Covid-19 sonrası dönemde üniversitelerdeki sigortacılık eğitimleri nasıl değişecek? Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Program Sorumlusu Öğr. Gör. Behlül Ersoy, Sigorta Strateji için yazdı.
İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze eğitim, farklı coğrafyalarda farklı metotlarla uygulandı. Covid-19 ile birlikte kendimizi bir bilim kurgu filminin figüranları gibi hissettiğimiz şu günlerde, bir anda kendimizi bir eğitim devriminin içinde bulduk. Aslında teknoloji, geleneksel eğitimi daha verimli bir hale getirmek için sürekli kapalı kapının altından içeriye sızmaya çalışıyordu. Pandemi sadece kapıyı açtı…
Artık öğretmenlere gerek kalmayacak mı? Üniversitelerin sosyalleşme alanları olmasının dışında başka bir misyonu kalmadı mı? Uzaktan eğitim fırsat eşitliğini mi yoksa eşitsizliğini mi besliyor? Bunları eğitim bilimciler tartışıyor. Ben duruma daha iyimser bakanlardanım. Doğal seçilimin varlığı saklı kalmak şartıyla teknoloji, eğitimde “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” gibi bir fonksiyon üstlenecek. Kısaca geleneksel eğitimi daha verimli hale getirecek tamamlayıcı bir unsur olacak.
Peki sigortacıları ve üniversitelerdeki Sigortacılık, Aktüerya ve Risk Yönetimi vb. bölüm öğrencilerini neler bekliyor? Bu sorunun cevabına geçmeden önce bu bölümlere kısaca göz atmak gerekir. İlgili bölümler, üniversitelerde 4 yıllık lisans eğitimi veren Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İşletme Fakültesi vb. Fakülte/Yüksekokullarda bulunmakta. Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış bu bölümler sektörün nitelikli personel ihtiyacını karşılayacak potansiyele sahip.
Sigortacılık sektörünün bu bölümlerle ilişkisinin sıkı olduğunu biliyoruz. İstanbul’da bulunan bir Yüksekokulun koridorlarında bir sigorta şirketinin veya bankanın her kademeden üst düzey yöneticisi ile karşılaşmanız gayet normal. Akademik kadrosu teorik eğitimi verirken, sektör temsilcileri de uygulamaya yönelik dersler verir. Gel gelelim bulundukları coğrafi konum itibariyle birkaç okulun dışındakilerin durumu ise biraz farklı. Tam da bu noktada fırsat eşitliği yaratabileceğimiz, oradaki potansiyeli performansa dönüştürebileceğimiz bir döneme girdik. Artık sektörü engelleyen ulaşım, zaman ve mekân sınırları yok!
Sigortacılar teknolojiyi kendi niş alanlarında en etkili şekilde kullanıyor. Aynı bilinçle teknoloji destekli seminerler, eğitimler aracılığıyla uzaktaki öğrencilerimizle daha sık ve sistemli şekilde bir araya geleceklerini umuyorum. Bu tek taraflı bir ilişki değil, aksine akademinin de sektörü besleyeceği bir ekosistem oluşturacak. Örnek verecek olursak, sadece birkaç ayda farklı disiplinlerden gelen akademisyenlerin sektöre yönelik birçok webinarına tanık olduk. Doğrusu bu beni hem sektör adına hem de öğrencilerim adına heyecanlandırıyor.
Sektörün, geleceğin mesleği “Sigortacılık” diye tercih edilen bu bölümlerle Covid-19 sonrası daha da yakın bir temas içinde olacağına şüphem yok.
Behlül Ersoy