Bugün insanlığın gündemindeki en acil çevresel sorun olan iklim değişikliğinin en fazla etkilediği sektörlerin başında hiç kuşkusuz tarım geliyor. Son derece stratejik ve hayati bir öneme sahip olan tarım sektörü iklim değişikliğinin etkilerini su kaynaklarının azalması, kuraklıklar, aşırı yağışlar, kasırgalar vs. gibi çeşitli şekillerde yaşıyor. Bu sorunlar gelişmiş ülkelerde de gelişmekte olan ülkelerde de yaşanıyor. Elbette, kaynakları yetersiz olan az gelişmiş ülkeler üzerindeki sonuçları daha ağır oluyor.
Bu süreçte tarım sigortalarının önemi artıyor. Gelişmiş ülkelerde iklim değişikliğinin sonuçlarından çiftçilerin uğradığı zararı gidermenin bir aracı olarak tarım sigortası öne çıkıyor. Bu pazar hızla büyüyor. Allied Market Research adlı kuruluşun yaptığı araştırmaya göre 2019’da 34 milyar dolar olan küresel tarım sigortası pazarının yılda ortalama %6,1 büyüyerek 2027 itibarı ile 53 milyar doları geçmesi bekleniyor.[1] ABD’de kuraklık nedeni ile çiftçilere yapılan sigorta ödemeleri 1995 – 2020 arasında %400 artarak 1,65 milyar dolar seviyesine, aşırı yağışların yol açtığı zararlar için yapılan ödemeler ise aynı dönemde %300 artarak 2,61 milyar dolar seviyesine ulaşmış durumda.[2]
Türkiye de iklim değişikliğinden etkileniyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı İklim Değişikliği ve Tarım Değerlendirme Raporu’na göre, “dünyada iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen bölgelerden Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye’de kuraklığın geniş bölgelerde hissedileceği ve aşırı sıcak günlerin sayısının artacağı” öngörülüyor.[3] Türkiye’nin su kaynakları azalırken, artan sıcaklıklara ve azalan yağışlara paralel olarak kuraklık etkisini artırıyor. Zaman zaman ortaya çıkan aşırı yağışlar, dolu gibi felaketler ciddi zarar veriyor. Sigorta hiç kuşkusuz tarım sektörümüze önemli bir koruma sağlayabilir. Özellikle iklim değişikliği tehdidine karşı bu koruma sektör için hayati bir konudur.
Ülkemizde devletin desteklediği, bir kamu kuruluşu olan Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi’nin (TARSİM) yönetiminde etkili ve kapsamlı bir tarım sigortası uygulaması var. Hayvancılığı da kapsıyor. Sektör olarak biz de bu alanda çok önemli bir role ve büyütmemiz gereken bir pazara sahibiz. TARSİM 2021 yılında Türkiye genelinde tüm tarım sigortası branşlarındaki hasar ödeme tutarının 2,4 milyar TL’ye ulaştığını duyurdu.[4] Bu sayıyı, örneğin yukarıda ABD için verdiğim sayılarla karşılaştırırsak, ülkemizdeki tarım sigortası pazarının dünyanın sayılı tarım ülkelerinden biri olan Türkiye için ne kadar yetersiz seviyede olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Peki bunun nedeni ne? Yeterli katılımın olmayışı.
Kredi Kayıt Bürosu (KKB) tarafından 28 ilde “fiili” ve “aktif” olarak tarımsal üretim yapan 1.066 çiftçi ile yapılan “Tarımsal Görünüm Saha Araştırması” bunun boyutları ve nedenleri hakkında bir fikir veriyor.
Çiftçilerden yüzde 57’si son 3 yıl içinde hiç TARSİM tarım sigortası yaptırmadığını, geri kalan yüzde 43’ü en az bir kere sigorta yaptırdığını ifade ediyor. Sigorta yaptırmayan çiftçilere gerekçeleri sorulduğunda ise yüzde 33’ü TARSİM’i pahalı bulurken, yüzde 26’sı “gereksiz” bulduğunu söylüyor.[5]
Buradaki görev belli, tarım sigortasının önemi ve sağladığı yararlar konusunda çiftçilerin farkındalığını ve dolayısıyla katılımı artırmak. Bu görev sadece kamunun, ilgili STK’ların ve meslek kuruluşlarının üstünde değil. Sigorta sektörü olarak çok büyük ölçüde bizim üstümüzde.
Bu pazarı büyütmek sadece işimiz gereği değil, aynı zamanda tarım sektörümüzü geleceğe taşıyabilmek için de gerekli.
[1] https://www.alliedmarketresearch.com/press-release/crop-insurance-market.html
[2] https://www.claimsjournal.com/news/national/2022/01/27/308295.htm
[3] https://www.dunya.com/kose-yazisi/iklim-degisikliginin-su-tarim-ve-gidaya-etkileri/646159
[4] https://www.sigortamedya.com.tr/tarsim-hasar-odemeleri-24-milyar-tlye-ulasti/
[5] https://www.bloomberght.com/gelirinden-memnun-olan-ciftci-orani-19-a-geriledi-2296183