2020 yılından bu yana iflasların bastırılmasına yardımcı olan destek önlemlerinin geri çekilmesi, ticari iflasların kademeli olarak normal seviyelerine dönmesi için zemin hazırlıyor. Dünyanın önde gelen alacak sigortası şirketi Euler Hermes’in 44 ülkedeki iflasların seyrini yakından incelediği Küresel İflas Raporu’na göre 2020 yılındaki yüzde 12’lik ve 2021 yılındaki yüzde 6’lık iki yıllık düşüşten sonra, 2022 yılında iflaslarda yıllık yüzde 15’lik bir artış bekleniyor.
Euler Hermes’in Küresel İflas Raporu’na göre, iflaslar 2021 yılının sonunda çoğu ülkede düşük seviyede kalmaya devam edecek ve iflas seviyelerinde gecikmeli normale dönüş için hızlanma ancak 2022 yılında başlayacak. Ancak 2022 yılında bile iflas seviyesi birçok ülkede ortalama yüzde 4 ile Covid-19 öncesi seviyelerin altında kalacak.
Türkiye’de 2021’de iflaslarda düşüş bekleniyor
Şirket iflaslarının yüzde 13 ile 2013 yılından bu yana en yüksek seviyeyi gördüğü Türkiye ise 2020 yılında iflaslarda artış görülen Polonya, Bulgaristan ve Estonya ile bazı Latin Amerika ülkeleri (Şili, Kolombiya) gibi az sayıdaki ülkelerin arasında yer aldı.
Türkiye’de 2021 yılı içerisinde şirket iflasları aydan aya oldukça değişken seyretti. Yine de 2020 yılındaki 8 bin 871 vakaya kıyasla yılın ilk sekiz ayında 8 bin 180 vaka ile yıllık yüzde 8’lik bir düşüş kaydedildi. 2016 yılından beri aynı dönemde ortalama 8 bin 70 iflas gerçekleştiği göz önüne alındığında, iflasların çoktan pandemi öncesi seviyesine döndüğü görülüyor.
Euler Hermes Sektör ve İflas Araştırmaları Başkanı Maxime Lemerle bu durumda devlet destek programlarının yanı sıra özellikle 2020 yılındaki hızlı kredi büyümesi ve finansal kurumların sorunlu alacaklarını takibe alma sürelerinin genişletilmesinin etkili olduğunu vurguladı. Lemerle, şu değerlendirmelerde bulundu: “2020 yılında 15 bin 946 olan toplam yıllık iflas sayısının 2021 yılında 13 bin 500 olmasını bekliyoruz. Ancak, başta vergi ertelemeleri ve kısa vadeli istihdam ödeneği olmak üzere destek programlarına yaz aylarında son verilmesi ve yurtiçi makroekonomik ortamın daha az destekleyici olması, 2022 yılında şirket iflaslarının yüzde 16 artışla 15 bin 700 vakaya çıkmasına neden olabilir. Bu rakam kriz öncesine göre yüksek olsa da yıllık 17 bin 400 vakanın kaydedildiği 2013 yılı seviyesinin çok altında. Bunun yanı sıra yaptığımız araştırmalar pandemi döneminde 100 birim küçülen şirketlerin 1 senede bunun 35 birimini karşılayabileceğini gösteriyor. Bu büyük avantajı yakalayabilmek için ise şirketlerin risk alması gerekiyor.”
Avrupa, ABD ve Asya’da durum nasıl?
Yeni kısıtlamalar ve politika desteğinin daha sınırlı olması nedeniyle Afrika’da 2021 yılından itibaren iflas seviyelerinin Covid-19 öncesi seviyelerinin üzerine çıkması bekleniyor. Orta ve Doğu Avrupa’yla Latin Amerika için aynı durum ise 2022 yılında söz konusu olacak.
Batı Avrupa’daysa durum biraz daha karışık gözüküyor. Covid-19’a duyarlı sektörlerin tüm sektörler içinde payının yüksek olduğu İspanya ve İtalya, 2022 yılında iflaslarda eski seviyelere dönüşü büyük oranda tamamlayacak (her iki ülke için iflas rakamları sırasıyla 5 bin 111 ve 10 bin 500). Buna karşılık, büyük destek paketleri ve/veya destek önlemlerinin uzatılması nedeniyle, 16 bin 300 iflas ile Almanya, 37 bin iflasla Fransa, 8 bin 150 iflasla Belçika ve 2 bin 400 iflasla Hollanda’da kriz öncesi seviyelere geri dönüş daha çok zaman alacak.
ABD, 2021 ve 2022 yıllarında düşük kalmaya devam edecek iflas rakamlarıyla belirgin bir istisna olacak. Bunda, büyük devlet desteği ve otuz yılı aşkın süredir görülen en hızlı ekonomik toparlanma rol oynayacak. Pandemiden daha hızlı çıkarak ekonomik olarak daha erken toparlanmaya geçen Asya’da da 2022 yılında, 2019 yılına kıyasla daha az iflas gerçekleşecek.
İflasların görünümünü beş faktör belirleyecek
- Ekonomik toparlanmanın küresel ivmesi. Bu ivme, destek önlemlerinin kaldırılma hızını ve buna bağlı olarak ticari iflasların normal seviyelerine geri dönme hızını da etkileyecek. Çoğu gelişmiş ekonomi, 2021-2022 ’de iflasları istikrara kavuşturmak için yüzde 1,7’nin üzerindeki gerekli GSYH büyümesini yakalayacak.
- Şirketlerin nakit kullanım dinamiğini de etkileyeceği için devlet desteklerinin terk edilme hızı,
- Hâlâ yüksek iflas riski altında olan birçok kırılgan şirket. Özellikle, acil durum önlemleriyle ayakta kalan Covid-19 öncesi ‘zombi şirketler’ ve krizden kaynaklanan ekstra borçlarla zayıflayan şirketler,
- Şirketlerin finansal durumlarının bozulması ve bunun borç sürdürülebilirliği sorunlarını arttırması,
- Yeni şirket sayısındaki artış. Artan işletme sayısı, mekanik olarak iflaslarda da potansiyel bir artış anlamına geliyor. Bu durum, özellikle de pandeminin yarattığı yeni ihtiyaçların karşılanmasına yönelik sektörlerde (örneğin; eve teslim) açılan ancak tutunabilme şansı belirsiz şirketler için geçerli.