Osteoporoz (kemik erimesi) kemiklerin zayıflayıp kırılgan hale gelmesine yol açan bir hastalıktır.
Kemik dokusu kalsiyum başta olmak üzere birçok mineralin kollajen liflerine bağlanmasından oluşan bir yapıdır. Kemiğin dış kısmı kalın ve sert bir katmandır (kortikal kemik), iç kısmı ise daha yumuşak, bal peteği gibi gözenekli bir yapıdan oluşur (trabeküler kemik). Osteoporoz geliştiğinde bal peteği görünümündeki gözenekler genişler ve kemik yoğunluğu azalır, bu da kemiklerin daha kolay kırılabilir hale gelmesine yol açar.
Kemik kendini sürekli olarak yenileyen canlı bir dokudur. Eski kemik dokusu osteoklast adı verilen hücreler tarafından yıkılırken, osteoblast adı verilen hücreler tarafından yeni kemik dokusu oluşur.
Çocukluk ve ergenlik çağında yeni kemik oluşumu hızlıdır, bu da kemiklerin büyümesini ve güçlenmesini sağlar. 30 yaşında kemik kütlesi en yüksek seviyesine ulaşır. Bu dönemden sonra yeni kemik yapımı ve yıkımı birbirine yakın düzeyde seyreder. 40 yaşlarından sonra ise kemik yıkımı yapımından hızlıdır, bu nedenle kemik yoğunluğu azalmaya başlar.
Eğer kemik yıkımı yeni kemik oluşumundan belirgin derece daha hızlı ise, osteoporoz (kemik erimesi) oluşur.
Osteoporoz gelişme riskleri nelerdir?
– Kadınlarda osteoporoz erkelerden daha sık görülür.
– Ailevi yatkınlık,
– Kadınlarda östrojen hormonunun azalması (erken menopoz gibi), erkeklerde testestoron hormonunun azalması (bazı ilaçlar, alkolizm, hipogonadizm gibi)
– Tiroid bezinin aşırı çalışması,
– Bazı ilaçlar (kortizon, antiepileptikler gibi)
– Egzersiz yapmamak, hareketsiz yaşam: egzersiz yapmak hem yeni kemik oluşumunu arttırır hem de kas gücünün artması ile düşmelere karşı daha dayanaklı hale gelinir.
– Beslenmede kalsiyum içeren gıdaların az alınması ve D vitamini eksikliği,
– Sigara içme
– Fazla alkol alma,
– Çölyak hastalığı gibi emilimin bozulduğu hastalıklar,
– Vücut ağırlığının çok az olması.
Osteoporoz erken dönemde genellikle belirgin bir yakınmaya yol açmaz. Hastalık ilerlediğinde ve kemiklerde kırılganlık arttığında ise omurga kemiklerinde çökme kırıklarına bağlı sırt/bel ağrısı, sırtta kamburlaşma, boyun kısalması gibi belirtiler kendini gösterir. Osteoporoza bağlı kırıklar en sık kalça, el bileği ve omurga kemiklerinde görülür.
Osteoporoz tanısı kemik mineral yoğunluğunun değerlendirildiği DEXA ölçümüyle konur. Bunun yanı sıra kemik metabolizmasını değerlendiren bazı kan testleri de yapılır.
Osteoporoz tedavisi kırıkların tedavisi ve ilaçlarla kemiklerin güçlendirilerek kırık oluşumunun önlenmesi esasına dayanır. İlaç tedavisine hastanın yaşı, kırık risk faktörleri ve DEXA ile yapılan kemik mineral ölçümü sonuçlarına göre karar verilir. Bu konuda kullanılabilecek başlıca bifosfonat grubu, paratiroid hormonu, denosumab, raloxifen gibi değişik ilaç seçenekleri mevcuttur. Kalsiyum ve D vitamini eksikliği varsa, ilaçla takviye edilmesi de önem taşımaktadır.
Osteoporozdan korunmak ve sağlıklı bir kemik yapısına sahip olmanın anahtarı iyi beslenme ve düzenli egzersiz yapmaktır. Sigarayı bırakmak ve alkol alımını sınırlandırmak da çok önemlidir.
Süt ve süt ürünleri, koyu yeşil yapraklı sebzeler, somon ve sardalya balıkları, soya gibi besinler kalsiyumdan zengindir. Eğer besinlerle yeterince kalsiyum alınamıyorsa, kalsiyum tabletleriyle takviye edilmelidir.
D vitamini vücutta kalsiyumun emilimini arttırarak kemik sağlığına katkıda bulunur. En iyi D vitamini kaynağı güneştir. Çeşitli nedenlerle yeterince güneş ışığından yararlanılamadığı durumda (örn. uzun süre ışık almayan ortamda çalışmak, hastalık gibi nedenlerle devamlı ev içinde olmak, yüksek koruma faktörlü krem kullanmak gibi) takviye D vitamini alınması önemlidir.
Egzersiz kemik kaybını azaltır ve daha güçlü kemik yapısına sahip olmamızı sağlar. Yüzme, bisiklet ve eliptik iyi birer kardiyo egzersizi olsalar da kemik kalitesinin artmasına yönelik önemli bir etkileri yoktur. Kas kuvvetlendirme egzersizleri, vücut ağırlığa karşı yapılan egzersizler (yürüme, jogging, koşu, dans) ve denge egzersizlerinin (tai chi gibi) karışımından oluşan bir program önerilir.