Kış ayları soğuklarla beraber karanlığı da hayatımıza dahil ediyor. Özellikle yaz- kış saati uygulamasının kalkmasıyla beraber sabahlarımız daha karanlık geçiyor. Bu durum çalışanlar üzerinde büyük etkiler yaratsa da en çok etkilenen grup öğrenciler oluyor. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Uzmanı Psk. Neris Başkan, açıkladı!
Yapılan araştırmalara göre ışık biyolojik saatimizin en büyük etkenlerinden bir tanesi. Yani, havanın aydınlanması vücudumuza uyanması gerektiği sinyalini veriyor. Kış aylarında karanlıkta uyanmamız gerektiğinde ise biyolojik saatimizi devre dışı bırakmamız gerekiyor. Bu da bizi bir hayli zorluyor. Günler kısaldıkça sabahlarımıza dahil olması gereken ışık ortadan kayboluyor ve uyanmak istemiyoruz.
Sadece uyanmak değil mutlu olmak da zorlaşıyor…
Günün aydınlanmasıyla beraber vücudumuz mutluluk hormonu diye adlandırdığımız ‘seratonin’ salgılamaya başlıyor. Karanlıkta uyandığımızda ise mutlu güne başlamak bizim için bir hayli zorlaşıyor. Bu etkenlerle beraber halsizlik, bitkinlik ve depresyon gibi durumlar da daha yaygın görülmeye başlıyor.
Mevsimsel Depresyon/ Kış depresyonu nedir?
Havaların kararması ve soğuması ile ortaya çıkan ve genellikle ekim ayı gibi başlayıp nisan ayına kadar devam eden bir depresyon türü denebilir. Kişilerin bu süreçte daha mutsuz, ümitsiz ve isteksiz olmalarıyla beraber kendini değersiz hissetme uyku düzensizlikleri, halsizlik, iştah kaybı gibi belirtiler de ortaya çıkmaktadır. Mevsimsel depresyon kadınlarda daha yaygın olmakla beraber en çok 17-25 yaş aralığında sıklıkla görülmektedir. Ekvatordan, yani güneş ışığından, uzaklaştıkça sayılardaki artış da dikkat çekmektedir. Gün ışığındaki azalma çocuklar dahil olmak üzere herkesin modunu etkileyebilir. Kış depresyonu tanısı almasak da kış aylarında daha bitkin ve isteksiz olduğumuzu söyleyebiliriz.
Öğrenciler bu durumdan nasıl etkileniyor?
Sabahın erken saatlerinde uyanması gereken grup olarak öğrenciler için bu durum daha da zorlayıcı olabiliyor. Öğrenciler ilk derslerini henüz gün ışığı görmeden yapıyor. Okul çağındaki çocuklarımızın bu halsiz hali dersleri de etkileyebiliyor.
Bu durumun önüne geçmek adına neler yapabiliriz?
Her ne kadar sabah kalkma saatlerimizi değiştiremesek de rutinler oluşturmak bizim için bu durumda çok önemli. Özellikle çocuklarımızın biyolojik saatini desteklemek ve güçlendirmek adına rutinler oluşturmak iyi geliyor. Okul günlerinin daha rahat geçmesi için en önemli rutinlerden birisi uyku. Düzenli yatma ve kalkma saatlerinin olması ve bu düzene hafta sonu dahil olmak üzere uyulması bu durumu olumlu etkileyecektir. Geceleri karanlık sabahları ise bir ışıkla desteklenen bir odada uyumak uyku kalitesini arttırır. Burada gün ışığı ampul ve lambalarından destek alınabilir. Ayrıca günlük rutinler örneğin belirlenmiş yemek saatleri de bu düzene uyum sağlamak için önemlidir. Ek olarak kahvaltıda protein tüketmek beyin fonksiyonlarımızı devreye sokmak adına harika bir yöntemdir.
Öğrencilerin ders programları izin verdiği şekilde gün ışığından faydalandırmak da gerekli unsurlardan. Okul çıkışında hemen eve dönmek yerine ufak bir yürüyüş veya park ziyareti sonrasında ödevlerin yapılması hem gün ışığından maksimum faydalanma hem de odaklanmak adına faydalı olacaktır.