Trafik sigortasında bedeni hasarlarda tazminat ödemesi ile ilgili bir standart tablo oluşturularak bu tabloya göre tazminat ödenmesi düzenlemesi TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülüyor
Trafik sigortasında kaza sonucu mağdur olan vatandaşlara ödenen tazminatı içeren bedeni hasarlara ilişkin düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu’nda görüşülüyor. Habertürk’ten Rahim Ak‘ın haberine göre, düzenleme Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanunu’nun iki maddesini iptal etmesinin ardından oluşan yasal boşluğu doldurmak için yapılıyor. Kısaca Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrası her mahkemeden ayrı bir standardın kabul edilmesi ile yapılan hesapların Türkiye şartlarına uygun bir tablo oluşturulması ve tazminatın bu tabloya göre yapılmasının sağlanmasını hedefleyen düzenleme öncesi konuya ilişkin hem sigorta şirketleri ve Türkiye Sigorta Birliği hem Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) hem de avukatlar ile görüştüm. Düzenleme ve trafik sigortası ile ilgili 5 temel yanlışın yapıldığı kanısına vardım. Bunlara aşağıda tek tek değineceğim ancak bu konuda söylenebilecek tek gerçeğin rakamlara yasalara ve düzenlemelere bakmadan çok ezbere fikirlere sahip olunduğu şeklinde.
Yeniden hatırlatırsak bedeni hasarlarda standardizasyon sağlanmasının düzenlenmesi için Meclis’e kanun teklifi verilmişti. Düzenlemeye göre trafik kazasında zarar gören kişilerin yaş, meslek ve gelirine göre Türkiye standartlarında bir tablo oluşturulacak ve ödemeler bu standart tabloya göre yapılacak. Şimdi Komisyon’da tartışılan trafik sigortasında doğru bilinen yanlışları sıralayalım.
1-YÜZDE 60 YERLİ ŞİRKETLERDE
Düzenlemeye karşı çıkanların önemli argümanlarından birisi trafik sigorta poliçelerinin yabancı sigorta şirketleri tarafından yapıldığı ve yabancı şirketlerin isteğinin yerine getirilmeye çalışıldığı şeklinde. Peki gerçek ne?
Türkiye’de aktif olarak faaliyet gösteren 62 sigorta ve 3 reasürans şirketi Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme Denetleme Kurumu’nun yayımlamış olduğu en son rapora Türkiye milli hasılasının 30 katına tekabül eden 129,3 trilyon TL teminat sunarak ülkenin ekonomik değerlerine ve vatandaşın can ve malına gelebilecek zararlara karşı güvence sunuyor. Uluslararası sermaye, yerli sermaye ayırımına bakılmaksızın, sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren tüm şirketler 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamında ruhsat alıyor. Ayrıca vergi kanunları ve diğer düzenlemeler kapsamında tüm şirketler aynı yükümlülüklere tabi, sigortacılık sektörü doğrudan ve dolaylı yaklaşık olarak 200 bin kişiye istihdam olanağı sağlıyor. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme Denetleme Kurumu’nun yayımladığı en son rapora göre (Hayat+hayat dışı) sigorta sektöründe uluslararası sermayeli şirketlerin prim üretim payı sektörün yüzde 55’ini, yerli sermayeli şirketler ise yüzde 45’ini oluşturuyor. 2021 yılı Mart ayı sonu verilerine bakıldığında, kanun tasarısına konu zorunlu trafik sigortasında prim üretimi yapan yerli sermayeli şirketlerin payı yüzde 60’ı geçiyor. Verilere bakıldığında yapılan düzenlemeler olması gerektiği gibi herhangi bir ayrıma gitmeden tüm sektörü ilgilendiriyor.
