Devlet tarafından sunulan sağlık hizmeti çok uzun yıllar boyunca eleştiri konusu oldu. Bu durum muhtemelen 1980’li yılların sonlarından itibaren özel sağlık kurumlarının faaliyete başlamasında da etkili oldu. Bu kurumların yüksek maliyeti 1990’ların başlarında özel sağlık sigortalarını da hayatımıza soktu ancak bu tüm toplum için yeterli bir sonuç sağlamadı. Gerek bu sorunlara gerekse büyüyen sosyal güvenlik sistemi problemlerine çözüm olarak 2008 yılında Genel Sağlık Sigortası (GSS) reformu hayata geçti.
Bu süreçte hem toplam hem de kişi başı sağlık harcaması TL bazında yükseliş eğilimini korudu hatta son yıllarda vites yükseltti. Amerikan Doları üzerinden izlendiğinde ise 2008 sonrası bir durgunluk ve son yıllarda bir miktar düşüş görülmekle birlikte 500 USD civarındaki seviyesini koruduğu söylenebilir. Bu seviye diğer ülkelerle özellikle gelişmiş Batı ülkeleri ile kıyaslandığında hayli düşük bir seviyede. Tutarın düşük olmasında çeşitli sebepler olabilir: Sağlıklı olunduğu için daha az harcama yapılması (hastalık istatistiklerinden böyle olmadığını biliyoruz), masraf kalemlerinin ucuz olması (düşük kurla ilaç ithalatı, doktor ücretlerinin düşük olması gibi etkenler söz konusu olabilir) ve en kritik madde olarak da yapmamız gereken harcamaları yapamıyor olmamız (kamu ve kişisel bütçe engeli). 2016 yılı itibarıyla AB’nin kişi başı sağlık harcama ortalamasının 2905 EUR olduğu dikkate alınırsa üçüncü maddenin önemli bir etken olduğu değerlendirilebilir. Nitekim yayınlanan en güncel istatistiklerde AB’de hastaların %1’inin çok pahalı olduğu için sağlığa ilişkin gereksinimlerinin karşılanmadığı görülüyor. Diğer sebepler ile birlikte bu oran ortalamada %3,6’ya ulaşıyor.
Özel sağlık sigortaları 20 yıla yakın süre tek tür ürün olarak piyasada varlığını sürdürdü ancak GSS reformu sonrasında biraz zaman alsa da yapılan düzenlemeler ile tamamlayıcı sağlık sigortaları (TSS) devreye girdi. Aynı dönemde yabancılara yönelik sağlık sigortası (YSS) gibi zorunlu sigorta niteliğinde sayılabilecek ürünlerin de sunulmaya başlanması ile sağlık sigortalı sayısı artış eğilimini korudu.
Her ne kadar sigortalı sayısı artmaya devam etse de artışın TSS ve önemli ölçüde YSS kaynaklı olduğu görülüyor. Geldiğimiz noktada ise kamunun fiyat politikaları sistemin sürdürülebilirliği için özel kurumların maliyetlerini hastalara/sigortalılara yansıtması sonucunu doğurmaya başlayacak gibi görünüyor. Türk Tabipler Birliği 2020 yılı tarifesinin belirlenmesi ve özel hastanelerin 2020 sözleşme yenilemelerinde takınacağı tavır kısa vadede sağlık sigortalarının yönünü ve dağılımını önemli ölçüde etkileyecek.
Daha sağlıklı bir toplum için sağlık harcamalarının artması şart ancak bunun finansmanı daha uzun bir süre önümüzde büyük bir problem olarak durmaya devam edecek gibi görünüyor.