Hamilelik ve doğum sürecini sağlıklı mutlu bir şekilde geçirdiniz ve yavrunuzu kucağınıza aldınız. Ancak doğum izninizin sonuna geldiniz, işe geri dönmeniz gerekiyor. Pek çok annenin bu dönemde kendini suçlu hissettiğini, hem ülke ekonomisi hem evliliklerin sağlıklı sürmesi hem de bebeğin ve annenin ruh sağlığı için annenin çalışmasının önemli olduğunu söyleyen Liv Hospital Uzman Psikolog Emrah Polat işe geri yeni annelere önerilerde bulundu.
En büyük bağ “güven ortamı”
Anne ile bebeği arasında ilişki ilk olarak anne rahminden başlar. İlk duyduğu ses annesinin kalp sesidir. İlk gördüğü yer yine burasıdır ve doğal olarak burası bebek açısından en güvenli ortamdır. İlk dokunduğu yer de yine annesinin karnıdır. Bebek, varoluşunun temelinin ve tek gerçekliğinin annesi olduğu bilinciyle dünyaya gelir. Dünyaya geldikten sonraki günlerde annesinin kucağında sakinleşmesinin sebebi şüphesiz ki, tanıdığı bu yegane ortamı tekrar yaşayabiliyor olmasının verdiği rahatlıktır. Hamilelik ve doğumda kurulan bu güven bağı yaşam boyu çocuğa ve anneye eşlik edecektir. Dokunarak veya konuşarak iletişim doğru kurulduğunda bebek sevildiğini, istendiğini ve kendisine değer verildiğini anlar, güven hissi pekişir. Güvende olma algısı çocuğun fiziksel ve sosyal dünyayı keşfine yardımcı olur. Güvende olduğunu bilen çocuk kendine de güvenli olur, kendini değerli görür ve bebekliğinden itibaren hayat yolunda sağlam adımlarla ilerleyen bir birey olarak yetişir. Bu gelişim döngüsü içinde zaman zaman kısa vadeli ayrılıklar da olacaktır. Bu kısa ayrılıkların başında da annenin işe dönme zamanı sürecidir.
Peki anne ne yapsın?
Hem ülke ekonomisi hem evliliklerin sağlıklı sürmesi hem de bebeğin ve annenin ruh sağlığı için annenin çalışması önemlidir. Anne çalışmadığı zaman, hele işini çocuk için bıraktığı zaman bağımlı, ayrılık kaygısı yaşayan bir çocuk büyütme riski artar. Çocuk dışında bir işi kalmayınca, tek uğraşı çocuk olabilir. Bu durumda anne çocuktan da aynı şeyleri bekleyerek, kimseyle paylaşamaz. Bu paylaşamamazlık baba, aile büyükleri, arkadaşlar, okul olarak genişler. Sonuçta annenin yanından ayıramadığı, bundan şikayet etse de aslında bir anlamda mutlu olduğu bir anne-çocuk ilişkisi başlar. Çocuğa, eğitimine, ilişkilerine zarar vermeye başlayana kadar çoğu kez fark edilmez. Çocuklar bencildir. Bu çocukluk dönemine ilişkin bir özelliktir. Bu nedenle isteklerinin hemen olmasını isterler. Onları dengelemek, sınırları koymak erişkinlerin görevidir. Erişkinlerin bu konudaki zayıflıklarını fark ettiklerinde ise sınırları zorlarlar. Çocukların annelerine ihtiyaçları vardır ama bu süre en azından birçok açıdan tüm ömrü kapsamaz.
*Onunla birlikte olduğu zamanları gerçekten ona ayırmak, “Ben işe gidiyorum, çalışmak zorundayım. Ancak akşam olunca geleceğim ve seninle güzel güzel oynayacağız” diyerek ayrılmalı ve akşam geldiğinde, gerçekten verdiği sözü tutarak onunla kaliteli vakit geçirmelidir.
*Anne, çocuk ağladıkça geri dönüp onunla birlikte ağlayacak olursa, elbette çocuk da ağlamaya devam eder ve ayrılık daha da zorlaşır.
*Anne çocuğunu dinlemelidir.
*Bazı anneler evden kaçar gibi gizlice çocuğu bırakıp kaçarlar. Annenin geri gelmeyeceğini düşünen çocuk kaygılanabilir.
*Anne, çocuk ağladıkça geri dönüp onunla birlikte ağlayacak olursa, elbette çocuk da ağlamaya devam eder.