2-2006’DAN BU YANA 9 MİLYAR LİRA TEKNİK ZARAR VAR
İkinci enstrüman sigorta şirketlerinin bu alanda çok kar ettiği şeklinde. Araç sayısındaki artış, buna karşılık trafik kültürü ile sigorta bilincindeki yetersizlikler, fiyatlama ve hasar sürecinde yaşanan gelişmeler trafik sigortasında birtakım sorunların ortaya çıkmasına yol açtı. Özellikle son on yıllık sürece baktığımızda 2006 yılından bu yana trafik branşında zarar eden sektör geçen 15 yıllın sürede 2016 ve 2020 yılsonu olmak üzere sadece 2 kez kar açıkladı. 2016 yılında ticari araçlar için uygulamaya alınan tavan prim uygulaması, 2017 Nisan ayı itibariyle tüm araç gruplarına yayıldı ve devamında 2017 Temmuz ayında Riskli Sigortalılar Havuzu uygulamaya alındı. Bu uygulamaların da etkisiyle 2017 yılından itibaren 2020 yılına kadar trafik branşında zarar yazmaya devam edildi. 2020 yılında elde edilen karın ise, prim gelirlerine değil yatırım gelirlerine dayandığı görülüyor. Bu kapsamda, 2006 yılından bu yana toplam teknik zarar (faiz geliri hariç) yaklaşık 9 milyar TL’ye ulaştı.
Bu rakamlardan yola çıkarak Türkiye Sigorta Birliği “Toplumsal faydası ön planda olan trafik sigortasında sektör olarak amacımız kar elde etmekten ziyade hiçbir sigortalımızın veya hak sahibimizin mağduriyetine sebebiyet vermeden, bilimsel yöntemlere göre hesaplanan tazminatın, doğru kişiye en hızlı sürede ödenmesinin sağlanmasıdır. Zorunlu trafik sigortası tazminat hesaplamalarında standardizasyonun sağlanabilmesi bu amaca ulaşmak adına en önemli araçtır” açıklamasını yaptı.
3-DÜZENLEME ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL
Belki de yanlış bilinen en önemli konu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu düşüncesi. Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesine bakarsak bunun doğru olmadığını görürüz. Adım adım gidersek konuyu daha iyi anlarız.
2016 yılında değişiklik yapılan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92’nci maddelerinin bazı hükümleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. İptal gerekçesinde özetle 1-Sözleşme hürriyetinin Kanun ile sınırlanabileceği 2-Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin belirlenmediği 3-Kanunda düzenlenmeyen alanlarda genel şartlar ile idareye geniş yetki tanındığı ifade edildi.
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi ; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” cümlesinde yer alan “ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresini iptal etti “Bu Kanun” ibaresi iptal edilmedi. Dolayısıyla yapılması teklif edilen kanun değişikliği ile tazminat hesaplama usul ve esaslarının temel çerçeve ve ilkeleri belirleniyor Kanun ile belirlenen genel çerçeve ve ilkeler kapsamında kamu otoritesi olan SEDDK’ya iskonto oranı gibi belirli aralıklarla güncellenmesi gereken kriterler için yetki tanımlanıyor. Yapılması talep edilen düzenleme ile yasal düzenlemelerin herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, keyfi uygulamalara karşı koruyucu önlem içermesi ve böylelikle hukuki güvenliğin sağlanması, ülke genelinde ve benzer durumdaki kişiler bakımından aynı şekilde uygulanabilmesi kriterleri yerine getirilmiş olacak.
4-VATANDAŞ MAĞDUR MU EDİLİYOR?
Tabii en önemli konu yapılan düzenleme ile vatandaşın mağdur edilip edilmediği. Bunun tespiti için konuya derinlemesine bakalım. 2015 yılı öncesinde tazminat hesaplama usul ve esaslarının net olmaması nedeniyle farklı metodlar ve farklı kriterler kullanılmakta ve farklı tazminat hesaplamaları yapılmaktaydı. Bu durumun yarattığı belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla 2015 yılında yapılan Genel Şart değişikliği ile tazminat hesaplama usul ve esaslarının belirlenmesine yönelik ilk adım atıldı. 2016 yılında ise, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun ilgili maddelerinde yapılan değişiklik ile daha öngörülebilir ve günün şartlarına uygun bir sistem kurgulandı. 2020 yılında genel şartlarda yapılan düzenlemeler ile standart hesaplama yöntemlerinin niteliği geliştirildi, hesaplamaların objektif kriterlere dayanan bir hesaplama modeli oluşturuldu.
