından birkaç açıdan değerlendirilmeli:
Öncelikle söz konusu artış 2022 iş yılında zarar yazma riskini düşürücü bir etkiye sahip olacak seviyede. Ancak kârlılık 2022 yılının kalan aylarının ve 2023 kaza yılının enflasyon ve kur açsından nasıl geçeceğine önemli bir bağlılık gösteriyor. Sektörün mali gelir yaratacak enstrümanlar ile desteklenmesi bu konuda bir miktar güvence sağlayabilir. Diğer taraftan prim artışının bu hızla sürmesi, enflasyon ile birlikte realize olan alım gücü düşüşü sebebi ile sigorta yaptıracak kişi sayısının düşmesi riskini de barındırıyor.
Bıçak üstünde geçecek 2022 yılının sektör ve sigortalılar açısından çok daha büyük problemler yaratmadan atlatılabilmesi için tüm tarafların (sigortalı, sigorta şirketi ve kamu) ortak akıl ile hareket edebilmesi büyük önem taşıyor.