Sürdürülebilirlik politikaları yaygınlaştıkça dünyada artık yatırımlar da “çevreci olan ve olmayan” ayrımına tâbi tutuluyor. Küresel sigorta endüstrisinin önde gelen bazı şirketleri, yatırımlarını çevreyi koruyan alanlarda değerlendirme yönünde politikalar benimsiyor. Ancak daha da önemlisi birkaç dev sigorta şirketi, fosil yakıtları ve bunların en zararlısı olarak gösterilen kömür tesislerine güvence vermeyi bırakıyor.
İklim değişikliği ve çevre her geçen yıl dünyada önemini arttırıyor ve bu farkındalık iş dünyasındaki yatırım kararlarının yeniden belirlenmesini beraberinde getiriyor. Buradaki önemli sektörlerden biri de sigortacılık. Hem yatırım hem de koruma işlevi olan sigorta şirketleri, son dönemde kömür santrallerini sigortalamayı bırakıyor. Sektörün küresel çapta benimsemeye başladığı bu tutum yaklaşırsa, çevreye en zararlı iş kollarından biri olan kömür endüstrisinin sonu gelebilir.
Çevresel yatırımlar ve finansal gelişmelerle ilgili gelişmeleri okurlarıyla paylaşan Londra merkezli “Environmental Finance” dergisinin 2018 yaz sayısındaki “Kömür yatırımları ve underwritingde sonun başlangıcı” başlıklı bir makale yayınladı. Cintia Cheong ve Nick Roumpis tarafından kaleme alınan makalede, son bir yılda Avrupa sigortacılığındaki dev şirketlerin hem yatırım hem de sigortalama bakımından kömür işletmeleriyle ilgili attığı adımlar işlendi.
Yazarlara göre, iklim değişikliğinden söz edilirken fosil yakıtlardan ve en önemlisi, bunların en kirlisi olarak tanımladıkları kömürün üzerinde durmak gerekiyor: “Son döneme kadar sigortacıların kömür endüstrisindeki rolü gözden kaçırılıyordu. Fakat Nisan 2017’de çevre aktivistlerinin, özellikle de kömür karşıtı koalisyonun (Unfriend Coal Coalition) sigorta şirketleri üzerinde kömür işinden çıkıp temiz enerjiye geçişe destek vermeleri konusundaki baskıları başladı.”
Aktivistlerin sigorta sektörünü fark etmeleri zaman aldı
Unfriend Coal Koordinatörü Peter Bosshard’a göre, çevre aktivistleri yıllardır kamu sektörü, enerji ve finans sektörü gibi çeşitli hedeflere yöneliyorlardı. Ancak sigorta sektörü gibi kömür endüstrisinin risklerini güvenceye alan ve bu yüzden dolaylı da olsa en temel hizmet sağlayıcılarından biri olan sektörü fark etmeleri biraz zaman aldı: “Son yıllara kadar sigorta şirketlerine yatırımcı olarak yaklaşıldı ancak sigortacılığın, kömür endüstrisinin risklerini güvence altına alan kritik rolü sivil toplum tarafından daha sonra anlaşıldı.”
Kâr amacı gütmeyen hukuk örgütü ClientEarth’ün sigorta endüstrisi avukatı olan Stephanie Morton, iklim değişikliğindeki farkındalığın birçok itici gücü olduğunu söylüyor. Sivil toplum örgütleri, kamu, medya gibi yapıların yanı sıra iklim değişiklikleriyle ilgili yasalar da şirketleri çevreye duyarlı politikalar gütmeye zorluyor. Ayrıca iklim değişikliğini destekleyen politikalara sahip olan şirketleri bekleyen hukuki tehditler de bulunuyor ve bu yüzden sigortacılar çok büyük sorumluluk faturalarıyla karşılaşabiliyor. Aviva Investors yatırım üst yöneticisi Steve Waygood, sigortacıların iklim değişikliğinin ekonomik etkilerine daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini ve önlem alınmazsa tehlikenin büyük olduğuna dikkat çekerek, “Siyasetçileri ve kanun yapıcıları finansal ve ticari yatırımlarımız konusunda Paris Anlaşmasına uyulması için zorlamalıyız” diyor.
Aktivistler iklim değişikliğini arttıran etkenlere karşı daha çok adım atılması için baskıyı sürdürse de sigorta endüstrisi bu konuda yapmak istediklerinin sınırına gelmiş gibi görünüyor. Örneğin Generali, 2018’in Şubat ayında artık yeni kömür yatırımı yapmayacağını ve 2 milyar avroluk mevcut yatırımı iptal ettiğini açıkladı. Ancak grup, kömür işletmelerini sigortalamayı ise sürdürüyor. Allianz, Ergo ve Polonyalı sigorta şirketi PZU İle birlikte Polanya’da bulunan Avrupa’nın en büyük kömür madenini sigortalamak için bir konsorsiyuma ortaklık yapan Generali, çevre üzerindeki olumsuz etkilerini radikal bir biçimde sınırlayan çözümler uygulayan madenlere minimal düzeyde sigorta koruması verdiğini öne sürüyor. Aynı zamanda şirket, yine Polonya’da rüzgar enerjisi gibi yeşil enerji üretimi yapan tesisleri de sigortalıyor. Açıklamanın devamında Polonya’da kömür madenlerinin ekonomi ve istihdam üzerinde ciddi etkisi olduğu vurgulanıyor. Bu yüzden Generali, madenlerin aktivitelerinin çevre üstündeki negatif etkilerini azaltmak için dönüşüm stratejilerini desteklemek istiyor.
