Başlıktaki soruya direkt “evet, pahalı” diye yanıt verebiliriz. Ancak, “hayır, pahalı değil, ucuz” desek de yanlış olmaz. Peki, bu bir çelişki mi? Hayır. Ekonomi öyle bir halde ki, artık neyin ucuz, neyin pahalı, neyin ne kadar pahalı, neyin neye göre ucuz olduğunu algılamakta ve kavramakta zorluk çekiyoruz. Bir şey satın almak istediğimizde ilk dikkatimizi çeken fiyatı oluyor. “Aa, bunun fiyatı daha geçen gün/geçen ay/geçen yıl şu kadar paraydı” diye şaşkınlıktan kalakalıyoruz. Bu “şey” marketteki peynir olabilir; un, şeker, kıyma olabilir; bayideki araba olabilir; emlakçıdaki satılık ya da kiralık ev olabilir; toptancıdaki inşaat demiri, benzin istasyonundaki yakıt, restorandaki yemek, oteldeki tatil fiyatı, servisteki onarım bedeli olabilir. İstisnasız, aklınıza ne gelirse…
Böyle bir ortamda poliçe fiyatlarının yerinde sayması beklenebilir mi? Poliçe fiyatları sabit kalsa sigorta şirketleri hasar tazminatlarını ödeyebilir mi? Daha ötesi, bu şirketler ayakta kalabilir mi? Faaliyetini ancak kâr ettiği sürece devam ettirebilen şirketlerin bir şeyi pahalıya alıp ucuza satması mümkün mü?
Türkiye Sigorta Birliği’nin yeni yönetim kurulunun genel kurul sonrası 26 Nisan’da düzenlediği basın toplantısında söz alan TSB Başkanı Atilla Benli ve yönetim kurulu üyeleri konuşmalarında kamuoyundaki poliçe fiyatlarının pahalı olduğu yönündeki yanlış algının üzerinde durdular. Elbette kimse ayranım ekşi demez; masanın farklı taraflarındaki herkes durumu kendi açısından değerlendirir. Satıcıya göre ucuz ya da uygun fiyatlı olan bir ürün müşteriye pahalı gelebilir. Yine de bazı şeyleri nesnel olarak ölçmek ve değerlendirmek mümkün. Örneğin trafik sigortasında ortalama poliçe fiyatlarına bakalım: Sigorta Bilgi Merkezi’nin verilerine göre, zorunlu trafik sigortasında 2020 yılı Nisan ayında 652 TL olan ortalama prim 2021 yılının aynı ayında 706 TL’ye, bu yılın Nisan ayında ise 1185 TL’ye yükselmiş. Yani iki yılda ortalama trafik sigortası primleri toplam yüzde 81,7 oranında zamlanmış.
Aynı dönemde genel TÜFE enflasyon oranı ise TÜİK verilerine göre, toplam yüzde 87 olarak gerçekleşmiş. Poliçe fiyatlarındaki artış genel enflasyon oranının gerisinde kalmış olmakla birlikte aslında sigorta sektörünün maliyet enflasyonu çok daha yüksek. Trafik ve kaskoda maddi hasar maliyetlerini oluşturan harcama grubu olan ulaştırma grubunda sadece son bir yıllık enflasyon yüzde 105,8… Yani sigortacıların sadece bir yıllık maliyet enflasyonu bile trafik sigortası fiyatlarındaki iki yıllık toplam enflasyonun 24 puan üzerine çıkmış. Lafı uzatmamak için sadece trafik sigortasındaki verilere değindim ancak neredeyse bütün branşlar için aynı durum sözkonusu…
Yani bu verilere göre, poliçe fiyatları pahalı demek mümkün değil; hatta ucuz. Ancak herhangi bir ürünün fiyatının iki yılda yüzde 81 oranında zamlanmış olması da normal değil. Bu bakımdan tüketici açısından bakıldığında da pahalı. Çünkü çoğumuzun geliri iki yılda aynı oranda artmadı. O yüzden, tüketiciye her şey aşırı pahalı gelirken, artan maliyetler göz önüne alındığında satıcılar da yeterince kazanamıyor. Hatta zarar edebiliyor.
Yani aslında ortada bir paradoks yok, bir türlü istikrar kazandırılamayan ekonominin acı gerçekleri var.
Celal Çelik
Sigorta Dünyası / Mayıs