Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin yayınladığı Raporda Türkiye de mercek altına alındı. Rapora göre, Türkiye’de aşırı sıcaklıklardan kaynaklı can kaybı artacak, ekonomi ise önemli oranda darbe alacak: Emisyonların yüksek seyretmesi halinde, yüz yıl sonunda kişi başı gelir bugünkünden yüzde 17 az olacak.
IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) Altıncı Değerlendirme Raporu’nda iklim değişikliğinin Türkiye’ye etkisine de yer veriliyor. Yeşilgazete.org’un haberine göre, Raporda aşırı sıcaklıkların Türkiye’de can kaybına ve önemli ekonomik kayba neden olacağının altı çiziliyor. Türkiye, aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkesi olarak gösterilirken, emisyonlar önemli ölçüde azaltılsa dahi iç karartıcı tahminlerde bulunuluyor. Bugün Avrupa’da aşırı sıcaklar sonucu gerçekleşen ölüm sayısı yıllık yaklaşık 2 bin 700’ken 2050’de bu rakamın 30 bine yükseleceği tahmin ediliyor.
Türkiye’nin bulunduğu Güney Avrupa’da risk yüksek
IPCC raporunda Avrupa’daki söz konusu vakaların büyük kısmının Türkiye’nin bulunduğu bölgelerde meydana geldiği belirtilirken, sıcaklığın önemli ölçüde yükselmesi sonucunda, ölüm sayısının, yüzyılın sonuna kadar üç kat artmasının beklendiği ifade ediliyor. Yüksek sıcaklıkların, solunumdan kaynaklı hastalıklardan hastaneye sevk edilme rakamlarında artışla sonuçlanacağı öngörülürken, birçoğu Güney Avrupa’da gerçekleşecek vakaların 2050’ye kadar Avrupa genelinde iki katından fazla artacağı belirtiliyor.
Kıyı taşkınlarının maliyetinde 30 kat artış
Yeşil Gazete’nin haberine göre, ısınmanın artması sonucunda kıyı taşkınlarından kaynaklanan riskler de artacak. Bugün Türkiye’de yaklaşık 460 bin kişi kıyı taşkınlarına maruz kalabilecek bölgelerde yaşıyor. Mevcut emisyon azaltım taahhütleri göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa genelinde kıyı taşkınlarının maliyeti 2050’ye kadar 30 kat artacağından endişe ediliyor.
Efes ve tarihî İstanbul tehdit altında
Deniz seviyesinin yükselmesi kıyı şeridinde de zarara yol açacak. Emisyonların artması ve uyum önlemleri alınmaması durumunda, Avrupa’daki kumluk kıyı şeritlerinde küçük sahillerin yok olmasına sebep olacak yaklaşık 100 metrelik geri çekilmeler yaşanacak. Ancak emisyonların azaltılması bu geri çekilmeyi üçte bir oranında azaltabilir. Raporda atıfta bulunulan bir araştırmaya göre, Efes ve İstanbul’un tarihi bölgeleri de dahil olmak üzere birçok UNESCO kültürel miras alanı, deniz seviyesinin yükselmesi tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor.
IPCC’nin raporuna göre, Akdeniz bölgesindeki nüfusun yaklaşık yüzde 54’ünün farklı ölçeklerde su kıtlığı yaşayacağı öngörülüyor. Bu oranın, emisyonların hızla azaltılmasıyla yüzde 18’e gerileyeceği tahmininde bulunuluyor. Ancak, emisyon azaltımının planlanan seviyeden hızlı gerçekleşmesi durumunda dahi, 21’inci yüzyılın sonuna gelindiğinde Akdeniz bölgesinde günümüzdekinden uzun süren kuraklıklar yaşanacak. Emisyonların yüksek olması durumunda ise kuraklıklar 3-4 kat uzun sürebilecek.
Beyşehir Gölü yok olabilir
İstanbul, özellikle kuraklığa bağlı ekonomik kayıplar karşısında kırılgan durumda. Artan su talebi ve kuraklık bir araya geldiğinde, Akdeniz Bölgesi’ndeki yeraltı su rezervlerinin tükenebileceği tahmin ediliyor. Öte yandan, Rapor, emisyonların yüksek olması durumunda, Beyşehir Gölü 2070’ye gelindiğinde tamamen kuruyabileceği uyarısında bulunuyor. Su rezervuarları veya tuzdan arındırma tesislerinin inşası gibi su stresini azaltmak üzere uygulanan stratejiler maliyetli ve çevreye zararlı olduğundan, emisyonlar azaltılmazsa, kuraklıktan kaynaklanan zararları önlemek Rapora göre kolay görülmüyor.
Rapora göre, emisyonların devam etmesi ve sıcaklık artışının kümülatif etkisi, Türkiye ekonomisine önemli boyutta zarar verecek. Raporda atıfta bulunulan bir çalışma, emisyonların yüksek seviyede gerçekleşmesi halinde, yüzyılın sonuna kadar Türkiye’nin kişi başı GSYİH’sinde yüzde 17 düşüş yaşanacağını öngörüyor.
Fotoğraf: frimufilms