Okul öncesi dönemde ortaya çıkan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocuklarda uyku sorunlarına da neden olabiliyor. DEHB’li çocukların yaşadıkları bu uyku sorunlarının temelinin fizyolojik olduğunu belirten Yataş Uyku Kurulu uzmanlarından Klnk. Psk. Fundem Ece, DEHB’li kişilerin uyku düzenini etkileyen durumun tespit edilerek önlem alınması gerektiğinin altını çiziyor.
Günümüzde birçok kişinin dikkat eksikliği probleminden muzdarip… Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), okul öncesi dönemde ortaya çıkıyor ve çoğunlukla ergenliğe kadar sürüyor. Yataş Uyku Kurulu uzmanlarından Psikoterapist, Klinik Psikolog Fundem Ece, DEHB’li çocukların davranışlarını, eylemlerini ve dikkatini toparlamakta güçlük çektiğini söylüyor. Klnk. Psk. Ece, bazı çocuklarda ise aşırı hareketlilik yerine yalnızca dikkat etkisi sorunu ve uykusuzluk halinin de görülebildiğine dikkat çekiyor.
Klnk. Psk. Ece, DEHB’li çocukların özelliklerini şöyle anlatıyor: “Öncelikle bu çocuklarda sıklıkla kıpır kıpır olma, yerinden duramama, uzun süre bir noktaya odaklanamama, çok konuşma bunun beraberinde insanlar konuşurken devamlı sözlerini kesme ve bekleme güçlüğü gibi davranışlar görülebilir. Çoğu zaman yaptıkları işe dikkatlerini veremezler. Bu nedenle hata yapmaya oldukça yatkındırlar. Genellikle, diğer insanları dinlemiyormuş gibi görünüp aldığı görevleri planlamakta zorluk çekerler. Dikkatleri dağınıktır. DEHB’li çocukların yaşadığı bir diğer bozukluk ise uykudur. DEHB’li kişiler uykuya dalmakta zorluk çeker, uykuya daldıktan sonra ise belirgin duygudurum bozuklukları yaşayabilir. Geceleri iyi uyuyamadıkları görülmüştür. Hal böyle olunca uykusunu alamamış kişilerin gergin, sabırsız ve dikkat eksikliği problemi yaşaması çok yüksek bir ihtimaldir.”
DEHB’li kişilerin uyku düzenlerini bozan şeyin kaynağı tespit edilmeli
Yataş Uyku Kurulu uzmanlarından Klnk. Psk. Fundem Ece, uyku problemi yaşayan DEHB’li bireylerin, bu sorununun temelinin biyolojik kökenli olduğunu belirtiyor. Uyku ve dikkatin beynin ana merkezinde bulunan hipotalamus tarafından yönetildiğini hatırlatan Klnk. Psk. Ece, “Bu perspektifte inceleyecek olursak; kişide dikkat eksikliği varsa bu problemleri yaşaması olağandır” diyor. DEHB’li bireylerin uyku düzenlerini dağıtan birçok etken olduğunu belirten Klnk. Psk. Ece, sorunun çözümü için düzenli egzersiz, sağlıklı ve dengeli beslenme, kafein tüketimini azaltmanın, gün içinde şekerleme yapmamanın, yatağı sadece uyku için kullanmanın, alanında uzman birinden yardım almanın ve polisomnogrofi tedavisine başvurmanın fayda sağlayacağını anlatıyor.
Polisomnogrofinin uyku apnesi olarak da adlandırılan kişinin uykuda yaşadığı huzursuzluk, nefesin durması gibi rahatsızlıkları düzenleyen ve tespit edilmesini sağlayan bir test olduğunu söyleyen Klnk. Psk. Ece, “Polismonogrofi testi bir uzman eşliğinde hastanın kas ve göz hareketlerini ve oksijen miktarını kayıt altına almaktadır. Bu işlem evinizde de yapılarak ve daha sonrasında hekim tarafından kontrol edilerek belirli tetkiklerle kişiye rahat bir uyku sunmayı hedefler. Bu doğrultuda DEHB’li kişilerin uyku düzenlerini dağıtan şeyin ne olduğunu bularak birey rahat bir uyku geçirebilir. Bunun yanı sıra alınan önlem bir işe yaramıyorsa mutlaka profesyonel bir yardım almak gerekir. Profesyonel destek ile stres faktörü azaltılarak uyku kalitesine olumlu etki sağlanabilmektedir” diyor.
DEHB’li bireylerin aileleri bu soruna karşı duyarlı olmalı
Yataş Uyku Kurulu uzmanlarından Klnk. Psk. Fundem Ece, ebeveynlerin çocuklarında DEHB olduğunu düşündüğü durumlarda mutlaka uzman bir hekime ve çocuk psikoloğuna danışmak gerektiğinin altını çiziyor. Bazı ebeveynler bu sorunu fark etmediğinde veya görmezden geldiğinde ileride daha büyük sorunlara yol açabileceğini hatırlatan Klnk. Psk. Ece, sözlerini şöyle sürdürüyor: “DEHB’li bireylerin aileleri bu soruna karşı duyarlı olmalı ve DEHB’in tedaviye çok iyi bir şekilde yanıt veren bir bozukluk olduğunu bilmelidirler. Her ebeveyn çocuğunun ruh sağlığını ve yaşam doyumunu önemsemektedir. Bunun için bilinçli, sabırlı ve duyarlı olmaları gerekmektedir. Aileler, çocuğa karşı ilgisiz olduğu takdirde tedavi olumlu yanıt vermeyebilir. Bu nedenle hastalığa karşı farkındalığın yüksek olması çok önemlidir.”