“Kol kırılır, yen içinde kalır” atasözü, kuşaktan kuşağa aktarılan ve bugünkü “Biz”i anlamamıza yarayacak bir şifre adeta. İletişim ve Yaşam Danışmanı Beral Fişekçi de “Biz”e bu noktadan yaklaşıyor ve yaşadığımız sorunların nedenlerini başkalarında aramaya kodlanıp, kendimizi sır gibi saklamaya alıştığımıza dikkat çekiyor. “Suçluluk hissetmeyi, kendimiz gibi olmayan herkesi yargılamayı öğrenmişiz” diyen Fişekçi, başımıza gelen her şeyin, misal, ofiste hoşumuza gitmeyen o kişi ile bir arada olmamızın, bizi bir araya getiren ortak alan enformasyonunun bir sonucu olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çünkü, senden ayrı bir dış dünya yok. Bu yüzden sorumluluk büyük ve sana ait.”
Eğer siz de yaşadığınız bazı şeylerden memnun değilseniz, Kuantum Düşünme Teknikleri – Morfik Alan Terapisi üzerine çalışmalar yürüten İletişim ve Yaşam Danışmanı Beral Fişekçi ile yaptığımız bu farklı söyleşiye birkaç dakika ayırmanızı öneririz.
******
Beral Hanım, mutluluk, günümüz modern yaşam modelinin bir ünitesi olarak hayatımıza ilişiyor sanki. Daha mutlu, daha iyi hissedebilir miyiz, ne dersiniz?
Herkesin kendisine bağlı. Acıda kalmayı seçen biri için mutlu olmak günah işlemek gibi bir şey bile olabilir. Yaşam, düalite üzerine kurulu elektromanyetik bir alan. Bu kutupluluğun insana öğrettikleri var. Ulaşmak istediğiniz hedef noktasına varmak için yürüdüğünüz yolda, ne istemediğinizi keşfederek hedefinize yürürsünüz. Mutsuzluk veren duyguları tanırsınız, onu kullanıp kullanmama kararı alma bilinçliliğine gelerek bu duyguların içinden geçmeyi öğrenirsiniz ve size iyi gelen mutlu hissetme alanına ulaşırsınız.
Bugünün insanı negatifi bildiği, tanıdığı ve hatta gittikçe kullanmak istemediğine karar verdiği ve pozitife yönünü çevirdiği araf noktasında. Kavramlar, anlamlar sanki yeniden yazılıyor, yer değiştiriyor. Değişimi anlamak ve kendi duygu ve düşüncelerinizi değerlendirebilmek; yaşadıklarınızın neden sonuç ilişkisini fark edebilmek, bu zamana uyum gösterme kapasitenizi artıracaktır. Fark etmek, yaşamda olanları okuyabilmek ve negatif etkilerini azaltmak ya da sıfırlamak ve sonunda daha iyi hissetmek mümkün ve inanın bu öğrenilebilen bir durum.
Peki burada kuantum alan çalışmasından biraz bahsetsek… Nasıl bir çalışma ve kimler için uygun?
Hepimizin yaydığı enerji, evrende kolektif bir enerji alanı yaratıyor. O kolektif enerji içinden kişilere ait verileri almak mümkün. Tıpkı bir bilgisayara girerken kullanıcı adı girmek gibi ben de danışanlarımın isimlerini kullanarak, onların bilinçaltını temsil ediyorum. Empatlık yapıyorum yani. Bilinçaltı, yaradılışınızdan bugüne tüm yaşanmışlık verilerine sahip sihirli, açılmamış bir kutu gibi. İçinde atalarınızın aldığı tüm kararlar, yeminler, sözler de var. Yaşam içinde bu bilgiler sizin bugününüzü, şimdinizi ya negatif ya da pozitif anlamda etkiliyor. Negatif kalıpları ve sizin gelişiminizi, değişiminizi, ilerlemenizi engelleyen kodları nötrleyerek daha kolay ilerlemenize yardımcı oluyorum.
Dengede olmayan tüm düşünce ve duygular için bu çalışma yapılabilir. Zaman, mekan, eş değişse de benzer deneyimleri tekrar tekrar yaşayan, hedefleri olan ve ulaşmak için düşünce kalıplarının kendisini durdurduğunu fark eden, ilişkilerinde çıkmazlar yaşayan, kendini ifade etmekte zorlanan, değersiz hisseden, ne anlama geldiğini bilemediği kederlenmeler, acılar, sıkıntılar yaşayan, atalet içinde olan, derin öfke hisseden, kurban rolünde yaşayan, başarı, ilerleme, kaybetme ve benzeri korkular yaşayan, kaygı ile sağlıklı değerlendirmeler yapamayan, iş hayatında iletişim, algı sorunları yaşayan herkes için uygulanabilir etkili bir yöntem.
UNUTMA! HAYATININ MERKEZ NOKTASINDA SEN VARSIN
Biz hep yaşadığımız sorunların nedenlerini başkalarında aramaya kodlanmışız. Kendimizi sır gibi saklamışız. Kol kırılıp hep yen içinde kalmış. Suçluluk hissetmeyi, kendimiz gibi olmayan herkesi yargılamayı öğrenmişiz. Şimdi diyoruz ki, her şey sensin. Hayatının merkez noktasında sen varsın. Başına gelen her şey, misal, ofiste hoşuna gitmeyen o kişi ile bir arada olman, sizi bir araya getiren ortak alan enformasyonunun bir sonucu.
