İngiliz işadamı “Troubleshooter”/Sorun Çözücü Sir John Harvey-Jones işini kendisine ait ilke ve yöntemler doğrultusunda yönetmeye çalışan, bilanço gereği maddi varlıklarının yönetimi yanında, maddi olmayanların da değerlendirilmesi gerektiğine inanan bir yönetici örneğini vermiştir.
Geçen yüzyılda, Avrupa’nın ilk beş büyük şirketi arasında yer almış “Imperial Chemical Industries”(ICI) şirketinin tekmil görev basamaklarını tırmanarak başkanlığa yükselmeyi başarmış ve 1986 – 1988 yıllarında, İngiltere’de “Yılın Sanayicisi” seçilmiş, Sir John Harvey- Jones (1924 – 2008), yönetim üzerine yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: “Başarılı bir yönetim ancak ürün ve hizmetlerin değil, insanların iyi yönetilmeleriyle elde edilebilir.” Organizasyonun, işlerin yapımında açık ve rahatça hareket edebilmesi için, tüm işletmelerin bürokratik yapıya karşı direnmesine ve her safhada – hazırlık, değerlendirme uygulama- barış, sevgi ve güven ortamının varlığının gerekliliğine vurgu yapıyordu.
Harvey-Jones, iş yönetiminde, en etkili özelliğinin şaka, rekabet, ısrar, tutku, cesaret, dürüstlük gibi her türlü insancıl duyguların dengeli, biçimde kullanılması ve kontrol edilmesi olduğunun da altını çiziyordu.
İnsanları yücelten bütün bu niteliklerin, işlerin (ve sonuçta insanların) doğru yönetiminde gerekli olduğunu savunmuştur. İngiltere’de o dönemde “business” kavramının toplum nezdinde yeterince itibar görmemiş olmasını da bu insancıl tutum ve yaklaşımların, işlerin yapılış ve yönetim biçimlerinde yer almamasından kaynaklandığını ileri sürmüştür.
Geçmişteki süreçlerde iç dünyasıyla sosyal yaşam karakterini oluşturan bu insancıl değerler arasında karşılıklı bir etkileşim var olmamıştır. Halbuki bu insan odaklı tutum ve davranışlar, yaşamın her alanında mevcuttur ve iş dünyası da bu yaşamın bir parçası olduğuna göre, eğitim, çevre sorunları ve insanların yaşam kalitesi faktörlerini geliştirme gibi çeşitli iş projeleriyle toplumda birlikte olumlu ilişkiler içinde olması amacını benimsemek zorundadır.
The City’nin melon şapkalı adamları
Geçmiş dönemlerde, Londra’nın finans merkezi the City’nin iş adamları fevkalâde parasal bir imaj oluşturmuş. Melon şapkaları, gri renk çizgileri, kendi okul veya derneklerini simgeleyen kravatları ve her daim ellerinde taşıdıkları şemsiyeleri ve ağızlarından eksilmeyen pipoları, koltuk altına sıkışmış “The Times” yahut “Financial Times” gazeteleri, çatık kaşları ve gülmeyen yüzleriyle, kendilerini toplum içinde imtiyazlı, farklı bir sınıfın temsilcileri olarak görüyorlardı. Hatta yürüyüşlerinden, bankacı yahut sigortacı olduklarını da sezinlemek mümkündü. Bu iş adamları, kendi aralarında toplanırlar, yemek yerler, iş saatleri dışında da kendi derneklerinde vakit geçirirlerdi.
Bu iş adamlarının – o dönemde, “the City”de kadın çalışanların sayısı fevkalade düşüktü – bu ayrıcalıklı tutumları ve toplumun büyük kesimlerinden ayrıksı duran davranışlarına rağmen, bu ülkede sigorta bilincinin ve finans konularına ilginin belirli bir düzeye ulaşmış olmasında, hemen her il ve ilçede var olan “sigorta enstitülerinin “C.I.I.” sağladığı eğitim, konferans, seminer ve toplum üyeleriyle yapılan soru – cevap söyleşilerinin büyük etkisi olmuştur. (Ben de lisansüstü öğrencilik yıllarımda, Londra, Hastings ve Exeter şehirlerindeki bu enstitülerin eğitim programlarından faydalanmış ve özellikle, fevkalade zengin kütüphanelerinden yararlanmıştım).
Sorun giderici
Bu bağlamda Sir John’ın, toplumun tekmil üyeleri büyük ilgiye izlenen BBC’de seri olarak yayımlanan “Troubleshooter – Sorun Giderici” söyleyişleri de insanların, iş mekanizmalarının işleyişi hakkında kolay anlaşılan bir lisanda bilgilendirilmesine önemli bir katkı sağlamıştır. Böylece bir zamanlar toplumun çoğunluğundan ilgi görmeyen “business” olgusu, işin içine sokaktaki insanı dahil eden bir yaklaşımla herkesin bilinçaltında bir itibar kazanmıştır.
