İklim krizi= Göç!

Toplumsal ve siyasal çatışmalar, uzun süredir ülkemizi de etkisi altına alan göç dalgasının sebebi olarak görülürken, asıl sebebin iklim değişikliğinden kaynaklandığı akademik çalışmalarla da gösteriliyor. Birleşmiş Milletler Raporu, iklim krizinden dolayı 2050 yılına kadar 216 milyon insanın göç edeceği uyarısında bulunuyor.  

İnsanlığın başlangıcından bu yana belli dönemlerde gelişen göç olayları genelde iklimin yarattığı elverişsiz koşullardan kaynaklandı. Günümüzde ülkemizin de sahne olduğu göç olayları, farklı sosyal sorunları da beraberinde getiriyor. ABD’nin çekilmesiyle birlikte Afganistan’dan geçtiğimiz aylarda ülkemize doğru gerçekleşen insan akını, sorunun trajik boyutunu da gösteriyor.  

Türkiye özelikle Suriye ve Irak’ta yaşanan iç savaştan dolayı sayıları milyonlarla ifade edilen göçmeni misafir ederken, göçün sadece savaştan kaynaklanmadığı da düşünülüyor. Konuya dikkat çeken T24 yazarı Prof. Dr. Mustafa Durmuş, kuraklığın, en fazla göç veren ülkelerin başında gelen Suriye’nin iç savaş öncesinden başlayan bir sorunu olduğuna dikkat çekiyor. Durmuş, “Çünkü yılda ortalama 250 mm’den az yağış alan ülkede çok yıllı aşırı kuraklıklar yaşanıyor. Kış yağışlarının azalması ve buharlaşmanın giderek artması kuraklığı artırıyor. Üstelik ülkenin temel su kaynağının yüzde 60’ı Türkiye’de doğan Fırat ve Dicle gibi nehirlerden oluşuyor ve bu nehirlerin suyunun kontrolü yıllardır çatışmalı bir konu” diyor. 

Sorun iç savaştan öncesine dayanıyor 

İç savaş öncesinde, 2006-2009 yılları arasında yaşanan kuraklıkların 1,3 milyona yakın çiftçiyi etkilediğini aktaran Durmuş sözlerine şöyle devam ediyor: “Tahminen 800 bin insan geçim kaynaklarını ve temel gıda desteklerini kaybetti. Bu dönemde buğday verimi yüzde 47 ve arpa verimi yüzde 67 oranında düştü, ülkede besi hayvanı sayısı tam anlamıyla çakıldı. 2011 yılındaki kuraklık, durumu daha da kötüleştirdi. 2011’in sonlarında BM, bir milyonu gıda güvensizliği olmak üzere, iki milyon ile üç milyon insanın etkilendiğini tahmin ediyordu. Yiyecek ve su kıtlığının derinleşmesi, hastalıkların yayılmasını ve toplu göçleri beraberinde getirdi. Bunun sonucunda çoğunluğu tarım işçileri ve çiftçiler olmak üzere 1,5 milyondan fazla insan, kırsal alanlardan Suriye’nin büyük şehirlerinin eteklerindeki yerleşim bölgelerine ve kamplara taşındı. Bu durum da kentlerde işsizliğe, ekonomik altüst oluşlara ve sosyal huzursuzluğa yol açtı.” Peter H. Gleick’in, 2014 yılında yayınlanan “Su, Kuraklık, İklim Değişikliği ve Suriye’deki Çatışma” başlıklı makalesine dayandırılarak yapılan yoruma göre, kuraklık, savaştan da önce Suriye’de kırsaldan şehirlere göçü tetikledi ve bu durum şehirlerdeki yaşamı zorlaştırarak huzursuzluğa yol açtı. Bahsedilen huzursuzluğun sonucu olarak Suriye iç göçü Türkiye’ye taşarak beş milyon Suriyelinin ülkemizde zor koşullarda barınmasını beraberinde getirdi.  

İlk rapor: 143 milyon kişi 

Mustafa Durmuş’un aktardığına göre, bundan üç yıl önce yayınlanan bir Dünya Bankası raporunda (Groundswell Raporu), yeterince suyun ve gıdanın olmadığı, deniz seviyesinin yükseldiği ve fırtınaların oluştuğu bölgelerden iklim değişikliğinin etkilerinin daha az görüldüğü bölgelere doğru göçlerin yaşanacağı ileri sürülüyordu. İklim değişikliğinin, en yoksul ülkeleri en fazla etkileyeceği öngörülürken, Sahra altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika gibi azgelişmiş dünyanın yüzde 55’ini oluşturan coğrafyada iklim değişikliği ve yanlış kalkınma politikalarının 2050 yılına kadar 143 milyon insanın göç etmesiyle sonuçlanacağı tahmininde bulunuldu.  

Kuraklık Türkiye için de sorun olacak 

Öte yandan TBMM Küresel İklim Değişiklinin Nedenlerini ve Alınacak Önlemleri Araştırma Komisyonunun taslak raporun göre, 2040’a kadar sonbahar ve yaz mevsimleri başta olmak üzere yurdun büyük bölümünde yağışlar azalacak. BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın rapordan aktardığına göre, 2041-2070 döneminde ise Karadeniz Bölgesi’nin doğusu hariç kalan kısımlarda düşüş trendi devam edecek. 2071-2099 projeksiyonunda ise yüzyılın son periyodunda bütün modellere göre yurt genelinde düşüş yaşanacak. Yağışlardaki azalmanın ilkbaharda yüzde 20-50 aralığında, yaz mevsimlerinde ise yüzde 60’lara varabileceği öngörüldü. 2016-2040 Hadley Küresel Çevre Modeli’ne (HadGEM2-ES) göre bu yıllar arasında özellikle yaz mevsiminde Kuzeybatı ve Güneydoğu bölgelerinde 2-3 derece artış beklenirken, kış mevsiminde bu artış miktarı genel olarak 1-1,5 derece olarak hesaplandı. 

 

Fotoğraf: Ahmed akacha