Senden ayrı bir dış dünya yok. Bu yüzden sorumluluk büyük ve sana ait. Yaşadıklarınızdan memnun değilseniz, bilinçaltınızdaki düşünce kalıplarında mutlaka bir yan etki yaratacak, sizi durduracak, öfke alanında tutacak bir data vardır. Bilinçaltındaki bu kodlar değiştikçe hayatınız değişmeye başlar.
Tüm sorumluluğun kendimizde olduğunu kabullenmek kolay değil sanki…
Evet başlangıçta öyle oluyor. Benim korkunç bir direncim vardı bu konuda mesela. Ama bana bunu dedi, bana şöyle davrandı, nasıl oluyor da ben sorumlu oluyorum… Deliler gibi söylenirdim. Bilinçaltımdaki bilgimi bilmediğimden neden hoşuma gitmeyen şeyleri yaşadığımı anlamıyordum. Ama sonunda anladım. Önceliğimiz kendimiz. Hayatımızdaki insanlarla karşılaşmamız rastlantı değil. “Yok canım daha neler, her şeye bu kadar anlam yüklemek ne saçma” diyen bir sürü insan var. Bir şeye hiç anlam yüklemeden yaşamakla, açık ve gizli anlamları görebilmeye başlanan sürecin tamamı yaşamdır zaten. Anlamlar yaşamında nerede olduğunu gösteren güzellikler… Anlamsızlık bir nevi başlangıç seviyesidir ki o da güzeldir, yolun başıdır. Bu yüzden beğensek de beğenmesek de kendinizdeki durumu görebilmeniz için karşınızdaki insanın rehberliğini kabul etmeniz gerekir.
Kurumsal şirketlere de eğitimler veriyorsunuz değil mi?
Şirketler belli oranda, pek çok insana eğitim sağlıyor. Bireysel farkındalık başlıklı eğitim veriyorum ben de. Eğitim diyoruz ama grup çalışmasına dönüşüyor açıkçası. Evrene, insana, yaşanan deneyimlerde anne, baba, ataların etkilerine, nasıl değişim sağlayabileceğimizle ilgili bilgilere bakıyoruz. Herkes kendi dünyasını adım adım açtıkça birbirine feyz olmaya başlıyor. Eğitimime katılanlar çoğunlukla, kişisel gelişim ve değişim süreçlerine emek vermeye hevesli, farkındalıkları olan, yaşadığı zorlukları çözmek isteyen kişiler. Maximum 15–20 kişilik sınıflarda negatif düşünce kalıpları üzerinde çalıştığımız bir atölye çalışmasını da yapıyoruz. Direniş ve kendisiyle yüzleşmeye mesafeli olma halleri yoksa iki günün sonunda uyanışlarla ayrılmış oluyor katılımcılar.
Farkındalık, kendimizin en iyi versiyonunu oluşturmamız için en güçlü aracımız.
Onu kullanma becerimizi artırdıkça hayatla ilişkimiz de olumlu yönde değişecektir.
BERAL FİŞEKÇİ KİMDİR?
İletişim Bilimleri Fakültesi Reklamcılık bölümünü bitirmesinin ardından 15 yıl profesyonel hayatta çalışıp, kariyerinin belki de en başarılı ve keyifli döneminde her şeyi bırakarak, bambaşka bir hayata adım atmış biri Beral Fişekçi. Onu bu yola çıkaran, çocukluğundan beri hissettiği bu dünyaya ait hissedememesine sebep olan derin boşluk hissi. “Bu, öyle tuhaf bir histi ki, elle tutulmaz, gözle görülmez. Sanki bedeninizi, ruhunuzu, zihninizi ele geçirmiş, sizi yöneten ve nasıl başa çıkacağınızı bilemediğiniz bir his” diyor, yaşadıklarını anlatırken ve şöyle devam ediyor: “Sizi yabancılaştıran ve hatta yalnızlaştıran bir duygu. Düşünsenize, kimi zaman dışarıdan bakıldığında mesafeli, çekingen, tutuk, donuk ifadeli, kimi zaman içinizdeki tüm kırıklıkları kapatabilmek için vurdumduymaz, ilgisiz hatta kibirli bir insan profili çizebiliyorsunuz, oysa aslınız bu değil, biliyorsunuz. Yetenekleriniz, hayalleriniz, tutkularınız, canlılığınız var. Vicdanınız, iyi niyetiniz, sevginiz var ama geçmişteki travmaların etkisiyle gizlenmiş, saklanmış, soğuk bir kabuğun içinde tutuklu kalmış gibisiniz. Her şey bu kabuğu kırma isteğimle başladı. Zaman içinde öğrendim ki, istekli olduğunuzda, her şey sizin için çalışır hale geliyor.”
Profesyonel hayatı devam ederken kendisi için bilinçaltı çalışmaları almaya başlamış ve faydalandıkça fayda sağlama isteği de artmış ve kendisine iyi gelen tekniklerle ilgili eğitimler almaya başlamış. Bunların içinde en etkili sonuçlar verdiğini söylediği teknik, Kuantum Düşünme Tekniği- Morfik Alan Terapisi.
Fişekçi, bireysel koçluk ve bilinçaltı çalışmaları ile iletişim ve yaşam danışmanlığı yapıyor ve kurumlarda “bireysel farkındalık” başlığı ile kişilerin kendilerine farklı bakış açılarıyla ulaşmalarını sağlıyor.