Digibranding kurucu ortağı Bahar Üner Anahmias son dönemde hepimizin aklında olan odaklanma ve konsantre olma konusundaki problemlere bilimsel kaynaklarla cevap verdi. “İnternet beynimizi tembelleştiriyor mu” sorusu öğrenme ve adapte olma dönemi olan 21. yy ın ilk çeyreğinde her zamankinden daha önemli bir soru.
Digibranding kurucu ortağı Bahar Üner Anahmias “İnternet beynimizi tembelleştiriyor mu” sorusuna cevap verdi. Kendisi ile yapılan bir sohbette : Öğrenme ve adapte olma dönemi olan 21. yy’da neden daha az konsantre olabiliyoruz, acaba İnternet beynimizi tembelleştiriyor mu, sorusuna cevap veren Dijital Marka Stratejisti Bahar Üner Anahmias:
“Bilgisayarda bir sayfa açılmıyor, hemen o sayfayı terk ediyoruz. Bir şarkıyı dinlerken ilk iki nakarat bölümünden sonra diğer şarkıya atlıyoruz. Dizilerin arasındaki reklama tahammülümüz yok, internetten seyretmeyi tercih ediyoruz. Youtube’da videoları hızlandırarak seyrediyoruz. Cep telefonlarımızda, tabletlerimizde hep bir hız halindeyiz. Parmağımızın bir hareketiyle ekrandaki bilgileri hızla yukarı taşıyoruz, aşağıdakileri kaçırmamak için. Sabırsızız. Her şeye, hemen şimdi şu an sahip olmak istiyoruz. Konsantrasyonumuz az.
Aradığımız bir konuyu okurken bir de bakıyoruz ki o sayfadan bu sayfaya, sonra da diğerine atlamışız ve hiç ummadığımız bir sayfadayız.
Bilgiye ulaşmış mıyız? Belki evet, belki hayır.
Bilgiyi edinmiş miyiz? Muhtemelen hayır.
Ne ara değiştik? Bunun sorumlusu kim? Teknoloji mi?
Bir de işin kitap okuma boyutu var. Küçüklüğümden beri kitap oburuyum. Son yıllarda okumak ve anlamak için kendimi bayağı bir vermem gerektiğini fark ediyorum. Alıyorum kitabı. Kitap çok sürükleyici değilse bir de bakıyorum ki bırakmışım. Elime telefonumu almışım.
Bundan sekiz sene önce elime geçen bir kitapla problemin sadece bende olmadığını keşfettim. Kitabın adı, ‘The Shallows! What the Internet is Doing to Our Brains? / Yüzeysellik! İnternet Beynimize Ne Yapıyor?’ yazarı ise Nicholas Carr.
Nicholas Carr konsantrasyon ve bilgiyi öğrenebilme konusunda çok ciddi problem yaşadığını söyleyerek başlıyor kitabına. Tam da benim gibi. Belki de sizin gibi.
Bunun nedenini araştırmak için kendini inzivaya çekiyor. Bir nevi teknoloji detoksu yapıyor. Bilgisayar yok. Wi-fi yok. Cep telefonu akıllı değil. Tam bir detoks. Sadece kitaplarla dolu bir eve kapanıyor yazar.
Nicholas Carr teknoloji detoksu ve eski moda okuma yöntemi ile konsantrasyonunu kazandığını, sürekli kendini geliştirebilen beyninin hemen hemen eski haline döndüğünü belirtiyor kitabında. Dediğine göre internette araştırma yapıp, okurken beynimizin hep kısa süreli hafıza kısmını kullanıyormuşuz.
Yazarın iddiası ise şu: “Eğer yeniden uzun süreli okuma işlemine dönersek, beynimiz de buna alışır. Konsantrasyonu daha uzun süre koruyabiliriz. Beyin de bu şekilde geliştirir kendini.”
Tamam, kabul, yeniden eski tip okumaya dönelim. Ama çok alıştığımız Google ne olacak? Hiç araştırma yapmayacak mıyız? İnternet kötü mü? Teknolojiden uzak mı kalmalıyız?
Teknoloji beynimizi değiştiriyorsa, onu terk mi etmeliyiz?
Merak etmeyin. Bu sorunun yanıtı kocaman bir “Hayır”.
Yazının bulunuşu, matbaanın icadı, televizyon… Hepsi de icat edildikleri dönemde insanlığı korkutmuş. Beynimiz tembelleşir diye. Tembelleşti mi?
Yazı ile insanlar hikâyelerini sonraki nesillere, bozulmadan, değişmeden ulaştırabildi. Matbaa ile kitaplar basıldı ve bilgi daha çok insana ulaştı. İnternet ile bilgi zaman ve mekân kısıtlaması olmadan tüm dünyaya yayıldı. İnsanlık gelişimini yaptığı icatlara borçlu.
Size iyi bir haberim var.
Amerikalı psikolog Gary Small’un beyin üzerine yaptığı araştırmalara göre İnternet kullanımı beyinde bazı bölgelerin daha fazla gelişmesini sağlıyormuş.
