Sigortacılığın temel kurallarından biri büyük sayılar kanunudur: Riske maruz unsur sayısı arttıkça hem hesaplamalar hem ürünler daha işlevsel hale gelir. Sigorta şirketleri, risk gerçekleşirse ortaya çıkacak zararı kendi başlarına telafi edemeyecek kişilerden aldığı primlerle bir portföy oluşturarak dâhil olan herkesin bu güvenceyle yaşamaya devam etmesine olanak sağlar. Bu durumda akla şöyle bir soru geliyor: Kişi ya da kurum, ortaya çıkacak zararı kendi başına telafi edebilecek büyüklükte ise sigortaya gereksinim devam eder mi?
Bu soruyu iki açıdan ele almak gerekiyor. Risk yönetimi açısından bakıldığında eğer sakınmaya çalışmanın maliyeti riskin ortaya çıkaracağı zarardan büyükse o zaman zaten kaçınmaya gerek yoktur, (mecburiyet varsa) o riskle yaşamak öğrenilir.
Sigortacılık açısından bakıldığında ise kişi ya da kurumun kim olduğunu doğru tanımlamak gerekli: Öncelikle hiçbir kurum tüm riskleri kendi başına üstlenebilecek kadar büyük değildir. Ancak birden çok firmanın bünyesinde çalıştığı büyük ölçekli şirketler, örneğin hepimizin sürekli müşterisi olduğu çeşitli holding ve bağlı iştirakleri aslında belirli riskleri kendileri üstlenebilirler. İşte bu yapının organize bir şekilde işletilmesi kaptiv sigortacılık kavramını ortaya çıkarıyor.
Kaptiv sigorta şirketi, büyük ölçekli şirketlerin kendi faaliyetlerine ilişkin riskleri karşılamak amacıyla kurmuş olduğu sigorta şirketidir. Yeterince büyük bir firmalar grubu söz konusu olduğunda hem büyük sayılar kanunu sağlanacak hem de tek amaç varlığı bilinen mevcut sigorta gereksinimlerini karşılamak olduğundan dolayı satış-pazarlama gibi faaliyetler için bütçe ayırmak zorunda kalmayacak ve aracı komisyonu gibi maliyetlerin olmadığı bir yapıyla ortaya çıkacaktır. Diğer bir deyişle grup, sadece kendi (ve özünde yıllar itibariyle hakkında belirli bir fikri olan) hasar tecrübesinin sonuçlarını karşılayacak bir sigorta şirketi sahibi olacaktır. Neticede grup kendi kendini sigortalayacaktır.
Dünyada şu anda 7 binin üzerinde kaptiv sigorta şirketi olduğu ve bunların yıllık prim üretiminin 100 milyar avro civarında olduğu tahmin ediliyor ve yıllar itibarıyla da sayı artmaya devam ediyor. 1990’lı yıllarda sayı 3 bin civarında idi. Sigortacılığın en büyük olduğu bölgeler kaptiv sigortacılıkta da ön planda. ABD ve Avrupa’daki kaptiv sigorta şirketlerinin toplamın yaklaşık yüzde 90’ını oluşturduğu söyleniyor.
Bu bahsi geçen şirketlerin yaklaşık yüzde 30’u üçüncü şahıs sorumluluk, yüzde 30’a yakın bir oranı kaza, yüzde 20’nin üzerinde bir oranı işveren sorumluluk, yüzde 18’i ağırlıklı hayat sigortaları ve emeklilik ile ilgili diğer finansal ürünler, yüzde 17’si trafik sorumluluk olmak üzere azalan oranlarla hemen hemen tüm sigorta branşlarında faaliyetlerini görmek mümkün.
Kaptiv sigorta şirketleri, reasürör olarak da kurulabiliyor. Bu durumda poliçeyi kesecek ve yüzde 100 (ya da yakın bir oranda) reasüre edecek bir sigorta şirketine de gereksinim ortaya çıkıyor.
Türkiye’de ise fiilen böyle bir kaptiv sigorta şirketi olmamakla birlikte çeşitli grupların tüm sigorta işlerini takip eden acenteler açtıklarını ve en azından komisyon geliri elde ederek maliyetlerini kısmen kontrol altına aldıklarını görüyoruz.
Avrupa’da vergi optimizasyonu konusunda da avantaj sağlayan ve niteliklerine göre mevzuat açısından çeşitli farklılıklar sunulan kaptiv sigortacılık uygulamalarının Türkiye’de de gelişmesi için yeterli zeminin oluştuğu kanaatindeyim.