Küreselleşme ve sanayileşmenin etkisiyle birlikte, tüm insanlığı etkileyen olaylardan artan bir sıklıkla bahsedildiğini duyuyoruz. Bu durum sigortacılıkta da karşılığını buluyor. Sigorta teminatlarının konusu olan felaket niteliğindeki olaylar içerikleri, gelişimleri ve sonuçları açısından sürekli gündeme geliyor.
Swiss Re’nin düzenli olarak yayınladığı Sigma dergisinin 2018/1 sayısı da “Natural Catastrophes and man-made disasters in 2017: a year of record-breaking losses” başlığıyla bu bu konuyu ele alıyor.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere konuyu doğal afetler ve insan kaynaklı felaketler olarak ayırmak mühim. Diğer bir konu ise hangi olayın bu kapsama girdiğinin nasıl ölçüleceği. Yazıda bunun için üç kriter belirlenmiş: 1) Sigortalanmış hasar tutarının belirli bir sınırı aşması (denizcilik için 20,3 milyon dolar, havacılık için 40,7 milyon dolar, diğer hasarlar için 50,5 milyon dolar) 2) Toplam ekonomik kaybın 101 milyon doların üzerinde olması 3) Kayıpların belirli bir sınırı aşması (ölü ya da kayıp sayısının 20’yi, yaralı sayısının 50’yi, evsiz kalan sayısının 2000’i). Bu üç kriterden herhangi birinin sağlanması halinde olay bir afet olarak tanımlanmış.
Afetler ile ilgili verilere yine Swiss Re Enstitüsü tarafından yönetilen http://www.sigma-explorer.com/ adresinden ulaşmak mümkün.
Grafik 1. Doğal ve insan kaynaklı afet sayıları
Grafik 2. Afetler sonucu oluşan sigortalı ve sigortasız hasar tutarları
1 numaralı grafikte görüleceği üzere insan kaynaklı afet sayıları azımsanmayacak ölçüde. Sanayi devrimi sonrası çevreye verdiğimiz zarar doğal olayları sayı olarak yakalamış ve hatta geçmiş durumda. Bu grafikleri merak etmeme neden olan Çernobil olayının raporlara tam olarak yansımadığını söylemek de mümkün. Kimi kaynaklara göre tek başına Çernobil’in yarattığı doğrudan ve dolaylı zarar 700 milyar doları bulmuş durumda.
2 numaralı grafikte ise sigortayla sağlanan korumanın dünya genelinde çok yetersiz kaldığı görülüyor. İster doğal olsun ister insan kaynaklı, afetlerin yarattığı yıkımın dünya genelinde paylaşılmasının yolu olan sigortacılığın ön plana çıkarılması gerekiyor.
Grafiklerde doğal afetler daha büyük hasar yaratıyormuş gibi görünmekle birlikte bu doğal afetlerin gerekçelerinin de iyi araştırılması gerekiyor. Örneğin birçok iklim kaynaklı afetin küresel ısınmanın sonucu olduğu yönünde düşünce önemli ölçüde ağırlık kazanmakta. Tartışmalı diye nitelenebilecek konulara girmeden de etkimizi görmek mümkün: Karadeniz’de artan sel felaketlerinin, Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’un göbeğinde sel sonucu onlarca insanın ölmesi daha çok yeni bir olay. Bu olaylarda ölümlere ve zarara sebep veren yağışın çokluğundan ziyade kuralsız ve fiziki gerçekleri gözetmeden sürdürülen yapılaşma.
Ülkemizde nükleer enerji santrallerinin kurulmasının gündemde olduğu şu günlerde bu veriler üzerinde bir kez daha düşünüp (nükleer rizikoların sigorta teminatı kapsamında olmadığını da anımsayarak) verilecek kararlarda ne kadar büyük bir riskin altına girildiği çok iyi değerlendirilmeli.