“Şirket yöneticileri sermayedara karşı sorumlu oldukları kadar, hemen yasal hem etik açıdan sigortalılara karşı, işlerin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesini teminen çalışanlara ve diğer hizmet sunucularına karşı ve yasal yükümlülükler gereği kamu kurumlarına karşı sorumludurlar. Bu karmaşık yapının dengeli bir şekilde işleyebilmesi için iç sistemlerin bağımsızlığı büyük önem taşımaktadır.”
Sigortacılığın güven üstüne kurulu bir sektör olduğu herkesin malumu. Sadece sigortalılar değil çalışanlar, hisse sahipleri ve sermayedarlar, hizmet sunucuları ve bunlar gibi tüm paydaşlar için güvenin sağlanması önemli. Bu gereksinime yanıt verirken öne çıkan kavram kurumsal yönetişim. Kurumsal yönetişim çok geniş bir kavram olmakla birlikte kapsadığı unsurları ele alan en geniş içerikteki mevzuat taslağı mayıs ayında yayınlandı: İç Sistemler Yönetmeliği.
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) yayınladığı taslak sonrasında sektörden de değerlendirmeleri aldı. Taslak, iç sistemlerde çok sayıda yenilik içermekle birlikte aktüerya fonksiyonunun kapsam dahiline alınması ve sigorta şirketleri dışındaki kurum ve kuruluşların da kapsanması önemli hususlar olarak dikkat çekiyor.
Sigortacılık Temel İlkeleri
Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği (IAIS) tarafından yayınlanan ve Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından dilimize de çevrilen Sigortacılık Temel İlkeleri’nden (Insurance Core Principles) 8’incisinin başlığı Risk Yönetimi ve İç Kontrol. Bu maddenin ilk paragrafı sigortacıların kurumsal yönetişim çerçevesinin bir parçası olarak etkin risk yönetimi ve iç kontrol sistemleri kurmaları gerektiğini ifade ettikten sonra risk yönetimi, uyum ve iç denetimin yanında aktüeryal konuların da bu sistemlerin parçası olduğunu belirtmektedir. Bu bakımdan mevcut taslak uluslararası standartlarda bir kapsamda hazırlanmıştır.
İlkelerin benimsenmesinde fayda var
Tartışma yaratan bir diğer konu ise taslakta fonksiyon tanımlarının yanında bu fonksiyonları yerine getirecek ayrı birimlerin varlığı. Çeşitli konularda daha önce de ifade ettiğim gibi, kamunun açık bir şekilde belirlenmiş ilkeleri ortaya koyduktan sonra organizasyon ve süreçlerin tasarımını şirketlere bırakması taraftarıyım. Ancak geçmiş tecrübelerimiz düzenleyici otorite tarafından belirli konularda getirilen yönlendirmelerin, ilkelerin sektörde geniş çaplı benimsenmesinde faydası olduğu yönünde. Bunun bariz bir örneğini aktüeryal çalışmalar konusunda görebiliriz. Kamu tarafından getirilen zorunlulukların sektörün aktüeryaya bakışını şekillendirdiği ve bunun da şirketlere önemli katkılar sağladığı yadsınamaz.
Şirket yöneticileri sermayedara karşı sorumlu oldukları kadar, hem yasal hem etik açıdan sigortalılara karşı, işlerin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesini teminen çalışanlara ve diğer hizmet sunucularına karşı ve yasal yükümlülükler gereği kamu kurumlarına karşı sorumludurlar. Bu karmaşık yapının dengeli bir şekilde işleyebilmesi için iç sistemlerin bağımsızlığı büyük önem taşımaktadır. Taslakta ifade edilen fonksiyonların bağımsız şekilde yerine getirilmesi risklerin zamanında ve doğru şekilde tespitini, bu risklere karşı zamanında önlem alınmasını ve en önemlisi bunların şirketteki hayatın olağan akışı içinde gerçekleşmesini sağlayacaktır.
Sektöre katkı sağlayacak
Taslakta tanımlı aktüerya fonksiyonu, geçmiş yıllarda Aktüerler Derneği tarafından hazırlanarak Hazine Müsteşarlığı’na sunulan Avrupa uygulamalarının incelendiği raporun içeriğine uygundur. Gerek sektördeki yetişmiş insan kaynağı gereksinimi, gerek çok büyük kaynak ayrılmakta olarak TFRS – 17 gibi projelerin varlığı gerekse farklı ölçeklerdeki şirketlerin farklılaşan özellikleri uygulamada zorluklarla karşılaşılmasına neden olabilir ancak taslakta öngörülen organizasyon şeması bahsettiğimiz amaçları yerine getirmeye yarayacak bir yapıdadır. Düzenlemenin bu zorlukları da aşacak şekilde nihai hale getirilmesinin orta vadede sektöre önemli katkılar sağlaması beklenebilir.