Araştırmayı anlatabilmek için sizlere iki terimden bahsetmem lazım: Dijital Yerliler ve Dijital Göçmenler.
Dijital Yerliler – Dizüstü bilgisayarlar ve cep telefonları dünyasında doğan gençler; bizim çocuklarımız, sizin torunlarınız.
Dijital Göçmenler – Zamanında mektup yazmış, kalemle not tutan, tüm bu teknolojiler ortaya çıkmadan doğan, bu teknolojiyi yaşının ileri bir safhasında öğrenmek zorunda kalan kişiler: Bu da bizler ve anne-babalarımız oluyor.
Gary Small’un yaptığı araştırmaya göre Dijital Yerliler her gün ortalama 8,5 saat teknolojiye maruz kalıyor. 8,5 saat teknoloji ise ile beynin Multitasking – çoklu görev bölgesinin, karmaşık mantık yürütme ve muhakeme becerilerinin gelişmesini sağlıyor.
University of California’da yaptığı bu araştırmada özellikle 55-76 yaş aralığındaki Dijital Göçmenlerin internet kullanırken beyinlerinin hangi bölümlerini kullandıklarını merak etmiş Small. Acaba internet gerçekten de beyni tembelleştiriyor mu diye bakmış. Araştırmaya katılanlardan bilgisayar ekranından bir metin okumaları ve internette araştırma yapmaları istenmiş. Araştırmaya katılanların hepsinde, okuma sırasında beynin şakak, arka ve yan bölgelerinde bulunan dil, okuma, hafıza ve görme merkezlerinin faaliyetinde belirgin bir artış gözlenmiş. İnternette araştırma yapan grup ve internette sadece okuyan grup arasında ise fark varmış. İnternette araştırma yapanların beyninin ön ve şakak bölgelerinin yanı sıra karar alma ve muhakeme sürecini denetleyen bölgenin işlevinde de artış belirlenmiş.
Araştırmayı yürütenlerin başındaki psikolog Dr. Gary Small, internette araştırma yapan kişilerde sinirler arasındaki iletişimin diğerlerine göre daha fazla olduğu sonucuna vardıklarını belirtmiş.
İnternette araştırma yapmak beynin karmaşık işlevlerini harekete geçiriyormuş. Bunun yaşlanmada ortaya çıkan beyin hücrelerinin azalmasında etken olabileceğini belirtiyor.
Gary Small’a göre, “Web’de arama yapmak gibi basit bir görev bile beynimizde etki yapabiliyor. Beynimiz öğrenmeye devam ediyor.” İddiasına göre araştırma yapmak, sürekli yeni bir şeyler öğrenmek belki de bunamayı, demansı önlüyor.
Tüm bu araştırmalar ve kaynaklar her zaman bize yol gösterici aslında.
Bizim bilmemiz gereken:
1. İnternet hayatımızın bir gerçeği. Beynimiz bu yeni nesil iletişim şekliyle değişiyor. Bunu bilelim.
2. İnterneti yapıcı ve yaratıcı olmak için kullanalım. Öğrenelim, öğrendiğimiz bilgiyi özümsemeye çalışalım, paylaşalım, takımlaşalım, üretelim, yine paylaşalım. Bizim öğrendiklerimizi başkaları da öğrensin.
3. İnternet, sosyal medya, telefon, tablet bağımlılığından kendimizi koruyalım. Kontrollü ve dengeli olalım.
4. Yüz yüze sosyal ilişkilerimizi unutmayalım. Onları besleyelim.
5. Okuma alışkanlığımızı kaybetmeyelim. Sadece internette okumamıza güvenmeyelim. Okumanın beynimizin başka bölümlerini de çalıştırdığını unutmayalım.
6. İnternet ezberleme alışkanlığımızı, hafızamızı zayıflatıyor, gereksiz hale getiriyorsa, biz de beynimizin bu alışkanlıklarını kaybetmemek için çabalayalım. Bazı şeyleri aklımızda tutmaya çalışalım, bilgiyi edindikten sonra çevremizle paylaşalım, anlatalım.
7. İngilizceye mutlaka hakim olalım. Çocuklarımızın bu dili mümkün olan en iyi şekilde öğrenmelerine çabalayalım. Biz ne kadar Türkçe kaynak yaratsak bile, internetteki İngilizce kaynaklar bir o kadar daha fazla ve her an artıyor.
8. İlgilendiğimiz konuları, dünyanın gittiği yöndeki konuları takip edelim. Bilgi ve öğrenme artık bir tık uzağınızda. Her konuda kendimizi geliştirmemiz şart.
9. Hem çocuklarımız hem de biz dijital zekâmızı geliştirelim. Güvenli internet araştırması, doğru bilgiye ulaşmayı öğrenmek, internette gezinirken kendini kontrol edebilmek, dağılmamak, sosyal medya zamanını kısıtlı kullanmak, vb. konularda dijital zekâmızı geliştirelim.
10. En önemlisi yapay zekânın pek çok işe sahip olacağı bu dönemde İnsani özelliklerimizi kaybetmeyelim.”