Sir John’ın bu söyleşilerinde sorun yaşayan şirketlere yönelik çözüm önerilerini şöyle özetleyebiliriz: Müşteriyi memnun etmek için, ne gerekiyorsa – hatta daha da fazlasını- yapmalısınız. Bu tutumu, şirket kültürünün temel yapısına yerleştirme hünerini gösterebilmelisiniz. Organizasyonda sadece belirli bölüm ve aktivitelerin değil tekmil bünyenin, müşterileri ayrı ve farklı ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğine sahip olduklarından emin olmalısınız. Tüm çalışanlar, müşterilerin tatmini ve memnuniyetini eksiksiz yerine getirebilecek deneyim ve bilgiyle donanımlı olmalıdır. Deneyim ve yenilikçi (en iyi değil en yeni) düşünme tarzlarının bileşimi, becerilerin zamanla geleneksel politikaların da etkisiyle yetersiz ve uyum dışı kalmalarını önleyecektir.
Her bir aktivite, müşterilerin güvenini kazanma ve güçlendirme amacına yönelik olmalıdır. Bu aktivitelerin müşteri bazında kişilerin yaşantılarına ve ekonomik refahları üzerine olumlu etkilerini değerlendirirken, değer yandan işletmenin toplum içinde kabul edilme ve pozisyonu yükseltme olanaklarını doğru saptamak da gerekmektedir.
Sir John, işini kendisine ait ilke ve yöntemler doğrultusunda yönetmeye çalışan, bilanço gereği maddi varlıklarının yönetimi yanında, maddi olmayanların da değerlendirilmesi gerektiğine inanan bir yönetici örneğini vermiştir.
İyi yönetimin tanımı
İyi bir iş insanı olabilmenin ana özelliğini, açık fikirli, şeffaf ve insan odaklı, sosyal sorumluluk farkındalığı yüksek ve adaletli kuralların kutsallığına inanan biri olarak tanımlamaktadır. Sir John, politikalar oluşturmak yerine, daima bilgi temelli diyalog yoluyla işletme mekanizmalarının doğru çalışabileceğine inanmıştır. Yönetimlerin, insanları iyi yönetebilme ve gelişmelerine yardımcı olabildikleri, örgütün amaç ve hedefleriyle uyumlu hale getirebildikleri ölçüde başarılı olacaklarını söylüyor. Bu “iyi yönetme” tanımını da organizasyonda yapılması gerekli atılımların, belirgin bir şekilde ortaya çıkmadan, sinyallerin doğru değerlendirilmesi ve hızla harekete geçilmesi şeklinde yapmaktadır. Kendi meziyetlerini de fevkalade bir konsantrasyon yeteneğine ve keskin bir gözlemci olmasına bağlamaktadır.
Ne “the City”nin ne de borsanın iyi bir iş insanının yetenek düzeylerini tartıya vurabilecek bir uzmanlık birikimine sahip olduklarına inanmamış ve bu merkezdeki değerlendirmelerin kısa vadeli olduklarını söylemiştir. Piyasaların kendi kurallarıyla işlediklerini ve insanların kendi işlerini istedikleri yönde, kısa dönemli finansal meselelerin ötesindeki değerlendirmelerle, özgür bir iş planlarıyla yönetebilme olanaklarının oluşmayacağını ileri sürmüştür.
“Bir şeyler yapın ve hızla yapın”
Çalışanların sayısı yüz bini aşan ICI’nın başkanı seçildikten üç yıl sonra Sir John, tarihinde ilk defa, bir milyar pound kâr oluşturmuştur. Şirketin işleyişinde çalışanların beyinlerine şu sloganı kazımıştır; “Doğru veya yanlış olduğuna bakmadan bir şeyler yapın ve hızla yapın.”
Kariyerinde “the Economist” dergisinin başkanlığı ve çeşitli sosyal yarar güdümlü vakıfların yöneticiliği yer almıştır. Çocukluğu Hindistan’da geçmiş, İngiliz Deniz Harp Okulundan diplomalı, Cambridge Üniversitesi’nde Almanca ve Rusça dil eğitimi almış Sir John, iş tutumu ve kişisel özellikleri yönlerinden kendisini the City’nin tipik yöneticilerinden saymamıştır. Ne o dar çevrenin gri renkli giysilerinden hoşlanmış ve ne de pek çok bürokratın mevki kapma pahasına beğeni oluşturduğu Başbakan Thatcher’in serbest piyasa ve özelleştirme politikalarını tasvip etmiştir. Thatcher’in iş adamlarıyla yaptığı toplantılarda birçok konuda “Hayır Sn. Başbakan, bu doğru değil” diyebilen tek iş adamı Sir John olmuştur. Ve bu nedenle, Thatcher’in en az sevdiği iş adamı olarak anılmasına rağmen, 1985 yılında “Sir” unvanıyla onurlandırılmıştır.
Emeklilik dönemlerinde, 82 yaşında şöyle konuşmuştur. “Bu dünyayı değiştirebilme istek ve inancımı artık kaybettim. Bundan sonra yapabileceğim tek şey değişimlere uymak ve belki de bu süreçte oluşumların birkaç adım önünde olabilmektir.”
Kendisinin iş ve özel yaşamında benimsediği ilkeler, günümüzde en etkili iş dünyası düşünürleri listesinde yer alan ve müşteri odaklı stratejiler konusunda otorite olarak kabul edilen ekonomist Don Peppers’ın iş dünyasında başarılı olmak için, eski bir patronundan kulağına küpe olmuş şu üç kuralla özdeşleşmiş gibidir: “Para kazan, eğlen ve ahlaklı ol”