Bu yazıyı yazmadan önce notlarımı karıştırırken Aktüerler Derneği olarak düzenlenmesine iştirak ettiğimiz bir panelin duyurusuna rastladım: “Destekten Yoksun Kalma Tazminat Hesaplamalarında Yaşanan Sıkıntılar”. Panelin tarihi 14 Mart 2009. Tam 12 yıl önce bu hafta İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde hesaplamanın esasları, hesaplamada kullanılan aktüeryal metotlar ve o zaman tasarı halinde olan Borçlar Kanunu’nun getireceği değişiklikleri tartışmışız.
Biliyoruz ki tartışmalar o panelle bitmedi, Derneğin çalışmaları da devam etti:
- 2010 yılında Hazine Müsteşarlığı’ndan gelen çeşitli yazılar doğrultusunda yapılan toplantılar,
- 2011 yılında kurulan çalışma komitesi,
- BAREMO rüzgârı,
- 2012’de başlanıp 2013 yılında tamamlanarak Türkiye Sigorta Birliği ve Hazine Müsteşarlığı’na iletilen DYKT Hesaplama Kriterleri kılavuzu…
Kılavuzun sunulmasının ardından -orijinalindeki tüm hususlarla olmasa da- yasal bir çerçevede karşımıza çıkması için iki yıllık bir süre geçmesi gerekti ve düzenleme 14 Mayıs 2015 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak 1 Haziran 2015’ten itibaren yürürlüğe girdi: Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde ilk kez bedeni zararlarda maddi tazminat hesaplamasına ilişkin bir düzenleme yapıldı.
Söz konusu hesaplama çok sayıda varsayıma bağlı. Ancak tutarsal olarak en yüksek etkiye sahip iki parametre beklenen ömrü belirlemeye yarayan ölüm düzeyi tablosu ile tazminatın irat şeklinde değil de peşin ödenmesi sebebiyle kullanılan teknik faiz (iskonto) oranı. 2015’te yayınlanan genel şartlarda TRH2010 ölüm düzeyi tablosunun ve yüzde 1,8 teknik faiz oranının kullanılması hükme bağlanmıştı.
Bu düzenlemeyle mahkeme bilirkişileri tarafından yapılan hesaplamalar ile aktüeryal hesaplama arasındaki uyuşmazlığa ilişkin belirsizlik aktüeryal hesaplama yönünde ortadan kalkmış oluyordu.
Uygulamayı hukuki olarak destekleyecek ikinci adım bir sonraki yıl atıldı: 2016 yılında kabul edilen torba kanunla Karayolları Trafik Kanunu’na hesaplamalarda genel şartlarla düzenlenmiş yöntemlerin kullanılmasına yönelik çeşitli atıflar eklendi.
Kanuni düzenleme sonrası çok sayıda bilirkişi, avukat, hakem ve hâkim genel şartlardaki hesaplamalara uygun taleplerde bulunmaya ve kararlar vermeye başlayınca birkaç yıl için sular biraz durulmuştu.
Ta ki geçen yıl Kasım ayında Anayasa Mahkemesi Karayolları Trafik Kanunu’na eklenen maddelerden bazılarını iptal edene kadar. İptal kararı hesaplamalarda kullanılacak varsayımlar tartışmasını tekrar açtı. Eskisi gibi PMF 1931 ölüm düzeyi tablosu ve yüzde 0 teknik faiz kullanılan kararlar çıkmaya başladı.
Sil baştan aynı tartışmaları yapacağız diye düşünürken geçen hafta gündeme gelen bir kararla konu çok hassas bir noktaya geldi: Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2021/34 sayılı kararıyla “ülke gerçeklerine daha uygun hesap yapılabilmesi” için 1931 yılı Fransız istatistiklerinden oluşturulmuş PMF yerine Türkiye özelinde güncel verilerle hazırlanmış TRH2010 ölüm düzeyi tablosunun kullanılması gerektiğini söylüyordu.
Kararın etkilerini hukukçular çok daha doğru yorumlayacaktır ancak bundan sonra önümüzde iki yol var gibi görünüyor:
Eğer karar sadece ölüm düzeyi tablosu için geçerli olur ve teknik faiz 30-40 yıl eskide kalmış Yargıtay kararları ile belirlenmiş yüzde 0 seviyesinde kullanılmaya devam ederse tüm sigorta sektörü yeni bir rezerv artışı, zarar ve sermaye gereksinimi süreci ile karşılaşabilir.
Ancak karar kıyasen teknik faize de uygulanır ve Hazine Müsteşarlığı’nca teknik hesaplara dayanarak belirlenmiş yüzde 1,8 oranı da “ülke gerçeklerine daha uygun” kabul edilirse yıllardır devam eden hesaplama sorunu neredeyse tamamen ortadan kalkacaktır.
Görünen o ki 2021 yılı da diken üstünde geçecek. Umarım hakimler ve Sigorta Tahkim Komisyonu hakemleri sorunun kökten çözülmesi için karşımıza çıkan bu tarihi fırsatı kullanır ve ülke gerçeklerinin ne olduğu konusunda fikir birliğine varırlar.
Aktüerler Derneği’nin yukarıda bahsi geçen konulardaki sunumları da dahil çeşitli raporlarına ulaşılabilecek adres: http://www.aktuerlerdernegi.org/kutuphane.php?page=raporlar