“Sigortacılık sektörünü belirsizliği yüksek bir dönem bekliyor. Hayatın normale dönmesine kadar geçecek süreçte oto sigortalarındaki düşen riske maruziyet dönemsel sonuçlarda bir miktar rahatlama sağlayabilir. Ancak bunun dışındaki birçok branşı ekonominin seyrine paralel olarak farklı güzergahlarda gidebilecek çeşitli senaryolar bekliyor.”
Koronavirüs sözcüğü medyaya ilk yansıdığında 2020 yılıyla ilgili şikayetlerimize daha yeni başlamıştık ve başımızdaki derdin büyüklüğü henüz tam anlaşılamamıştı. Sonrasında her şey çok hızlı bir şekilde gelişti ve kendimizi adeta distopik bir filmin figüranları arasında bulduk.
Aslında bu tip konuları takip edenler için yaşananlar hiç de sürpriz değil. Bırakın konunun uzmanı olmayı, 2005-2006 yıllarında bir sağlık sigortası şirketinde görev aldığım dönemde incelediğim daha doğrusu incelemek zorunda kaldığım kuş gribiyle ilgili bilgiler, Bill Gates’in birkaç yıl önce yaptığı ve insanları bugün bir örneğini yaşadığımız pandemilere karşı uyaran konuşmasının aslında geç bile kalınmış bir uyarı olduğunu anlayabilmek için yeterliydi.
Ancak bilimsel gerçekler ile pratik uygulamalar, ekonomik şartlar ve sosyal ilişkiler her zaman uygun şekilde kesişmiyor. Nitekim salgın ülkemizde de hızlı bir şekilde yayılmaya başladı ve imkânı olanların kendi OHAL’ini ilan etmek zorunda kaldığı, maskeleri eczaneden mi alalım, PTT mi göndersin gibi tartışmaların yaşandığı, işe gitmek zorunda kalanlar için hukuken dayanağını tam anlamadığım yaş grubu bazındaki sokağa çıkma yasağına sınırlamaların getirildiği ve her akşam maç sonucu izler gibi vaka sayısı takip ettiğimiz bir sürecin içinde bulduk kendimizi.
Okulların tatil süreci, kurulacağı açıklanan hastanelerin hizmete giriş tarihleri gibi veriler yan yana konduğunda yaz aylarına kadar bir rahatlama beklememek makul görünüyor. Ne yazık ki bu süreçte birçok insanın ölümüne tanık oluyoruz. Onları geri getirme şansımız yok. Normal hayatımızdan da en iyi ihtimalle birkaç aylık bir süreyi kaybettiğimiz anlaşılıyor. Yine de bu kayıp gibi gözüken süreyi (en azından iş yoğunluğu bir nebze azalmış kendi OHAL’inde yaşamaya çalışan beyaz yakalılar olarak) çeşitli aktivitelerle yararlı bir sürece dönüştürme çabasını kendi çevremde yaygın şekilde görüyorum.
Sigortacılık sektörünü ise belirsizliği yüksek bir dönem bekliyor. Hayatın normale dönmesine kadar geçecek süreçte oto sigortalarındaki düşen riske maruziyet dönemsel sonuçlarda bir miktar rahatlama sağlayabilir. Ancak bunun dışındaki birçok branşı ekonominin seyrine paralel olarak farklı güzergahlarda gidebilecek çeşitli senaryolar bekliyor.
İlan edilen, tarihin en büyük ekonomik paketlerine rağmen işsizlik başvurularının rekor kırdığı ABD ekonomisinde tarihin en büyük ekonomik küçülmesi bekleniyor. Ekonomik sorunların üstesinden nasıl gelineceği bir tarafa, en büyük ticari ortağımız olan Avrupa Birliği’ni nasıl bir geleceğin beklediği tartışılıyor. Türkiye’nin de bu süreçten etkilenmeden çıkması mümkün değil. Bu, özellikle yılın ikinci yarısında sektörün ciddi bir küçülme riskiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
Diğer taraftan kâr kaybı, işsizlik ve üçüncü şahıs sorumluluk gibi teminatlardan gelebilecek tazminat taleplerinin boyutunu tahmin etmek çok kolay değil.
Sigorta sektörü, teminat altında olmasa bile sağlık sigortası poliçesi sahiplerinin Covid-19’la ilgili sağlık giderlerini karşılayacağını söyleyerek böyle bir zaman için sigortacılığın temel prensibi olan “azami hüsnü niyet” kavramının ne olduğunu çok güzel bir örneğini verdi. Ancak bu, reel küçülme riskini ortadan kaldırmıyor.
Umarım, iyimser senaryolarda öngörülen, yılın ikinci yarısında salgının sona erdiği ve hızlı bir ekonomik toparlanma sürecinin yaşandığı bir 2020 bizi bekliyordur.