Bu tip açıklamaların kendisini ikna edemediğini söyleyen Unfriend Koordinatörü Bosshard, şunu söylüyor: “Eğer yatırımlar minimal seviyedeyse, iklim değişikliğini bu kadar tetikleyen bir işi bırakmak da daha kolay olmalı.”
Sigorta sektörünün iklim değişiklikleri konusunda yapacağı daha çok şey olduğunu düşünenler sadece aktivistler değil. Generali sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk grup başkanı Lucia Silva da benzer bir görüşte: “Generali’nin şubat ayında yaptığı açıklama, başarmak istediklerimizin sadece başlangıcı niteliğinde. Sürdürülebilirliğin hiç bitmeyecek bir macera olduğunun farkındayız.”
Şirketlerin içinde bile eşgüdüm yok
Zurich Grubu kurumsal sorumluluk başkanı Linda Freiner de benzer görüşlere sahip. İki yönetici de çevre politikaları düşünüldüğünde, yatırımı kesmenin kolay ama sigortalamayı kesmenin o kadar da kolay olmadığını ileri sürüyor. Client Earth’ten Stephanie Morton ise, sigortacıların kömürün yarattığı riskler konusunda geleneksel olarak dar bir bakışa sahip olduğunu belirtiyor ve sadece fiziksel risklere odaklandıklarını, dönüşüm ve sorumluluk risklerini atladıklarını söylüyor. Konu hakkında görüşüne başvurulan bir başka isim olan Columbia Threadneedle’dan Eugene Dimitrou, aynı sigorta şirketinden farklı üst düzey yöneticilerin bile çevre politikaları konusunda farklı görüşleri olduğunu söylüyor: “Büyük müşterilerimizden birinde yatırım konusundaki üst yönetici ile görüştüğümüzde, çevre konusundaki sorumluluk sahibi yatırımların kendileri için çok kritik olduğunu söylediğini görüyoruz. Ancak onun odasından çıkıp finansal üst yöneticinin odasına gittiğimizde bunun zaman kaybı olduğunu duyabiliyoruz.” Dimitrou’ya göre bu iki farklı tavır, yatırımcıların genel bir özelliği olarak göze çarpsa da özellikle sigorta sektöründe bu tavra çok sık rastlanıyor.
Bu konuda davranış değişikliğine gidebilmenin öneminin de altı çiziliyor ve kamunun bazı yaptırımları ele almasıyla sektörlerin de davranış değişikliğine gideceğine inanılıyor. Mart ayında yayınlanan Avrupa Komisyonu Sürdürülebilir Finansal Aksiyon Planında, Avrupa sigorta ve özel emeklilik sektörünün sürdürülebilir yatırımlar için sermaye ihtiyacının yeniden düzenlenebileceğini açıklandı. Bu plan gerçekleşirse, sigorta şirketlerinin fosil yakıtları sigortalamaktan kaçınmasının muhtemel olduğu düşünülüyor. Sürdürülebilirlik perspektifinden bakıldığında Avrupalı Sigortacılar için iklim değişikliği en büyük risk olarak görülüyor.
Fransız emeklilik fonu da çevreci yatırıma yöneldi
36 milyar avroluk net varlığa sahip Fransız emeklilik rezervi fonu da birleşmiş milletler sürdürülebilir gelişim hedefine uygun olarak önümüzdeki beş yılda yatırımlarını çevreci yönde planlamayı hedefliyor. 2013 yılında alınan karara göre, kurumun çevreyi koruyan ya da toplum yararı güden finansal şirketlere desteği artacak.Fransız emeklilik fonu, çevreci yatırımlara 2 milyar avroluk yatırımla başlamış ve şu anda karbon emisyonu oranını %50’ye kadar indirmiş bulunan şirketlere 5 milyar avroluk yatırım yapıyor. Kurumun son aksiyon planına göre, gelirinin en az yüzde 20’sini kömürden elde eden firmalara ise yatırım yapılmıyor.
Paris İklim Değişikliği Anlaşması nedir?
Paris İklim Değişikliği Anlaşması, 2106 yılının Nisan ayında New York’ta imzalandı. Sera gazı emisyonunu 2030’a kadar 56 milyar ton düşürmeyi ve bu sayede küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmayı hedefleyen anlaşmadan, Donald Trump başkan olduktan sonra ABD çekilme kararı aldı. En çok enerji tüketen 20 ülke arasında olan Türkiye ise gelişmiş ülkeler kategorisinde gösterildiği için yeşil iklim fonundan pay alamıyor. Bu yüzden anlaşmayı askıda tutan Türkiye, gelişmekte olan ülke sınıfına sokularak, fon tarafından desteklenmeyi bekliyor.