-Orhun Emre Çelik
Sigorta ve reasürans ile emeklilik şirketlerinin teknik karşılıklarına ve bu karşılıkların yatırılacağı varlıklara ilişkin yönetmelikte devam eden riskler karşılığının (DERK) sigorta süresi boyunca üstlenilen risk düzeyi ile kazanılan primin zamana bağlı dağılımının uygun olmadığı kabul edilen sigorta branşlarında, ayrıca kazanılmamış primler karşılığının şirketin taşıdığı risk ve beklenen masraf düzeyine göre yetersiz kalması halinde ayrılacağı hükme bağlanmış durumda. Her ne kadar düzenlemenin ilk kısmı gün esaslı kazanılan prim uygulamasından kaynaklı olarak risk-prim uyumsuzluğuna atıf yapsa da uygulamada yönetmelikte (ve sonrasında yayınlanan genelgede) tanımlanan formül odaklı hesaplama yapılması diğer bir deyişle düzenlemenin ikinci kısmı ön planda.
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından açıklanan 2021 yılı üçüncü çeyrek verilerine göre şirketlerin 806,5 milyon TL devam eden riskler karşılığı ayırdığı görülüyor. Dördüncü çeyrekteki enflasyon ve kur hareketleri bu seviyenin çok daha yukarı çıkmasına neden olacaktı. Ancak gerek iskonto oranında yapılan düzenleme gerekse kara araçları sorumluluk branşında hesaplamaya esas sınırın 5 puan yukarı çekilmesi bu etkinin sınırlı olmasını sağladı.
Muallak tazminat karşılıklarına ilişkin iskonto hesabında kullanılan oran uzun süredir %9 seviyesinde sabit tutulmakta idi. Bu durum finansal tabloların piyasa uyumunu zedeleyici bir noktaya doğru ilerlemekte idi. Özellikle dördüncü çeyrekteki yüksek enflasyon, TCMB’nin politika faizi indirimlerine karşılık piyasa faiz oranının artmaya devam etmesi ve kurdaki aşırı oynaklığın yarattığı etkiler ile 2021 yıl sonu için değişikliği şart hale getirmişti. Oranın %14 seviyesinde piyasa şartlarına daha uyumlu şekilde belirlenmesi ile aradaki fark bir nebze giderilmiş oldu. Bu süreç piyasa gerçeklerinin finansal tablolara yansıtılmasının önemini bir kere daha ortaya koymuş oldu.
DERK’e esas hasar prim oranının nasıl hesaplanacağı da uzun süredir tartışılmakta idi. Yönetmelikte belirtilen formül, geçmiş yıllardan kaynaklanan etkileri yansıttığı için karşılığın amacına uygun olmayan bir seviyeyi göstermekte idi. Karşılığın adından da anlaşılacağı üzere “devam eden” riskler için bu karşılık ayrılırken, tamamen bitmiş risklere ilişkin hasar gelişimlerinin yansıtılması tutarsızlık oluyordu. Açılış tutarlarının düzeltilmesi ile ilgili yapılan çeşitli düzenlemeler sonrasında aktüeryal yöntemlere göre hesap yapmaya olanak tanıyan genelge yayınlanarak daha gerçekçi sonuçlar üretilmenin yolu açılmıştı.
Yukarıda yazdıklarımızı özetlersek şöyle bir görüntü ortaya çıkıyor:
- Tanımı iki kısımdan oluşmasına rağmen DERK bunlardan sadece biri üzerinden hesaplanıyordu
- Piyasa şartları ile uyumsuz veriler kullanılmak zorunda kalıyordu
- Formüllerin içeriği kural bazlı düzenlemelerin de etkisi ile tartışmalı hale geliyordu.
DERK’in TFRS-17’deki karşılığının zarar bileşeni olduğunu söyleyebiliriz. TFRS-17 ile birlikte yukarıda sayılan sorunların tamamının ortadan kalktığı söylenebilir. SEDDK’nın standarda ilişkin düzenlemeleri çok sınırlı tutma ve ruhunu tamamen yansıtma yönündeki çabası açıkça görülüyor.
Bu sayede,
- Sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan gelir kayda alınırken poliçelerin kazanma paterni dikkate alınmış olacak. Böylece tanımın ilk kısmını da içeren sonuçlar ortaya çıkacak.
- İskonto oranı vb. veri tamamen piyasa şartlarına göre belirlenecek. Böylece buradaki uyumsuzluk ortadan kalkacak.
- Zarar bileşeni detaylı şekilde çalışılmış aktüeryal modellerin ve bu modellere esas teşkil edecek masraf vb. hususlarda şirket gerçeklerini yansıtan analizlere dayalı varsayımların kullanımı ile hesaplanacak. Böylece şirketin gerçek durumu yansıtan sonuçlar ortaya çıkacak.
TFRS-17’ye geçiş süreci bir çok zorluk içeriyor. Bu zorlukları aşıp yeni standarda uygun raporlar çıkmaya başladığında ise bugüne kıyasla daha anlamlı sonuçlar elde edileceği görülüyor. DERK’ten zarar bileşenine geçiş buna çok güzel bir örnek. Detaylı dipnot gereksinimleri sonuçların yatırımcılar tarafından da daha iyi anlaşılmasını sağlamayı hedefliyor. Ancak bu faydanın sağlanabilmesi için finansal tablo okuma alışkanlıklarında ciddi değişiklikler gerekecek. Yeni tablolara ve dipnotlara göz aşinalığı sağlamak için ne kadar zamana gereksinim duyulacağı benim için büyük bir merak konusu.