Sigorta duayeni Servet Gürkan, şahsi blog’u servetgurkan.com‘da önümüzdeki kısa vadede şehirlerimiz için büyük sorun teşkil edecek bir konuyu kaleme aldı. Gürkan, dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Gürkan, yeni bir araştırmaya göre dünyanın şehirleri kendi ağırlıkları altında çökme riski altında olduğuna dikkat çekerek, büyük kentsel alanların büyümesinin Dünya yüzeyine artan bir baskı uyguladığını gösterdiğine vurgu yapıyor.
Gürkan’ın “Şehirler neden batıyor? başlıklı yazısı şöyle:
Hafta sonu özellikle sigortacılıkla ilgili yeni yayınlanmış makaleleri internette tararken dikkatimi bir makale çekti. Belki de risk yönetimi danışmanı olmamdan dolayıdır. Sıcak odamda çalışma masamda dinlenmiş bir şekilde otururken okuduğum makale, konusu nedeniyle beni çok heyecanlandırdı ve onu sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum. Ne demişler ”Endişe ve korku paylaştıkça azalır, Mutluluk ve sevinç paylaştıkça çoğalır”.
Daha önce İtalya Napoli’ye yaptığım bir gezide, Vezüv yanardağının patlamasının kalıntılarını görüp, felaketin boyutlarını anlayınca, ilk defa bizde de birçok yanardağı olması ve risklerinden bahsedip sigortalanmayı unutmayalım diye uyardıysam, bu defa da yine ilk defa “Batan Şehirler” başlığı ile belki de pek fazla düşünmediğimiz bir riski hatırlatmak arzusu duydum. İşte o makale;
“Şehirlerimiz neden batıyor ve bunun iklim değişikliğiyle ne alakası var?
Yeni bir araştırmaya göre dünyanın şehirleri kendi ağırlıkları altında çökme riski altında.
Yeni yapılan araştırmalar, büyük kentsel alanların büyümesinin Dünya yüzeyine artan bir baskı uyguladığını gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Departmanından (USGS) jeofizikçi Tom Parsons, bu alanların nasıl ve neden battığını ölçmek için bir vaka çalışması olarak San Francisco’yu seçmiş.
San Francisco körfez bölgesi 7,7 milyondan fazla nüfusa sahip ve Kuzey Kaliforniya’nın kültür, ticaret ve finans merkezidir. Parsons, şehrin zaman içinde önemli ölçüde büyüdüğü için 80 milimetre (3,1 inç) batmış olabileceğini keşfetti. Buna “çökme seviyesi (yer yüzeyinin aniden batması veya kademeli olarak aşağıya doğru oturması)” denilmektedir.
Ancak bölgenin bazı kısımlarında daha da fazla çökme ölçüm sonuçları elde edildi. San Francisco’daki Millennium Tower, son on yılda 400 milimetreden (15,7 inç) fazla battığı ölçüldü.
Çökme, gezegenimizin ısınmasının bir sonucu olan yükselen deniz seviyeleri nedeniyle, iklim değişikliği riskinin modellenmesinde çok önemlidir. Şehirlerin, yer seviyesine kadar yavaş yavaş yükselen deniz seviyelerinden etkilendiğine dair endişeler varken, şimdi de şehirlerin kendileri alçalıyorlar.
San Francisco Körfez Bölgesinin deniz seviyesinin 2050 yılına kadar 300 milimetrelik bir yükselme tehdidi altında olduğu bulgusu bilim adamlarını ve şehrin sakinlerini gelecek için korkutuyor.
Paris’in Champs-Élysées’sinin ‘olağanüstü bir bahçeye’ dönüştürülecek olmasına, Singapur’un doğayı kentsel yaşamla harmanlamayı nasıl öğrendiğine ve Şehirlerde yetişecek daha fazla ağacın yılda 400 hayat kurtarabileceğine sevinirken, yeni bir soruyla şaşırdık, “Şehirler neden batıyor?”
Bir şehrin ağırlığını tam olarak hesaplamak neredeyse imkansızdır, ancak belirli faktörlere dayalı olarak bilimsel bir tahminde bulunmak riski alınabilir.
Parson da “Binaların ve içeriklerinin çoğunluğunu oluşturduğunu varsayarak kentleşmenin ağırlığını tahmin ediyorum” diyor. “Tüm kamu binaları, otoparklar, konutlar / ticari binalar, hafif ve ağır endüstriyel binalar, depolar, ulaşım merkezleri vb. yapılı çevrenin birer parçasıdır. Sonra da insanlar ve araçlar var.”
Parsons bildirisinde, “Küresel nüfus orantısız bir şekilde kıyılara doğru ilerlerken, deniz seviyesindeki beklenen yükselme ile birlikte bu ek çökme, su baskını ile ilişkili riskleri artırabilir!” diyor ve
San Francisco’nun ağırlığının 1,6 trilyon kilogram veya diğer bir deyişle 250.000.000 filin ağırlığına eşdeğer olduğu sonucuna varıyor.
“Bu ağır yük, dünyanın kabuk ve üst mantosundan oluşan sert dış kısmı olan Litosferi potansiyel olarak büküp, batmasına neden olmak için yeterlidir” diye devam ediyor.
Çalışmasının dünyadaki herhangi bir şehre uygulanabileceğini belirten Parsons, “San Francisco Körfez Bölgesi için bulunan oraya özel sonuçların, değişen önemde olsa da, büyük olasılıkla herhangi bir büyük şehir merkezine uygulanabileceğini” ekliyor.
Bilim adamları, Dünya coğrafyasının zaman içinde nasıl değişebileceğini ve deniz seviyesinin yükselme riski taşıyan bölgelerini hesaplarken şimdi artık şehir ağırlıklarını da hesaba katacaklar.
Şüphesiz Tektonik plaka kayması ve yeraltı sularının pompalarla çekilmesi gibi diğer çökme nedenleri de önemlidir ve hesaba katılmalıdır, ancak yukarıda ki bulgularda çok önemlidir.
Parsons, Dünya yüzeyini daha iyi analiz etmek ve olası su baskını bölgelerinin nerede meydana gelebileceğini tahmin etmek için uydu fotoğraflarının eklenmesiyle elde edilen bulgular gelecekte daha da iyileştirilebilir diyor.
Bir kıyı şehri, aynı zamanda deprem bölgesi olması nedeniyle aklıma çok sevdiğim güzel İzmir geldi. Makalede de belirtildiği gibi bu ölçümlerin olası risklere karşı büyük kıyı şehirlerimizin hepsinde yapılmasının önemli ve varsa gerekli önlemlerin alınabilmesi için yararlı olacağını düşündüm. Ama her durumda hiçbir riski üzerimizde taşımamak için en kolay çözüm olan sigortayı da unutmamalıyız. Sağlıklı kazasız güzel günler geçirmeniz dileği ile.