Belki de en önemli konu ise farklı tazminat tutarlarının ortaya çıkmasının, mağdur vatandaşları sistemi dejenere eden gruplara itiyor olması. Bu durum trafik sigortası tazminat dosyalarının ticari bir meta haline gelmesine yol açıyor. Daha fazla tazminat tutarı alma vaadi ile bu gruplar tarafından ikna edilen vatandaşların yüzde 30’lara varan vekalet ücretinin yanı sıra hak ettiği tazminatların önemli bir kısmına bu gruplarca el konulduğu ve aslında mağdur olan vatandaşın bir kez daha mağdur olduğu bir çok örnek olduğu görülüyor. Bu dönemde toplam bedeni tazminat dosyalarının yüzde 70’i yargı vasıtasıyla çözüme ulaştırılır hale geldi. Diğer taraftan her bir vakanın yargıya taşınması yargı üzerinde gereksiz bir yük oluşturmanın yanı sıra mağdur olan vatandaşın tazminatı alabilmek için 2,5-3 yıl süren yargı sürecinin tamamlanmasını beklemesi gerekiyor.
Hem Türkiye Sigorta Birliği hem SEDDK’nın konuya ilişkin görüşü aşağı yukarı şöyle özetlenebilir: “Adalet ve hakkaniyetten bahsedilirken bilimin gerçeklerine yüz çevirerek Fransa’nın 90 yıl önceki nüfus ve demografik verileri kullanılarak hazırlanan ve şu anda literatürde bile rastlanmayan bir yaşam tablosunun kullanılmasını savunmak, gelecekte oluşacak bir geliri hesaplayıp tutarın bugünkü değere getirilmesinde kullanılan iskonto oranına karşı çıkmak ve benzer hesaplamalarda farklı kurumlar iskonto oranını kullanırken sadece sigorta sektörüne yönelik eleştiride bulunmanın adalet ve hakkaniyetle ilgisi olmadığı düşünülüyor. Dolayısıyla Kanun değişikliği ile trafik sigortası tazminat hesaplamalarında bilimsel gerçeklere uyularak standardizasyon sağlanması ve tazminatların şeffaf ve hızlı bir şekilde hak sahiplerine ödenebilmesinin önü açılırken, bu sigorta ürünü üzerinden mahkemelerde oluşan dava yükünün de önüne geçilmiş olacak. Böylece vatandaşlar tazminatlarını alabilmek için uzun yıllar beklemeyecekler. Hak sahipleri, hiç kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan ne kadar sigorta tazminatı alacaklarını bilecekler. Sigortacılar da artık önünü daha net görebilecek ve bu sayede ülkenin ekonomik kalkınmasındaki rolüne daha da fazla odaklanabilecek.”
5-TİCARİ ARAÇLARIN TAZMİNATI ÖDENECEK
Son konu ticari araçlardaki tazminat ödemeleri. Trafik sigortası tüm araç gruplarında olduğu gibi ticari segmentte yer alan araçlar için de maddi ve bedeni teminat sağlanıyor. Kanunun 92’nci maddesinde yapılması teklif edilen değişiklik ile dolaylı zararlar ve işletenin sorumlu olmadığı dolaylı zararlar ile araçta değer kaybına neden olmayacak kadar küçük hasarlar teminat dışında bırakılıyor. Sorumluluk sigortalarında doğrudan zararlar teminat altına alınarak Karayolları Trafik Kanunu’nun 85’inci maddesinde araç işleteninin sorumluluğu tanımlanıyor. Madde metni incelendiğinde Kanunda öngörülen sorumluluğun kişiye ve eşyaya gelen zararlarda uygulanacağı görülüyor.
Bu kapsamda, gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zararlar mallar üzerinde doğrudan bir azalma etkisi yaratmamakla birlikte sigorta şirketleri açısından da öngörülemeyen zararlar olduğundan, halihazırda teminat sağlanan rizikolar arasında bulunmuyor. Ayrıca dolaylı zararlar, sadece trafik sigortasında değil, zorunlu bir diğer sigorta ürünü olan zorunlu deprem sigortasında da teminat altına alınamıyor. Dolayısıyla yapılması teklif edilen değişiklikler ticari segmentteki araç grubunda ya da diğer araç gruplarında teminat kapsamını daraltacak ek bir düzenleme içermiyor.